Every night she walks right in my dreams
Since I met her from the start...Bir çırpıda aklına gelenleri karalamıştı eline Michael. Eline bakıp gülümsedi. Her zaman ceketinin cebinden ayırmadığı, değer verdiği, anlam yüklediği uğurlu dolma kalemini özenle cebine koydu. Bileğindeki saate baktı. Ünlü mağazanın kapısına doğru bakarken, aklından geçenler daha da karıştırıyordu kafasını. Şarkı sözlerini bir ritme oturtmaya çalışıyor aklındakiler buna mani oluyordu.
"Neredesin Wendy, neden yazmıyorsun?"
Sesli düşündüğünü farkedip sesinden utandı.Beklemek yoruyor, öte yandan hayatına giren menajere olan duygularına anlam veremiyordu.
"Bay Jackson, çok beklettik sizi, özür dileriz." dedi Fred arabanın kapısını Melody'e açarken. Şöför, paketleri bagaja yerleştiriyordu. Melody mahçup bir halde oturdu Michael'ın yanına.
"Bay Jackson, ben, çok... Çoook"
"Michael"
"Pardon" kıkırdayarak devam etti Melody sözlerine.
"Michael, çok teşekkür ederim ama gerek yoktu. Bir sürü elbise aldık. Çok fazla oldu sanki."
Ön koltuğa yerleşen Fred söze atladı.
"Gereksiz görülen şeyler, o anlıktır. Yarına dair hayatta neye ihtiyacın olacağını bilemezsin."
Michael gülümseyerek Melody'e bakarak,
"Bizim Fred, çok okur. Bilgedir." Melody'nin kulağına doğru eğilip, "Antik Yunan'da yaşayan bir zaman yolcusu olduğunu düşünüyorum ben aslında."
Melody, kulağına değen Michael'ın fısıltısının sıcaklığıyla kıpkırmızı kesildi. Bozuntuya vermemek için, gülümsüyordu şapşal bir edayla. İçi tir tir titriyor, soğuk terler kalbine akıyordu.
Michael, Melody'e fısıldarken onun kokusunu içine çekmiş, adeta başı dönmüştü. Cümlesini bitirdiği an çekilmiş, tüyleri diken diken olmuştu.
Göz göze geldiler...
Konuyu değiştirmek, hisleri geçiştirmek için çabalayan Mike ilk hamleyi yaptı.
"Siz alışverişteyken, 2 cümle karalayabildim. Ama ritmi oturtamadım"
"Quincy bazen doğru şeyler de söyleyebiliyor. Siz müzik dahisiniz bay Jackson." dedi Fred.
"Mccartney'i nasıl buldun Melody?"
Michael bu soruyu neden sorduğunu bikmeden, kırdığı potun farkındalığına yenilip ağzını kapattı elleriyle.
"Michael, iyi misin?" dedi Melody şevkat dolu sesiyle ve devam etti.
"Bence Mccartney, tam bir İngiliz beyefendisi.Şık, kibar ve asil."
Michael sinirden kudurdu...
Fred, durumu anladı. Dikiz aynasından Melody'e göz kırptı.
"Michael, iyi misin?"
Diye tekrar etti Melody.
"Haaa evet evet, neden sordun?"
"Benzin soldu gibi geldi bir an bana. Fred, Michael iyi mi, bir bakar mısın? Durmamız gerekebilir."
Fred kahkayı bastı. Arka koltuğa dönüp Michael'a bakarak,
"Korkarak adım atılmaz Bay Jackson. Her zaman hataya sürükler insanı korku. Melody'nin dediği fibi Carpe Diem lütfen."
Olanı biteni anlmayan Melody şaşkın şaşkın bir Fred'e, bir de Michael'a bakıyordu. Ona olan hislerini kaleme dökerken oldukça başarılıydı eskiden. Yüzüne karşı ifade etmek ise cesaret işiydi. Bu cesaret var mıydı kendisinde? Sanmıyordu.
" En sevdiğin renk nedir Melody?"
"Siyah" dedi Melody tereddüt etmeden.
"Yarın siyah giyeceksin o zaman"
"Sanırım" dedi Melody, gözlerini kaçırıyordu.
"Güzel... Fred, ben iyi hissetmiyorum. Beni eve bırakır mısınız?"
"İsterseniz dru arayabilirim bay Jackson"
"Doktora ihtiyacım olduğunu sanöıyorum Fred. Yoruldum. Dinlenmek istiyorum."
Melody, söze girdi endişeli
"İsterseniz, size eşlik edebilirm. İyi gözükmüyorsunuz."
Michael ne diyeceğini bilemedi...
"Melody, sen Bay Jackson'a eşlik edersen aklımız kalmaz. Lütfen yanında olur musun?" dedi Fred.
"Merak etme Fred, ben kendisi ile ilgileneceğim. "
"Abartıyorsunuz ama, o kadar kötü mü görünüyorum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peter PAN
Fanfiction"Siz beni görmezden geldiniz diye görünmez mi oldum? " Michael Jackson