Bekleme Salonu

104 14 9
                                    

Amerika 'nın en iyi cilt doktorunda, sabah saat 09:30 suları...

"Gerçekten iyi kamufle oldun, evlat. Nerdeyse ben bile senin Speedy Joe Marquez Brando olduğuna ikna oldum. Sanırım inandırıcı bir hikaye bulma sırası da Fred' te" dedi Qu arabanın anahtarlarını Fred'e atarken...

Michael elini dudaklarına götürürken,
"lütfen daha sessiz olalım Quincy. Karşıdan gelen kadın çok dikkatli bakıyor sanki bana"

"Merak etme kokmuş. Seni annen bile görse tanıyamaz. Bahse girelim mi?"

Michael kafasını iki yana hayır anlamında salladı.

Asansörün kapısında Fred'te onlara yetişti...

"Harika bir hikaye buldum efendim. Sizi doktora mülteci olarak tanıtacağız. Zerre İngilizce bilmediğinizi söyleyeceğiz. Böylece ağzınızı açmanıza gerek kalmaz."

Mantıklı dedi Quincy... "Ağzını açmazsa kimse onun Michael Jackson olduğunu da anlamaz"

Minnet dolu gözlerle Fred'e bakan Michael:

"Hep derim, Fred ve çözümleri olmasaydı ben ne yapardım acaba?"

5.katta duran asansörden ilk çıkan Qu oldu. Arkasından Fred, en sonda da Michael.

Zili çalarken Fred Michael'a sessiz ol işaretini yaptı. Michael kafasını tamam anlamında salladı.

Hasta kabul salonunda yan yana üç boş koltuğa oturdular. Michael, etrafa anlamsızca bakınıyordu. Dudaklarının üzerinde siyah, kaytan bir bıyık, gözlerinde kocaman gözlükler ve Afro saçları... Michael'ın karşı çaprazında 7-8 yaşlarında bir erkek çocuğu da annesiyle sıra bekliyordu. Çocuğun yüzü kırmızı büyük beneklerle doluydu.

"Ben randevu işlemimizi onaylatayım Bay Qu" dedi Fred ayağa kalkmaya hazırlanırken.

Fred bankoya doğru ilerledi.
"Merhaba, Speedy Joe Marquez Brando ismine bir randevunuz vardı. İşlemleri yapabilir miyiz acaba?
Bankoda oturan kadın gözünü defterden ayırmadan,
" Nasıl bir isim bu böyle? Yarı Amerikan, yarı Meksikalı galiba hasta "

" Evet, doğru tahmin ettiniz. Arkadaşımız Amerika'da vatandaşlık almak için uğraşan bir mülteci. Meksika'dan getirdik kendisini." Bankoya doğru hafifçe eğilerek, "daha ucuza çalışıyorlar, anlarsınız ya"

Kadın Fred'in yüzüne bile bakmadan.

"50 $ muayene ücreti"

Fred ödemeyi yaptı ve Michael'a göz kırptı.

Michael, bekleme salonunda annesinin bluzunu çekiştiren çocukla göz göze geliyordu. Çocuk sürekli annesinin kulağıma birşeyler fısıldıyor, Michael durumdan endişeleniyordu.

Doktorun odasından çıkan zarif bayan ince ses tonuyla:

"Bay Speedy Joe Marquez Brando"
diye seslendi.

Michael ve ekibi doktorun odasına doğru ilerledi.

Doktor hafif kilolu, sarı saçlı, gözlüklü biriydi.

Michael ve Qu aynı anda birbirlerine bakıp dudaklarını ısırdılar.

"Şikayetiniz nedir bay Speedy?" dedi doktor.

Fred hemen atladı söze:

-Bay Speedy tek kelime İngilizce bilmiyor. Bizler onun yakın arkadaşlarıyız. Kendisi Meksika'dan ülkemize çalışmak için göç etti. "dedi...

Quincy hemen söze atladı." Yüzü, ve vücudunda beyaz küçük benekler var. Ama kaşınmıyor. Yani kaşınmıyormuş. "

Michael gülmemek için dudaklarını ısırıyordu.

Pekiala dedi doktor. Hastanın kazağını sıyıralım. Fred yardımcı oldu.

Doktor dikkatlice inceledi. Yüzüne de kilere de baktı.

" Hastanın etnik kökeni tam olarak nedir, baylar? "

Qu ve Fred birbirlerine bakarlarken Michael, bir anda cevapladı,

"Afro-Amerikan kökenliyim efendim"

Qu ve Fred buz kestiler.

Fred o anda Michael'ın ayağına bastı. Quincy olanları anlamdan söze girdi,

"Efendim, kendisine pasaport işlemleri sırasında bu soru çok sorulduğu için sanırım ezberlemiş sayın Speedy."

Cümlesini bitirirken gözlerini Mje dikti Michael yaptığı hatanın farkına vardı.

"Hastalı nedir tam olarak doktor bey?"

"Geniş kapsamlı tahliller tapmadan kesin tanıya varmak istemiyorum ama görünüş pek iç açıcı değil. Ön tanım vitiligo olduğu yönünde."

Michael:Ne?
Quincy:Ne?
Fred :Ne?

"Şaşkınlığımızı mazur görün ama vitiligo nedir?" dedi Fred.

"Bu hastalık başa beladır. Dediğim gibi kesin konuşup, sizi korkutmak istemem ama arkadaşınızın başı dertte hem de bir ömür boyu beyler. Bu lanet hastalık, otoimmündir. Yani kendi bağışıklık sistemine saldırır hücreler. Güneşe çıkamaz, çıksa da muhakkak kendini korumaya almalıdır hasta. Şimdi bir krem reçete edeceğim. Bunu kullansın lakin daha kapsamlı tetkiklere ihtiyacımız var. Ve daha kapsamlı bir tedaviye"

Michael, Fred ve Qu'yu doktorun odasında bırakarak, odadan çıktı. Kapıyı o kadar sert kapamışyı ki, kapının çarpması ile bıyığının yere düşmesi bir oldu.

Annesinin bluzunu çekiştiren kırmızı benekli çocuk, bekleme salonunda adeta haykırdı

"Bu... Bu... Michael Jackson..."

Michael muayene odasından koşarak çıktı. Hastahane koridorunda deli gibi koşuyor, peşindeki kalabalığa paçayı kaptıracak diye ödü kopuyordu. Her yer mahşer yeri gibi oldu üç beş dakika içinde. Neler olduğunu anlamayan insanlar bile koşan grubun peşine takılmıştı.

Michael çok bızlı koşuyordu. Ne de olsa , Joe'dan idmanlıydı.

Özel güvenlikler, polisler tüm personel harekete geçmişti. Bir nebze de olsa kalabalık kontrol altına alınmıştı. Michael duraksadı o anda. Duvara yaslandı. Nefesini düzenlemeye çalışırken kolundan birinin kendisini bayanlar tuvaletine çektiğini farketti...

Devam edecek...
Peki sizce, çeken kimdi?



Peter PANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin