Yutkundum. İşte karşımaydı. Arda. Öylece duruyordu. Ne yapacağını bilmez, ne diyeceğini bilmez haldeydi. Ben de öyleydim gerçi. Gözlerim teyzem ve Arda arasında gidip geldi. Arda neler olduğunun farkındaymış ama algılayamamış gibi görünüyordu. Kaşları çatıktı. Teyzeme doğru yürüdüm. Teyzem sırtıma dokundu. "Arabaya. Hemen."
Bakışlarım yerde bir şekilde arabaya yürüdüm. Teyzemin arkamdan gelmediğini fark etmiştim. Tabi ki Arda'nın yanına gitmişti. Onu öylece orada neler olduğundan habersiz bir halde bırakamazdı. Bu... Tehlikeli olurdu değil mi? Birkaç dakika sonra teyzem arabaya bindi ve sürmeye başladı.
Gözlerimi yola diktim. Bütün bu süre boyunca ona ne diyeceğim diye düşünüp durmuştum. Oysa ki bu gereksizdi. Teyzem çoktan her şeyden haberdar gibi görünüyordu. "Doğum gününde burada olmalıydım..." diye mırıldandı teyzem. İkimiz yalnız olduğumuzda her zaman yaptığı gibi İngilizce konuşuyordu. "Lanet olsun! Daha erken gelmeliydim." Teyzem derin nefesler aldıktan sonra bana döndü. "O çocuk... Kimdi o?" "Bi arkadaşım." dedim.
"O çocuk arkadaşın mı? Onu yutmam Kat." dedi teyzem birazcık gülümsemeyi başarmıştı. Gülümsedim. "Öyle." dedim. "Sen gelene kadar sana bunları nasıl açıklayacağımı düşündüm... A-ama gerek kalmadı sanırım." "Hiç gerek yok." dedi teyzem. "Her şeyi halledicez. Biraz dayan. Sana yardım edicem." Kafamı salladım.
Eve vardığımızda teyzem hiçbir şey söylemedi. Birlikte salona geçtik. Ben koltuklardan birinin tam ortasına oturdum. O ise oturmadı. Ayakta, tam karşımda dikildi. Derin bir nefes aldı, "Sen mi başlarsın, ben mi başlayayım?" dedi. Bu durumu çok ciddiye alıyormuş gibi görünmüyordu. Çok doğaldı. Normalmiş gibi. Sokakta her an karşılaşılacak bir şeymiş gibi. "Sen başla." dedim ve arkama yaslandım.
"Peki, çoktan bildiğin gibi, bir takım güçlere sahipsin. Tehlikeli olabilecek güçlere." Bunu sindirmemi beklermiş gibi duraksadı, "Ve bu güçler bizim atalarımızdan geliyor, kanımızda var Kat!" dedi gülerek. "Ve... Eğer nasıl kullanacağını bilirsen, harika şeyler yapabilirsin." dedi kaşlarını kaldırarak. Bu sırada elleri dizlerinde bana doğru eğilmişti. Bana bir numara gösterecekmiş gibi bir hisse kapıldım ama doğruldu.
"Bi dakka, şimdi ben harbi cadıyım yani." "Öyle denebilir." dedi teyzem. Devam etti, "Annen de öyleydi. Anneannen de. Ben de öyleyim." dedi, göz kırptı. Teyzemden daha iyi bir akıl hocası bulamazdım, kesinlikle. "Bana güçlerimi nasıl kullanacağımı mı öğreteceksin?" dedim gülerek. Çünkü çok heyecanlıydım. Gülmeyi kesemiyordum. Ayaklarımı koltuğun üzerine çektim, bağdaş kurarak oturdum.
"Tabi! Ama önce... Yapmamız gereken başka şeyler var." Yanıma oturdu. "Öncelikle- biliyorum, herkes bunu saklamalısın, kimseye söylememelisin falan şeyler derdi ama şanslısın ki ben herkes değilim. Bence öncelikle bunu birileriyle paylaşmalısın. Böylelikle olayı daha kolay sindirebilirsin, kabullenebilirsin." "En yakın arkadaşlarıma söyleyeyim diyosun yani." "Kesinlikle. Bu arada bana az önceki olayların neyle ilgili olduğunu da anlatmanı istiyorum. Cadılar ve güçleri. Herhangi bir şey gücünü arttırabilir veya azaltabilir. Bir duygu, güçlü bir duygu hissetmiş olmalısın. Sonunda içinde duramamış patlamıştır." "Daha çok birden fazla duygu gibi." dedim. Teyzem demek öyle dermiş gibi baktı.
"Okula geri dönecek miyim?" "Bugünlük, hayır. Sana bu duyguları yaşatan kişileri görmek duyguları tekrar su yüzeyine çıkarabilir. Bugün okula dönme. Yarın gidersin." dedi teyzem. "Teyze Allah razı olsun senden yeminle dil ve diksiyon vardı beni kurtardın cidden." dedim. "Her zaman." dedi teyzem. Tam kalkarken, "Peki Arda?" diye sordum. "Şu kumral yakışıklı mı? Onu hallettim. Merak etme." Teyzem kalktı. Çantasını aldı ve evden çıktı.
Arkadaşlarımı aradım ve onlara neler olduğunu yarın açıklayacağımı söyledikten sonra oturup düşünmeye koyuldum. Çünkü buna ihtiyacım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mental
FantasyFarklı olmak güzeldir değil mi? Diğer insanlardan, arkadaşlarından, ailenden... Farklı olmak. Normallerin arasından seçilmek, güçler bahşedilmiş olmak. Ama insanların bilmediği bir şey var; Farklı olmak aynı zamanda tehlikelidir de. Karanlık, bir gö...