Kapanış - 1

1.1K 101 28
                                    

Güneş yüzüme vuruyordu. Aralık olan perdeden yansıyan sıcaklık içimi ısıtıyordu. Keyifle kıpırdanmaya çalıştım. İmkansızdı.

Üzerimdeki kocaman cüsse elleri ve bacaklarıyla ahtapot gibi sarmıştı beni. Bunu fark etmem biraz zaman aldı ama fark ettiğim anda yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamadım. Gitmemişti. Bu sefer o yatakta, o odada beni sik gibi bırakıp gitmemişti işte.

İçimde filizlenen ümitle birlikte ona doğru döndüm. Kırpışan kirpikleri, derin solukları, hala uyuyordu. Bir adamın bu kadar güzel olabileceğini tekrar tekrar şaşırarak aşkla izledim Burak'ın yüzünü. Bu kadar yakından bakıldığında belli olan ufak ama silik çiller burnunun üstünden yol alıp, yanak çizgisinde son buluyordu. Kirpiklerinin ucu hafif sararmıştı. Kalın kaşları uyurken bile çatık olur mu diye düşünmeyin. Burak öyle bir insandı işte. Yüzde büyük çoğunluğu öfkeyle dolu.

Parmak uçlarım yanağının üzerinde yavaşça hareket ettiğinde yüzünü buruşturdu. Bir insanı uyandırmanın daha güzel yollarını bilsem de, kıkırdamadan edemedim. Burnunun ucuna minik bir öpücük kondurup onu izlemeye devam ettim.

"Saat kaç" boğuk sesi hala uykuluydu. Gözlerini açmamıştı üstelik. Alnına doğru uzanıp, bir kere daha öptüm.

"Uyandın mı?" belimdeki ellerini sıkılaştırıp beni biraz daha kendine çekti. Bacaklarının arasındaki bacaklarımı en rahat şekilde yerleştirdikten sonra dudaklarına eğildim.

"Uyandım" sesimdeki keyifli ton onun da dudaklarını yukarı kıvırmıştı. Tanrım gerçekten o kadar güzel görünüyordu ki, onu yemek istiyordum.

"Günaydın"

"Sana da günaydın" dudaklarını ufak ufak bir kaç kere öptükten sonra gözlerin açtı. Elini belimden çekip saçlarımın arasına doladı.

"Geç mi kaldık?" sanki okul umurumdaymış gibi.

"Gitmesek olmaz mı?" gülümsedi. Gerçekten gülümsüyordu bana. Onu taklit ettim.

"Nolur?" başını iki yana doğru sallarken hala dudaklarıma bakıyordu. Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattığımda gözlerindeki arzuyu saklamaya çalışmadı bile bu sefer. Bana doğru eğilip, alt dudağımı dişlerinin arasına alıp, usul usul öptü. Sona hafifçe dirseklerinin üzerinde doğrulup, iki kolunu başımın iki yanına dayayıp, suratıma doğru eğildi tekrar. Beni yumuşakça öperken resmen onun nefesini soluyordum. Vücudum tamamen onu üstüne çekmek için doğal bir açlık içinde olsa da bir şey yapmadım. Islak dilinin dişlerimin üzerinden beni tekrar tekrar yok etmesine izin verdim.

"Hadi kalk, uzun bir gün olacak" son bir kere daha öpüp dudaklarımı doğruldu.

"Sınav mı vardı?" paniklemiştim. Çünkü son günlerde evdeki durumlar, Burak, bizim çocuklar falan derken dersleri bir hayli boşlamıştım. Ortalamam fena değildi ama ne olursa olsun, çalışmadan sınava girecek durumda değildim.

Yüzümdeki korkuyu görünce sırıttı Burak.

"Yok korkma, öyle bir sınav yok" aklımla dalga geçiyordu sanırım. Aslında normal başka bir gün olsa boş verirdim, ama içimin çok derinlerinden palazlanan huzursuz bir his öyle yapmamı engelledi.

"Anlamadım?" gülümseyerek kalktı yataktan. Çıplak ayakları sakin bir şekilde kapıya doğru adımlarken sorumla duraksadı. Bana dönmesini saçma sapan gülerek dalga geçmesin bekledim. Ama öyle yapmadı.

"Burak" yana doğru dönüp düşünür gibi bir kaç saniye öylece kaldı dikildiği yerde. Sonra tekrar kapıya doğru yürürken aynı saçma iç güdüyle yatakta oturur pozisyona geçtim.

NefretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin