Karışma

1.5K 113 19
                                    

Yetişkin içerik uyarısı *


"Gerçekten üniversiteye gitmeyecek misin?"

Yatakta sırt üstü yatıyorduk. Aramızda birilerine göre belki makul ama kanın vücudumdaki dağılım dengesini bozmaya yetecek bir mesafedeydik. Sessizliği bozan ilk ben oldum. Ama yine de bana cevap vermemişti. Bu arada bir yandan üzerimdeki tişörtünü burnuma dayamamak için kendimi zor tutuyordum. Aslı yanındayken yine de suretiyle idare etmeye çalışanlar gibiydim bir nevi. O da ellerini başının altında kavuşturmuş, ara ara attığım kaçamak bakışları karşılıksız bırakarak, sanki tavanda aşırı ilginç ama benim asla göremeyeceğim bir şeyi izliyordu. Kafamı ona doğru yaklaştırıp, tam olarak baktığı noktayı tespit etmeye çalıştığımda, ilk defa bana doğru hafifçe çevirdi yüzünü. Gülümsüyordu.

"Hastasın sen" gülerek dediği için ben de gülümsedim.

"Ne?" kıkırtı halinde çıkmıştı sesim.

"Napıyorsun?"

"Neyi izlediğini anlamaya çalışıyorum" derken, fark etmeden biraz daha ona yaklaşmıştı yüzüm. Şimdi yatakta ikimiz de yan yana yatıyor ve konuşmadan birbirimize bakıyorduk. Kafasının altındaki elini çekip, yüzüme uzandı ve alnıma düşen saçlarımı geriye itti. Yalnızca parmak uçlarının teması nabzımı hızlandırmaya yetiyordu. Yüzümün kızardığını hissettiğim için kafamı çevirmeye kalktığımda, çeneme doğru uzanıp ve tekrar ona bakmamı sağladı. Simsiyah gözlerinin içinde kaybolmamak için dudağımı ısırdığımda, onun da gözleri dudağıma düştü. Aklımı kaybetmemek için kendimi o kadar zor tutuyordum ki...

"Seni öpmek istiyorum" fısıltı halinde çıkan kelimeler boğazımda büyüyordu sanki. Dudakları yukarı kıvrıldığında ikimiz de hareket etmedik. Eli yanağımın üstünde hareketsizce kaldı. Ondan aldığım cesaretle, yüzümdeki eline ulaştım ve parmaklarını parmaklarımın arasına dolayıp ikimizin arasındaki ufak boşluğa bıraktım ellerimizi.

"Öp o zaman" dediğinde sonunda, ben dalmış bir şekilde tüm yüz hatlarını ezberlemeye çalışıyordum. Gülümsememe engel olamadan uzandım dudaklarına doğru. O da benim gibi gülümsüyordu.

Sıcak nefesi, dudaklarımız birbirine değmeden yüzüme vurduğunda, mantıklı kalan son kaleyi de kaybetmiştim ve ilk temasla birlikte üzerine doğru eğilip, yüzünü ellerimin arasına aldım. Üst vücudumu tamamen üstüne doğru çekip, kalbimin altında kalbinin atışını hissederek öptüm onu. Ağzının içinde kaybolmaktan başka hiçbir şey istemiyordum. Dili, dudakları hepsi beni keşfederken, bilmiyordu ki aslında ben başka bir boyuta doğru akıyordum. Kalbim kafesinden çıkmış başka bir yerde atmaya başlamıştı. Onun göğüs kafesinde. Aynı şeyi onun için de hissettiğimde, ruhlarımız da yer değiştirmişti sanki. Alt dudağımı kavrayıp hafifçe çekiştirdiğinde, dişlerimin üzerinde gezindiğinde dili ve sonra tüm ağzının içinde onu doya doya ama asla yetmeyecek şekilde nefessiz kalana kadar öptüğümde, geri dönülmez bir yola çıktığımı hissettim. İlk defa ve saçma bir şekilde, her zaman eksik olduğunu bildiğim bir şeyin tamamlanması gibiydi.

Soluk soluğa geri çekildiğimizde boku yemiş olduğumu bilmiş olmama rağmen, gülümsememi engelleyemiyordum. O da afallamış şekilde bakıyordu suratıma. Sanki çok önemli bir şeyin arifesinde gibi. Sanki bir tarafı acı çekiyor gibi bakıyordu bana ama umursamadım. İhtiyacım olan tek şey oydu ve anı bozmayacaktım. Tüm düşünceleri, tereddütleri zihnimin en gerisine doğru itip, göğsünün üstüne yasladım yanağımı. Göğsü ritimsizce inip kalkarken, ben onun kalp atışlarını dinliyordum. Ve uykuya dalmadan saniyeler önce son hissettiğim şey, saçlarımın arasında dolanan elleri oldu.


Huzur. Gülümseyerek gözlerimi aralamayalı öyle çok zaman olmuştu ki. Hafifçe kıpırdandığımda, belimdeki eli sıkılaştı. Beni biraz daha kendine doğru çekip, çenesini kafamın üstüne bastırdı. Gövdesini saran kollarım, bacaklarına dolanmış bacaklarım, ahtapot gibi birbirimize karışmıştık. Güneşin gözüme vurmasına aldırış etmeden, derince çektim kokusunu içime. Nasıl cesaret ettiğimi açıklayamam ama, sırtına dolanmış elimi biraz aşağı çektim ve yukarı sıyrılmış tişörtünden açıkta kalmış çıplak sırtında dolandırdım parmak uçlarımı. Yüzüm alev alev yanmaya başlamıştı bile ve bacağının üstündeki erkekliğimin hareketlenmesi ile yüzümü biraz daha göğsüne gömüp kalçamı geri çekmeye çalıştım.  Kendi vücudumun verdiği tepkilere inanamıyordum. Belimdeki eli, kalçama doğru indiğinde ilk defa fark ettim düzensiz nefes alışlarını. Kalçamı sert bir hareketle kasıklarına bastırdığında benden farksızdı. Bunu yalnızca sabah ereksyonuyla açıklayıp kaçmak istiyordu bir tarafım, bir tarafım da koca bir dünyayı yeni keşfetmiş gibi ona doğru akıyordu. Kalçamı okşamaya başladıkça bu sefer hızla düzensizleşen nefes benimkisi oldu ve boynuna doğru kaldırıp kafamı adem elmasının üzerine ıslak bir öpücük kondurduğumda ağzından sessiz bir inleme kaçtı. Yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum ama elini kalçamdan öne doğru çektiğinde ve şortumun önüne doğru hareket ettiğinde, kalbim durmak üzereydi sanırım.

NefretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin