Katherine
Sonunda otele girdiğimizde gözlerimi otelin her köşesinde gezdirdim. Lobiden beni etkilemeyi başardıysa, her zaman güzel bir oteldi. En azından annem öyle söylerdi. Arkama döndüm. Teyzem bana çoktan kendi evinde kalmasını önermişti ama ben kabul etmemiştim. Kızları New Orleans'da tek başlarında bir otelde, olmayan bir İngilizceyle -aslında ikisinin de İngilizcesi vardı sadece kullanmazlardı- bırakamazdım. Aslında hepimiz Mary'nin evinde kalacaktık fakat erkeklerin de gelişiyle bu plan değişmişti. Kızlar bavullarını içeri taşırken Mary, "Ben gidip odalara bakayım." deyip gülümsedi. Arkadan Kerem, "Ben yaparım." dedi ve bavulunu bırakıp Mary'nin önüne geçti. "Benim de kendime bi oda ayarlamam lazım sonuçta." dedi. Mary gülümsedi. "O zaman birlikte gidelim." dedi. Böylece ikisi resepsiyona giderken, Emir Kerem'in de bavulunu taşayarak geri kalanlar da bana yetişti.
Arda hemen yanıma yürüdü ve kolunu omzuma attı, "New Orleans..." dedi. "Aynen." dedim. "Teyzenin New York'ta kaldığını sanıyodum?" dedi, bakışlarını bana çevirdi. "Öyle. Burada sadece küçük bir dairesi var." Arda anlayışla başını salladı. Gülümsedi. "Kerem konusunda ne yapacaksın?" dedim aniden. Gülümsemesi soldu. "Hiçbi şey. Gerek yok onunla uğraşmaya. Kız arkadaşımla Amerika'nın tadını çıkarıcam." dedi. Güldüm, "Kerem'le barışman gerekiyo. Yakında Tuğçe'yi ikna ettiğinde onu her zaman görmek zorunda kalacaksın." "Tabi, onu ikna edebilirse. Ben değil sonuçta." "Allah Allah." dedim. "Kerem'i küçük görme." dedim Kerem'i savunurcasına. Belki şu anda zamanı değildi ama yine de böyle düşünüyordum. "İddaya girer misin?" dedi. Bakışlarını Kübra ve Emir'le konuşan Tuğçe'den ayırdı ve yan gözle bana baktı. Şeytanice sırıttık ikimizde, "Tabi. Kerem ve Tuğçe birlikte olursalar ben kazanırım." dedim. "Bu gezinin sonuna kadar." "Bu gezinin sonuna kadar mı- Olsun. Hala aynı düşünüyorum. Neyine?" Arda, "Neyine?" diye tekrar etti. Bakışlarından cevabı benden duymak istediğini anlamıştım. "Eğlencesine o zaman." deyip gülümsedim ona. Arda arkamdan, "Hadi ama." dediğinde çoktan bize doğru gelen Kerem ve Mary'ye dönmüştüm.
"Odalarınız ancak bu akşama hazır olurmuş." dedi Mary dudağını bükerek. "O yüzden, bence hazır boşken gidip bi yemek yiyelim. Siz yemek yerken bende meclisi toplarım. Ne dersiniz?" dedi. Herkes bavullarını bir görevliye teslim ettikten sonra oradan çıktı. 7 kişi ancak 2 taksiyle gidebilirdik. Ben, kızlar ve Mary bir taksiye, erkekler de başka bir tanesine bindiler.
Yolda giderken konuştuğumuz tek konu bahsedilecek kadar önemliydi. Yüce. Her Cadılar Meclisi'nin kendine ait bir yücesi olurdu. Yüce, en güçlü cadı demekti bir yandan. O neslin, o meclisin en güçlü cadısı. Mary'nin anlattığına göre, Yüce'ler 18'ini doldurduklarında belirli bir ritüelle seçilirlermiş. Yüce seçilen cadının zaten güçlü olmasının yanında yüceliğin getirdiği özel güçleri de olurmuş. Yücelik, bir yüce öldüğünde, 18 yaşında veya yaşından büyük birinin o özel ritüeli yapmasıyla devredilirmiş.
Kızlarla birbirimize baktık. Bu, kesinlikle çok havalıydı. "Tabi ki yüce olanların çok fazla sorumluluğu olur. Kesinlikle New Orleans'da, cadıların merkezinde yaşamalıdır ve Dünya'nın etrafına saçılmış cadılardan haberdar olmalıdır." "Benden de haberleri var o zaman." "Kesinlikle. Bu konuyu neden açmıştım, ha! Hatırladım." dedi teyzem. Önde oturduğu koltuktan hafifçe arkasına döndü, "Annen, Jenna da bir yüceydi." "NE." Siktir, dedim içimden. Ne demek- ne demek benim annem yüceydi? Oha. Oha amına, diye düşündüm.
"Şimdi ki yüce kim?" "O gittiğinde onun yerine yüce olabilmesi için onun yaşlarındaki bütün cadılara ritüel yapıldı. Bir kazanan oldu, " "Kim?" diye sorduk üçümüz aynı anda. "Naomi Bailey, adında bir kadın. O bizimle buluşacak mı bilmiyorum ama onunla tanışmıştım... Ritüelde." Gözlerimi kocaman açtım. "Sen de mi yüce olmak için ritüele girdin?" "Tabi ki. Ama, sonuçta o kazandı. Gerçekten, onu güçlerini kullanırken gördüm. Zaten tamamı cadılardan ve büyücülerden oluşan bir aileden gelme. Tabi ki o kazanacaktı." Kafamı salladım. Ben öyle büyüseydim nasıl olurdu acaba? Büyük ihtimalle bütün edebiyat sınavlarında kopya çekmenin bi yolunu keşfederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mental
FantasyFarklı olmak güzeldir değil mi? Diğer insanlardan, arkadaşlarından, ailenden... Farklı olmak. Normallerin arasından seçilmek, güçler bahşedilmiş olmak. Ama insanların bilmediği bir şey var; Farklı olmak aynı zamanda tehlikelidir de. Karanlık, bir gö...