Burak
Aslında annem Ozan ölmeden çok önce depresyona girmişti. Hepimiz farkındaydık. İlk önce bunun bir süreç olduğuna, geçeceğine inandık, inanmak istedik daha doğrusu. Bu babam için geçerli değilmiş sanırım. Bunu çok daha sonraları, annemin intiharından bir süre sonra kazara öğrendim. Halam sayesinde. Belki de hiç sevmemişti annemi, ta en başından beri. Belki de herhangi birini sevmekten öylesine acizdi. Aldatan biri için gönlü geniş derler ama ben hiç öyle düşünmedim. Bence kabiliyetsiz bir narsisti babam. Sanırım başka türlü tanımların hepsinin aksine yalnızca bu oturuyordu yerine. Birini sevemeyen birini baba yaptığı için anneme öfkelenmekten ise hiç vazgeçmedim.
Varlığımın bir işe yaramadığı bir dünyaya gelmiş olmam değildi yalnızca sorun. Her şey üstüne akar mı insanın? Benim cevabım bir çoklarının aksine olumlu. O yüzden ben de hatayı işin kökeninde bulmaya karar verdim. Neyse bunlar çok önemli değil. Sonuçta insanın öksüz olarak hayata devam etmesi ne demek kimse bilmez. İdeal olarak kimse de bilmesin. Elindekiyle yetinip, tekrar ayağa kalkmak ise yalnızca mizansen.
Sanırım her vazgeçme aşamasına geldiğimde, bana intikamımı hatırlatan bir şey olması da bu mizansenin bel kemiğiydi. Hikayenin türü baştan romantik olmayınca tutmuyordu işte.
Can'ı ilk gördüğüm an aşık olmuştum. O duygularımı başka türlü tarif etmem imkansızdı tabii. Çünkü tanımadığın birinin seni iliklerine kadar titretmesini başka nasıl açıklayabilir ki insan? Can'ın annesinin ise babamın metresi olması kaderin bir cilvesi değildi işte. Daha önce de dediğim gibi, hayat kurallarını benim aleyhime çevirmeye yemin etmiş bir tiyatro sahnesiydi. Çünkü çürük elma gibiydim o koca ağacın dalında. Düşmemeye çalıştıkça daha çok kokan, bozulan, uyumsuz bir meyve.
Ve o gece, Can'ın içine girdiğimde bir anlığına, yalnızca çok kısa bir anlığına tekrar tazelendiğimi hissetmiştim. Hayat gerçekten hayallerle tutunduruyor kendine. Ama onun her bir cümlesi beynimin en karanlık köşesinde patladığında hatırlamak hiç de zor olmadı neden orada olduğumu. Onun en mahreminde soluduğumu.
Oyunu ben başlatmamıştım belki ama kendi kurallarımla çekilmekten başka bir şansım yoktu. O fotoğrafları çekerken de, uyurken kırpışan kirpiklerini izlerken de içimin acımaması işte bu yüzdendi. Eninde sonunda siktir olup gidecektim, ama benim istediğim şekilde. Kurunun yanında yaş da yanar sözünün en kemiğe bürünmüş hali buydu.
İnsanın umudunu kendi eliyle gömmesini kolay sanmasın kimse. Herkes kendi yaşadıklarından sorumlu değilken, yaptıklarından sorumlu tutulması külliyen bir iki yüzlülük. Bu yüzden o sevgili ahlak kurallarını alıp götlerine soksunlar diye soludum resimleri galeride favorilere eklerken. Doğru anda doğru hamleyi yapacaktım. Ve bunu yaparken de zihnimde yalnızca annemin kokusu olacaktı. Tek yeminim buydu bu sikik hayatta.
Ve size daha komiğini söylemem gerekirse eğer.
O anlık tereddütten bahsettim ya. Aslında ondan dakikalar önce plandan vazgeçme zayıflığı yükselmişti kanımda. Yani ben Can'a çıkış biletini verirken de şaka yapmıyordum. Kollarımın arasında ağlarken de samimiydim. Unutabileceğimi ve öylece gidebileceğimi düşünmüştüm, inanmıştım salak gibi buna. Ta ki o kıymetlisinden bahsedene kadar. Yani neymiş? Hayat senin planlarını dinlemiyormuş arkadaş.
Yoksa o gece uykunun en olmadık yerinde telefonum çaldığında daha açmadan onun aradığını biliyordum.
Beni annemin kendini astığı evin kapısından tekrar başka bir gerçekliğe uyandırdığı için minnettardım.
Ama sonraki kelimeler beni, onun gerçekliğinden koparıp, kendi gerçekliğime çarptığında en doğru şeyin ne olduğundan tereddüt etmekten vazgeçtim.
Daha kötüsünü yapmak için çıktığım bu yolda, madem ki onu annesizliğe mahkum edemeyecektim, neler planlamıştım oysa ki. O zaman bildiğim en basit şeyi hayata geçirip, onu mahvedecektim ben de. Ama en asil şekilde. Çok büyük ihtimal onun bu asaletten asla haberi olmayacaktı ve bu tamamen onun menfaatiydi. Ne ironik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret
RomantizmBir zaman makinasına ihtiyacım vardı. İki üç dakika önceye gidip o kelimelerin çıktığı ağzımı hiç açmamış olmak istiyordum. O yatakta ona sarılan kollarımı kesmek. Ona aşık olan sikik kalbimi parçalara ayırmak Onu o okul bahçesinde gördüğüm ilk anı...