BÖLÜM 3| Yanan Bedenler

61 12 0
                                    

Bölüm 3- Yanan bedenler

*******

Karanlık, karanlık ve karanlık... Tek gördüğüm şey buydu. Nerede olduğum veya buraya nasıl geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Etraf öyle karanlıktı ki, her adım attığımda karanlık beni içine çekecek ve ben derin bir boşlukta sonsuza dek süzülecekmişim gibi geliyordu. Tedirgin adımlarımı karanlıkta ilerletmeye devam ettim. Oldukça yavaş hareket ediyordum. Adımlarımı dikkatli atıyor, gözlerimi bir şeyler görme umudu ile etrafta gezdiriyordum. Normal bir karanlık değildi bu, baktıkça alışmıyor yada uyum sağlayamıyordum. Hatta zaman geçtikçe daha da koyulaşıyormuş gibi geliyordu bana.

Ürkek adımlarımdan bir tanesini daha atmıştım ki, arkamdan gelen ses nefes alışverişimin bile durmasını sağlamıştı. Gelen ses birkaç dalın ezilmesine benzer bir hışırtıydı. Vücudum sanki bana inatmış gibi korku hormonu salgılayarak daha da titrememi sağlarken, ben sakinleşmeye ve olası bir saldırıya maruz kalmadan arkamda neler olduğunu kontrol etmeyi umuyordum. Ses geleli henüz birkaç saniye olmuşken, kendimi azda olsa toparlamış ve arkamı dönmek için ilk hamlemi yapmıştım. Ama yine de tek gördüğüm zifiri karanlık olmuştu. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken bir kez daha aynı sesi duymuştum. Bu sefer hiç duraksamadan, az önce ilerlediği tarafa döndüm. Ve şimdi karanlıktan çok daha fazlası vardı.

Etrafı loş bir ışık kaplamış ve sonunda bir şeyleri görebilmemi sağlamıştı. Mezar taşları. Ormandaki eski bir mezarlığın tam ortasında duruyordum. Bakışlarım mezar taşlarına öyle odaklanmıştı ki hemen önümde duran tilkiyi çok geç fark etmiştim. Onu ilk gördüğümde irkilmiş ve bir adım gerilemiş olsam da, onda mimik oynamamıştı. Bir heykel donukluğunda bana bakıyordu. Bakışlarımı karanlıkta parlayan gözlerinden çekip onu incelemeye başlamıştım. Parlak kızıl bir kürke sahipti. Kuyruğunun ucu kızıldan siyaha evriliyordu. Alnında daha önce görmediğim parlak bir sembol taşıyordu. Bir yuvarlağın içine çizilmiş bu beş köşeli yıldız, gözlerimi kamaştıracak bir parlaklığa sahipti.

Ben henüz onu inceleme işine devam ederken, o sanki bana gerçek olduğunu kanıtlamak istercesine etrafında dönmüş ve ani hareketi yüzünden irkilmemi sağlamıştı. Birkaç saniye daha bana dik dik bakmasının ardından arkasını dönmüş ve ormana ilerlemişti.

"Hey, nereye?" 

Arkasından sanki beni anlayabilirmişçesine seslenmeme hiçbir tepki göstermezken -ki ortam o kadar garipti ki dönüp benimle konuşsa normal karşılardım- gözlerimi etrafta gezdirmiş ve peşinden gitmekten başka çarem olmadığını fark etmiştim. Ben arkasından koşturup ona yetişmeye çalışırken o çoktan ağaçların arasına girmişti. Adımlarımı biraz daha hızlandırmış ve bende arkasından ormana girmiştim.

Suratıma çarpan sıcak hava dalgası ile birkaç saniye gözlerimi kapatmam gerekmişti. Gözlerimi açtığımda ise beni yepyeni bir ortam karşılamıştı. Tilki ortadan kaybolmuştu. Hava birkaç saniye önceye nazaran çok daha aydınlıktı. Hala ormanın içindeydim ama burada az önceki mezarlığın ıssız ve sessiz halinin aksine oldukça büyük bir kargaşa hakimdi. İlk gördüğüm şey ortadaki büyük ateş oldu. Bu geldiğim ilk anda suratıma çarpan sıcaklığı açıklardı. Ama ateşten daha çok dikkat çeken şey insanlardı. Ortama çok büyük bir kaos hakimdi. İnsanlar birbirlerine girmiş durumdaydı. Bir kısım kırmızı pelerinli gruptan kaçıyor, bir kısım ile karşı koymaya çalışıyor ama eninde sonunda yakalanarak ateşe atılıyordu. Ateşe atılan insanlar ve onca çığlıkla beraber bir adım geriye gittim. En başta bunun bir savaş olduğunu düşünmüştüm ama hayır. Bu bir katliamdı. İnsanları diri diri yakıyor, bazılarını zorla at arabalarının çektiği kafeslere koyuyorlardı.

Amelia | Kutsal Cadı - 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin