(Medyada Emir var. Bu arada fotoğraftaki çocuğun adını bilen varsa lütfen söylesin ^.^)
Gördüğüm şeylerle kaşlarımı çattım. Zaman hızlanmış mıydı sanki? Parça parça görüntüler gözlerimin önünden geçiyordu. Korku etrafımı sardı. Ne oluyordu böyle? Ben... Ben en son arkadaşlarımın peşinden gidiyordum... Sonra birden kantindeydim ve sonra...
"Katherine?" Gözlerimi kırpıştırdım. Görüşüm bulanık gibiydi. "Katherine iyi misin?" Görkem'in beni dürtüşünü hissettim. Nefes aldım ve etrafıma baktım. Gözlerime, gördüğüm şeye inanamadım.
Bowling salonundaydım. Oturmuş, sohbet eden Görkem ve Berk'in yanındaydım. Gözlerimi hemen Tuğçe'ye çevirdim. Top seçiyordu. Kübra da yanındaydı. Hemen Kerem'in oturduğu yere çevirdim. Kerem çoktan ayağa kalkmış buraya yürümeye yelteniyordu.
Az sonra ne olacağını tamamen biliyordum. Olacakları biliyordum çünkü olacakları görmüştüm. Gerçekten. Görmüştüm. Çok gerçekçiydi. Sanki gerçekten o anları yaşıyormuşum gibiydi. Yaşamıştım belki de. Bilmiyordum. Düşünecek çok şeyim vardı ama düşünecek zamanım yoktu. Olacak şeylere engel olmalıydım çünkü sonrasında ne olacaklar pek iç açıcı olmayacaktı.
"Kızla-" Kerem artık Tuğçe'nin önünde duruyordu. Tuğçe gözlerini Kerem'e, Kerem'de Tuğçe'ninkilere kilitlemişti. "Afedersin." dedi Kerem ve ellerini Tuğçe'nin suratına koydu. Hayır, hayır. Tuğçe'ye baktım. Elinde bowing topunu tutuyordu. Elimi kaldırdım ve Tuğçe'ye doğrulttum. Biraz garip göründüğünü biliyordum dışarıdan. Ama umrumda değildi.
Kerem tam Tuğçe'yi öpmek için suratına eğilmişti ki Tuğçe bowling topunu düşürdü. Bütün bowling salonu Kerem'in çığlığıyla gözlerini bu tarafa çevirdi. Tuğçe hemen geri sıçradı ve elleriyle ağzını kapattı. Kerem ise yere düşmüş bowling topu lobutlara doğru ilerlerken ayağını tutuyordu.
Hepimiz hemen Kerem'in başına toplandık. Arda ve Emir de birazdan yanımıza geldiler. Arda hemen ambulansı çağırdı. Kerem yerde acı içinde uzanırken, Berk ve Görkem olaya uzaktan tanıklık ederken, Tuğçe ben ve Kübra Kerem'in yanına eğilmişken, Emir herkesin kafasındaki soruyu sordu, "İyi misin?" "Ayağıma bowling topu düştü amına. Nası iyi olayım Emir?" dedi Kerem sıktığı dişlerinin arasından.
Tuğçe'ye baktığımda hala kendi kendine şokta olduğunu anlamıştım. Resmen kestiği çocuğun ayağına bowling topu düşürmüştü. "Ben... Çok, çok özür dilerim." dedi Tuğçe. "Senin üzgün olman benim ayağıma bowling topu düşürdüğün gerçeğini değiştirmez." dedi Kerem kızgın bakışlarını Tuğçe'ye çevirerek. Tuğçe duruşunu bozmadı, puppy bakışlarını da, ama geri çekildi. Bıraktı, arkadaşları onunla ilgilensin. Tuğçe ayağa kalkıp koltuklara doğru yürüyünce Kerem'e dönüp sessizce "Geçmiş olsun." dedim. Hemen tepemde Arda olduğu gerçeğini görmezden gelip Tuğçe'nin yanına doğru yürüdüm. Kübra'da arkamdan geliyordu.
Sağlık görevlileriyle arkadaşlarının Kerem'i götürmelerini izledik. Görkem iç çekti. "Bravo Tuğçe." dedi. "Üzgünüm ama buna rezil olmak denir." dedi Berk.
"Resmen... Resmen çocuğun ayağına bowling- bak bowling topu, normal top değil, bowling topu düşürdüm. Allahm ya." dedi kendine acır halde. Eliyle yüzünü örttü.
Kübra "Kanka yalnız fark ettin mi bilmiyorum ama bowling topunu ayağına düşürmeseydin çocuğun, az kalsın seni öpecekti." "Sıçarım ağzına. Yok öyle gelip öpmek ya. İyi ki düşürmüşüm de demek istemiyorum ama yani..." "İyi ki düşürdün kanka." dedim Tuğçe'nin sırtını sıvazlayıp. Tuğçe'ye bunu yaptırmak istemezdim. Sonuçta hoşlandığı çocuğun ayağını kırmıştı resmen. Ama bu olmalıydı. O öpücüğün gerçekleşmesine izin veremezdim. Beni endişelendiren Kerem'e bilinçsiz olarak zarar vermem değildi. O öpücükten sonra Tuğçe'nin başına gelenlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mental
FantasyFarklı olmak güzeldir değil mi? Diğer insanlardan, arkadaşlarından, ailenden... Farklı olmak. Normallerin arasından seçilmek, güçler bahşedilmiş olmak. Ama insanların bilmediği bir şey var; Farklı olmak aynı zamanda tehlikelidir de. Karanlık, bir gö...