Bölüm 9- Günahların bedeli
*****
Alice Carter, dört yıl önce;
"Ve Tanrı, bu ahlaksızlığı yasakladı. Bu günah en büyüklerindendir. En ahlaksız ve en iğrenç günahlardandır."
Papazın verdiği vaazlar küçük kilisede yankılanırken, sözlerine karşın insanların onaylayan mırıltıları duyuluyordu. Yüzlerinde bahsedilen günahtan tiksindiklerini açıkça belli ederken, nefret içerikli homurdanmaları içlerinde bastıramadıkları bir kötülük olduğunun kanıtı gibiydi. 'Ben günahkar değilim!' demek istiyordu genç kız. Bunlar sadece masum duygular, ben günahkar değilim.
"İşlenen bu günahın bir affı yoktur. Bu lanete sahip olan herkes, taptıkları şeytanın yanına, yani cehenneme gitmeye mahkumdur."
Papazın salondaki insanlarda gezen gözleri genç kızsın üzerinde durduğunda ve siyah gözlerindeki imalı parıltılar gün yüzüne çıktığında, içten içe titredi Alice. Her ne kadar çabucak oradan kaçıp gitmek istese de, yüzündeki tepkisiz ifade ile Papaza bakmaya devam etti. Biliyordu ki yanlış bir hareketi, daha çok dikkat çekecek ve başını derde sokacaktı.
"Papaz Carter," Kalabalıktan sıyrılan ses yaşlı adama ulaştığında, bakışlarını genç kızın üzerinden çekmişti. "Bu günahı işleyenler gerçekten şeytana mı tapıyorlar?"
"Aslında onlara sorsanız bunu reddederler ama bir lanetin altında olduklarından fark edemezler. Bu hastalığın bulaştığı kişilerin gözünü şeytan bürür ve aslında onun birer yardımcısına dönüşürler."
Hayır, dedi içinden. Biz şeytana tapmıyoruz, biz sadece aşık oluyoruz. Ama bunu söylerken kendi bile yeterince emin değildi. Gerçekten de Papazın dediği gibi aslında bir lanet altında olduğu için fark etmiyor olabilir miydi? O, eğer burada olsaydı bu düşüncesine şiddetle karşı çıkardı. Hatta Alice'e çok kızar ve onların kirli zihinlerinin kendisini üzmesine izin vermemesini söylerdi. Ama engel olamıyordu ki kendine. Çünkü biliyordu, onun buralardan gitme sebebi işledikleri ortak günahlarıydı. Böylesine ayıplanan bir şey ise bu, neden şeytanın oyunu olmasın ki?
İnsanların salonu terk etmeye başladıklarını fark ettiğinde, düştüğü düşünce çukurundan çıkmış ve gerçek hayata dönmüştü. Sonunda vaazın bitmesi ile üzerindeki baskının azaldığını hisseden genç kız, dakikalardır oturduğu yerden kalkarken oldukça rahatlamış hissediyordu. Pek çok kişinin hızlıca terk ettiği salonda tek tük insan kalmıştı. Alice çantasını koluna takmış ve bir an önce evine gidebilmek için hızlı bir iki adım atmıştı. Ta ki onu durmak zorunda bırakan o sesi duyuncaya kadar.
"Alice, sen biraz daha bekle lütfen."
Papazın sözlerinden sonra Alice refleks olarak kafasını arkaya doğru çevirmiş ve Papaz Carter'ın gülümseyen suratı ile karşılaşmıştı. Kasılan vücudu, buz kesen elleri ve boğazında oluşan yumru onu daha da zorlarken, kalan son birkaç kişi de Alice'in yanından geçerek salonu terk etmişlerdi. Yaşlı adam ile baş başa kaldığını anlayan Alice, kendini sakinleştirmek adına yutkunmuş ve bu sefer bedeninin tamamını Papaza çevirmişti. Olacakları bilmemek onu gererken, tahminleri onu daha başka bir noktaya götürüyordu.
"Sanırım odamda konuşmak daha mantıklı olacaktır."
Alice'in yanına kadar yürümüş ve eli ile kapıyı göstermesine rağmen önden yürümeye başlamıştı. Titreyen bacaklarına inat hızlı adımlarla Papazı takip eden genç kızın nefesleri hızlanmaya başlamıştı. Aslında insanlardan ürken bir tip olmasa da, işlediği günahın ağırlığı öyle bir çökmüştü ki omuzlarına, bu yükün altından kalmaya çalışırken çok farklı bir psikolojiye girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amelia | Kutsal Cadı - 1
FantasyKutsal Cadı Serisi - 1 | Amelia ~Rowallmoon kasabasındaki küçük bir cinayet, büyük ve olağandışı kapıları açmıştı.~ Dünyaya gelme sebebinizi hiç sorguladınız mı? Bu bencil, adaletsiz ve kesinlikle acımasız olan dünyaya gönderilmemizin bir nedeni olm...