23

191 13 4
                                    

Tuğçe

Gözlerimi açmamla örtümü üzerime çekip ayağa fırlamam bir oldu. Gözlerimi iyice açıp kapatarak gördüğüm şeyin gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu anlamaya çalıştım. Hayal olması çok daha büyük bir ihtimaldi benim için, "Rüya mı görüyorum?" diye mırıldandım bir yandan gözlerimi ovuştururken.

"Hayır güzelim." dedi Kerem. Kendi yatağının arkasında üstü çıplak ve servise hazır bir şekilde duruyor ve elinde lacivert bir kazak tutuyordu. "Hiç de bile." dedi Kerem. Sonra gözlerini kazağına dikti. Ancak bir kaç saniye sonra bunun gerçek olduğunu ve Kerem'in gerçekten üstü çıplak bir şekilde benim önümde durduğunu ve büyük ihtimalle geceyi aynı odada geçirdiğimizi fark ettim.

"Ne yapıyosun burda?" dedim sanki çoktan bilmiyormuş gibi. "Nası ne yapıyosun? Burası benim odam." dedi, sırıttı ve kazağını üzerine geçirdi. Ben ise gözlerimi o kollarını kazağı giymek için kaldırdığında sıkılaşan kaslarına dikmiştim. Bu görüntüyü 3 hafta önce görseydim büyük ihtimalle, "yalarım" ya da "yiycem" gibi bir şey düşünürdüm. Bunu tam onunla arkadaş olmaya çalışırken yapmak zorunda mıydı?

"Kerem." dedim, istemeden de olsa sesim normalden ince çıkmıştı. "Saçmalama be." dedim pek de ikna edici ve gayet sakin olan sesimle. "Üzgünüm. Ama sevgililer eşleştiğinde bi tek biz açıkta kalıyoduk." Ona kaşlarımı çatarak baktım, "Sebep aslında bu değil ama sen boşver." dedi. Telefonunu eline alırken, "Geliyo musun?" dedi ve benim yatağıma doğru yürüdü. Adeta bir koruma gibi üzerime çektim yorganımı. "Nereye?" diye sordum. "Kahvaltı." dedi ve kapıya doğru yürüdü. Tam görüş alanımdan çıkmıştı ki duvarın ucunda üst bedeni tekrar görüldü, "Ayrıca, yorganı üzerine çekmene gerek yok. Göreceğim her şeyi gördüm zaten." dedi ve gözden kayboldu.

Onun dediklerini tam olarak kavrayabilmek için birkaç dakika daha yatağın üzerinde oturmam gerekmişti. Yorganı üzerimden indirdiğimde üzerimde sadece atletim ve pantolonumun altına beni ısındırması için giydiğim tayt olduğunu gördüm. Gözlerim dehşetle açılırken gece rahatsızlanıp üzerimdekileri çıkardığımın soluk anısı doldu aklıma. Ellerimle yüzümü kapattım. Siktir! Siktir. Hani Kübra'yla kalacaktık? Gerçi ne Kübra ne de başkası Kübra'yla kalacağımı söylemişti... Sikecektim o Kerem'in belasını. Demek gece gece bana çaktırmadan odama sızmıştı ve kıyafetlerimi çıkarmamı izlemişti. Sesli bir şekilde, "Siktir ya." dedikten sonra ayağıma otelin verdiği terlikleri geçirip lavaboya doğru yürüdüm ve bütün bu olayı unutmaya çalıştım.

Kahvaltı salonunu bulmam zor olmamıştı. Asansörde zaten her katta ne olduğunu yazan bir tablo vardı ve bana çok yardımcı olacağı gün 1'den belliydi. Asansörden çıktıktan sonra duvarlara asılmış tablolarda yazan okları takip ederek kahvaltı salonuna ulaştım.

İçeri girdiğimde salonun her yerinin halıyla kaplı olduğunu gördüm. Odanın tamamı siyahla çevrilmişti. Sadece benim solumda kalan duvarın tamamı camlarla kaplıydı ve hafif karla kaplı New Orleans şehrini gözler önüne seriyordu. Burada olduğum için mutlu olduğumu düşünürken Kerem'in anısıyla yumruklarımı sıktım. Onu kahvaltı masasında, lacivert kazağının içinde görünce ise gülümsemekten kendimi alamadım.

Onların yanına oturdum. "Ee, sizin geceniz nasıldı?" diye sordu Kerem eliyle Emir'in kıvırcık saçlarını bozarak. Emir saçlarını tekrar düzelttikten sonra, "Fena değil." dedi ve Kübra'ya kaçamak bir bakış attı. Gözlerimi Kübra'ya çevirdim. Kübra gülümsüyordu. Her şeyi her küçük detayına kadar öğrenmek zorundaydım.

"Eminim öyleydi." dedi ve sırıttı Arda. "Sesiniz bizim odadan duyuluyordu." dedi ve Emir'e baktı. Kübra ve Katherine güldü. Bense gülümsedim. Geçen geceki yorgunluğumu üstümden atmayı başarmıştım fakat henüz tam olarak uyanamamıştım. "Çok komikti ama." diye savundu Kübra. "Emir'i kafası tokalı halde görseydiniz sizde gülerdiniz." dedi ve güldü. Emir Kübra'ya, onlara anlatmak zorunda mıydın, dermiş gibi bakarken Emir'i öyle hayal edip gülmeye başladım.

MentalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin