İnsanın ölü anasına küfrederseniz eğer ve azcık da olsa insanlıktan nasibini almış biriyseniz, sikik vicdanın kendini göstermek için türlü yolları olduğunu da biliyorsunuzdur.
Yerde dirseklerinin üzerinden doğrulmuş bir adet Burak, beni sikecekmiş gibi değil de başka bir şey görüyormuş gibi omzumun üstenden bakışlarını biraz geriye kilitlediğinde gerçekten tereddüt ettim. Biraz önceki kelimelerin ağzımdan döküldüğü an gerçek miydi yoksa öfkemin küçük bir oyunu muydu? Yerde yatan herif benim geceler öncesi seviştiğim adam mıydı? Gerçekten o fotoğrafları yollamış mıydı? Annem bu yüzden beni terk etmiş miydi ve ben dayımla bütün o şeyleri konuşmuş muydum? Ve yıllardır nefret ettiğimin babamla tekrardan başlıyor muydun gerçekten? Kimdim ulan ben? Ne bok yiyordum? İnsan hani aşık olunca gözü kör oluyordu ya? Külliyen yalan. İnsan aşık olunca siki tutmaktan öteye gidemiyor. Peki bu gerçekten ben miydim? Ulan nasıl olur da o kelimeler ağzımdan çıkmıştı benim? Kafamı yan taraftaki duvara sertçe vurmayı düşündüm. Sonra tekrar yüzümü ona döndürdüğümde o hala aynı noktaya bakıyor ve araladığı dudaklarından tek bir kelime bile dökülmüyordu.
Hayal kırıklığı mıydı bu? Peki ya bana yaşattıkları? Denk miydi ulan yaptığım şey? Sinirle ellerimi yumruk yaptım. Ya ben onu gebertecektim ya da o beni. Bu dünya besbelli ki ikimize dardı. Şimdi tam sırasıydı işte.
"Konuşsana lan?" diye bağırdım. Gırtlağım acımıştı resmen. Ses geçtiği yeri deşerek çıkmıştı dışarı. Böyle bir öfkeyi daha önce hissettiğimi hatırlamıyorum Ama en çok neye kızmıştım diye sorarsanız eğer. Belden aşağı vurmuştum daha önce muhakkak. Pişman olacağım şeyler yapmıştım herkes kadar. Tamam da o zaman şimdi şu amına koyduğumun böğrünün üzerine çökmüş kayayı ve onun itinayla beynimin tüm hücrelerini sikmesini nasıl açıklayacaktım? Damarlarımdaki kan kaynayarak yol alırken, kulaklarımdan ateşler çıkıyordu. Gözlerimin acıyla yandığını, dişlerimi sıkmaktan başımın çatladığını hissediyordum.
Ona doğru öfkeyle adımladım. Aramızdaki mesafeyi hızla kapatıp önünde yere çöktüm. Hala gözlerime bakmıyordu. Bakışları burada değildi. Onun orda olduğunun tek delili, bir ölüyle benzeyen donuk bedeniydi.
Omzundan ittirip, bakışlarını üzerime çekmeye çalıştım. Hayalet görmüş gibi bembeyaz suratından hiçbir şey okunmuyordu. Ulan ağzını yüzünü dağıtmıştım halbuki ama nedense dağılan benmişim gibi perişan hissediyordum.
Ona doğru dizlerimin üstünde biraz daha yaklaşıp iki omzundan tutup silkelemeye çalıştım. Bakışları bir süredir asılı kaldıkları boşluktan zorlanarak tekrar odağını bulduğunda en nefret ettiğim biçimi aldı. Alaycı yapmacık bir sırıtış tüm yüzünü sardı. Göz bebekleri sonunda delip geçecekleri bir hedef bulmuş gibi yüzüme kitlendiğinde ve suratımın her milimini itinayla turladıktan sonra gözlerime baktığında, ruhumu delip geçtiğini ve her şeyin hepsinin, yaşananların tümünün gerisinde bir şey olduğunu bildiğini hissettim.
Birinin bakışlarında başka bir dünya bulmak gibi romantik bir şekilde değil ama. Gerilim filmlerinin kırılma noktasını düşünün. Ürperdim. Bana bakması için onu sarsan ellerim bitkinlikle iki yanıma düştü. Ne yaşıyorduk lan biz? Şu on yedi yıllık siktiğimin hayatında ne yapmıştım da bunlar başıma geliyordu? Şimdi içimdeki pişmanlığın ufacık başka hücrelere bölünerek çoğalmasından ve zehir gibi tüm benliğimi sarmasından kim sorumluydu? Beni sikip atan şu karşımdaki herif mi? Yoksa az önceki kelimelerin sorumlusu kendini kaybetmiş bilinçsizliğim mi?
"Bir şey söylesene" sesim öyle kısık çıkmıştı ki. Artık dizlerimin üstünde oturuyor ve asfaltın karanlığına bakıyordum.
İnce bir kıkırtı boğazından özgür kalıp, gecenin karanlığında yankılandığında dahi gözlerimi kaldırmadım. Hayır, altında ezileceğim için değil de daha çok yorgunluktan. Neyse ne amına koyayım. Cellat versin cezamı, bir kerede ölüp kurtulayım dürtüsüyle daha çok. Yorgunlukla. Bıkkınlıkla.
Ölümü bekleyen yaşlı bir amca gibi çökmüştü omuzlarım. Ulan hayatımda kaç kere ölmüştüm ki? Şimdi bu salakça cesaret nereden gelmişti? Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan aptallara dönmüştüm karşısında.
Bir zaman makinasına ihtiyacım vardı.
İki üç dakika önceye gidip o kelimelerin çıktığı ağzıma kürekle vurmak istiyordum.
O yatakta ona sarılan kollarımı kesmek.
Ona aşık olan sikik kalbimi parçalara ayırmak
Onu o okul bahçesinde gördüğüm ilk anı silmek, başka tarafa bakmak istiyordum.
"Ben konuşurum da, sen dinleyebilecek misin?" dedi uysal bir şekilde.
Boğazımda takılı koca yumruyu zorlanarak yutkundum. Korku git gide endişeyle bir çığa dönerek büyüyordu. Yine de hızla başımı salladım onunla göz göze gelmeden.
Korkuyla titreyen ellerimi kucağımda birleştirip gözlerimi kapattım. İnsan bilirmiş ya hani? Tam olarak değil ama. Minnak bir öngörü gibi. Anlık bir flaş patlaması gibi. Şimşek çakar ya beynine ama o anı tam yakalayamazsın asla. Jeton düşmeden tam önceki karanlığın hafifçe aydınlanması gibi. Belli belirsiz. Görünür ama gördüğünü kimseye ispat edemezsin hissi. Tek senin bildiğin boktan bir gerçeğin arifesinde, biraz sonra darmaduman edilecekmişsin ve bununla bir ömür boyu yaşayacakmışsın gibi.
Lan resmen bana yaradılışın sırrını verecekmiş gibi titriyordum karşısında.
"Emin misin?" dedi ve gözlerine bakmasam da yüzünde o az önceki alaycılıktan eser kalmadığını biliyordum.
Tabii ki emin değildim. Tekrar başımı salladım.
Bitsin de kurtulsam. Benden neden nefret ettiğimi öğrendiğimde ya bitecekti bu işkence ya da ben canlı canlı gömülecektim o gerçekliğe.
Yumruk yaptığım elimin üstünde hissettiğim dokunuşa rağmen kafamı kaldırmadım. Cam kırıkları gibi dağılmış kalbim erime noktasını geçmiş, sessizce çözülürken, parçalara ayrılıp ayrılıp tekrar bir araya gelmeye başaramayan hatalardan oluşuyordum.
"Sana bir hikaye anlatacağım" uysal sesi kulaklarıma ilişip, beynime ulaştığında uyuştum. Ve sonra küçüklüğümden kalma bir anının içinde sıkışıp kalmışım gibi tatlı bir huzur sardı sarsılarak parçalanmış benliğimi.
"Bir varmış bir yokmuş..."
***
:(
Sinir bozmaya yeminli yazarınız sizi öper
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret
RomanceBir zaman makinasına ihtiyacım vardı. İki üç dakika önceye gidip o kelimelerin çıktığı ağzımı hiç açmamış olmak istiyordum. O yatakta ona sarılan kollarımı kesmek. Ona aşık olan sikik kalbimi parçalara ayırmak Onu o okul bahçesinde gördüğüm ilk anı...