Yetişkin içerik uyarısı***
Odadaki gerginlik bıçakla kesilecek bir seviyeye gelmişti ve yemekler boğazımda takılmaya başladığında sıkıntıyla arkama yaslandım.
Bunların derdi neydi bilmiyorum ama birbirlerinden nefret ettikleri belliydi. Daha çok babamın. Bizden çoktan vazgeçmişti ve tek derdi o şanlı çevresine poz vermekti.
Mide bulantıma neden olan ve bir süredir devam eden bu durum artık canıma tak etmişti. Belki biraz da onun cesareti ile doğruldum.
"Bence boşanmalısınız" annemin kucağındaki elinin titrediğini fark ettim. Babamın ise sonunda dikkatini çekebilmiştim sanırım. O sert ve duygusuz delici bakışlarını bana çevirdiğinde bir kere daha emin oldum herkesin aile kurmaması gerektiğinden. Çünkü babam bir çocuğun ve bir eşin başına gelebilecek en büyük felaketti.
Ne zaman böyle olduğunu, bunun ne zaman başladığını düşünmek için uykusuz kaldığım geceler, annemin bu halleri için midemdeki kasılmalar ve kendi kendimi yiyip bitirmem bizi bir adım daha ilerletmeyecekti. Peki o zaman ne için bu işkencenin içinde kalmaya devam ediyorduk ki?
Hele düşününce, asıl zengin olan taraf annemdi. Dedemin vefatından sonra bize bir hayli mal mülk ve bildiğim kadarıyla bankada para kalmıştı. Bu herifi neden def etmiyordu asla anlamam mümkün değildi? Veya biz neden gitmiyorduk?
Biraz düşününce bizim gitmemiz saçmalığın daniskasıydı? Çünkü.
Cebimdeki telefon titrediğinde, ve onun mesajını ekranda gördüğümde bir kere daha emin oldum. Belki herkesi arkada bırakırdım. Biraz nankörce geliyor olabilir. Tabii ki bir ergenin arkadaşlarını bırakıp yeni bir hayat kurması çok tercih edilir bir şey değildi. Ama bu evde yaşamayı denemeleri gerekiyordu ilk önce. Ama Burak, düşüncesi bile içimi titretiyordu. O yüzden daha net bir şekilde baktım babamın suratına.
"Bence boşanmalısınız baba ve bence sen gitmelisin" dedim. Omzumun üstünde hissettiğim annemin eliyle ona döndüğümde, ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu
"Can, oğlum. Babana saygısızlık yapıyorsun"
küçük bir kahkaha attım.
"Peki onun bize yaptığı" babam hala tek kelime bile etmemişti. Ama bir daha yüzüne baktığımda, o boş gözlerinde derin bir hayal kırıklığı gördüm. İçim acımasına acımıştı da, bunun nedeni alışkanlıktı galiba. Çünkü yüz yıllık babasını evden kovmak her çocuğa nasip olmuyordu sonuçta.
"Bizi sevmediği belli, istemediği de. Her gün bu gerilimi yaşamaktan bıktım ben. Anne" beni yüzüme inan sert bir tokat susturdu.
Ve hayır o el babama ait değildi.
Fal taşı gibi açılmış gözlerimle, hayretler ederek bakıyordum hayatta en değer verdiğim insana.
"Anne?" bana vuran elini diğer elinin içine alıp, dolu gözlerle babama bakıyordu. Sanki karar vermesi gereken o gibi. Sanki biz ona kötülük yapıyoruz gibi özür diliyordu resmen bakışlarıyla. Delirmek üzereydim.
Annem bu yaşıma kadar bana asla vurmamıştı ve ben o tokadın altında ezilme duygusunu bile yaşayamıyordum. Annemi anlamam mümkün değildi. Dünyadaki ilk boşanma sanki onlarınkisi mi olacaktı? Delirmek üzereydim.
Hızla ayağa kalktım. Kendimle beraber sandalye de arkaya devrilmişti. İkisi hala birbirlerine bakarken, yerdeki sandalyeye bir tekme atıp, koşar adımlarla odama gittim. Hızlı bir şekilde montumu üzerime alıp, hiç düşünmeden çıktım evden.
Ağlamak istiyordum. Annemin ihanetinden değil ama acizliğinden. Babamdan o kadar çok nefret ediyordum ki. Telefonum çaldı. Titrek sesimi fark etmiş olacak, ilk bir kaç saniye sessiz kaldı telefonun diğer ucunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret
RomanceBir zaman makinasına ihtiyacım vardı. İki üç dakika önceye gidip o kelimelerin çıktığı ağzımı hiç açmamış olmak istiyordum. O yatakta ona sarılan kollarımı kesmek. Ona aşık olan sikik kalbimi parçalara ayırmak Onu o okul bahçesinde gördüğüm ilk anı...