Bölüm 10- Aynı, eski pencere
*****
Küçük kasabımızın sokaklarında gezen bir katil vardı. Rovallmoon artık eskisi kadar kendi halinde bir kasaba değildi. Kasaba halkı hava kararmadan evlerine kapanıyor, sokakları yalnız bırakıyorlardı. Öldürülen adamın haberi tüm kasabada hızla yayılmıştı ve Peder Carter bunun sadece bir hayvan olduğunu söylese de, yalanı insanları sakinleştirmeye yetmemişti.
Önünde dikildiğim dolaptan bulabildiğim en rahat elbiseyi üzerime geçirirken, oldukça endişeliydim. Birazdan herkesin çıkmaya korktuğu o sokaklarda, insanların işlemeye çekineceği bir suça ortak olacaktım. Korkum sadece yakalanmak değildi, korkum katile yakalanmaktı.
Üzerimdeki elbiseyi son bir kez düzeltmiş ve arkamı dönerek masaya ilerlemiştim. Tahta sandalyeye oturup, küçük aynamdan kendime baktığımda gördüğüm solgun surat kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Son günlerde üst üste gelen şeylerin beni ne kadar yorduğunu yeni fark etmiştim. Masamda duran tarağı almış ve kabarık saçlarımda gezdirmeye başlamıştım. Tüm gün örgülü durmaktan ağrıyan saç diplerimde tarağı gezdirmek, mayışmamı sağlamıştı.
Gözlerim yavaşça kapanırken, elimdeki tarağı saçlarımdan uzaklaştırmıştım. Sağ elim ile boynumdaki kolyeye dokunmuştum. Adeta ondan güç almaya çalışıyor gibiydim.
Bu yaşananlar henüz başlangıçtı, bunun bilincindeydim. Yeni ipuçları bulacak, başımızı yeni belalara sokacak ve daha pek çok şey yaşayacaktık. Bunu tahmin etmek o kadar da zor değildi. Yine de bazen kendimi yorgun hissetmekten alı koyamıyordum. Diğer insanlar tüm bu tehlikelere uzaktan seyirciyken, ben o tehlikelerin tam ortasındaydım.
Tüm odada yankılanan ses irkilmeme sebep olurken, gözlerim korku ile açılmıştı. Yerdeki tarağı gördüğümde, onun ellerimin arasından kayıp düştüğünü henüz fark edebilmiştim.
"Lanet olsun!"
Evdeki herhangi birinin bu sesi duyma ihtimali beni endişelendirmişti. Luke birazdan burada olurdu ve benim evden sessizce kaçmam gerekiyordu. Yani Morrinson ailesinin uykuda kalmasını tercih ederdim.
Hızla yere eğilmiş ve tarağı almıştım. Masaya geri koyduğumda tarağa kötü bakışlar atsam da asıl suçlunun ben olduğumu biliyordum. Aynaya tekrar dönmüş ve saçlarımı ellerimle düzeltmeye başlamıştım. Kimse uyanmadığı için şanslı sayılırdım. Kapı tıklatılana kadarda, gerçekten şanslı olduğumu sanıyordum.
"Amelia?"
"Lanet olsun."
Sessiz mırıltım dudaklarımdan tekrar firar etmiş, kapı kolunun indirildiğini belli eden sesi duyduğumda ise panikle ayağa kalkmıştım. Yakalanmamam gerekiyordu, bu gece evden çıkmak zorundaydım.
Aralanan kapının ardında ilk gözüken şey mumluk ve üzerinde yanan mum olurken, sonrasında gözüken şey pijamalarından arınmış John olmuştu. Meraklı gözleri önce bedenimde, sonrasında ise odada gezmiş ve en sonunda gözlerimde durmuştu.
"Bir yere mi gidiyorsun?"
Henüz kapı açıkken bu konuyu açması ile paniklemiş ve ona doğru birkaç adım atmıştım. Başka biri daha bizim seslerimizi duyup uyanırsa işler iyice karışırdı ve ben bir planımızın daha Morrinsonlar yüzünden bozulmasına izin veremezdim.
"John, sessiz ol ve kapıyı kapat."
Sesim fazlasıyla kısık olsa da uyarı doluydu ve John'da bunu anlamış olacak ki kapıyı olabildiğince sessiz bir şekilde kapatmıştı. Yanıma kadar gelmiş ve elindeki mumu masaya, benim mumlarımın yanına koymuştu. Az önce panik ile kalktığım sandalyeye, rahat bir tavır ile oturduğunda bir kaşım havaya kalkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amelia | Kutsal Cadı - 1
FantasyKutsal Cadı Serisi - 1 | Amelia ~Rowallmoon kasabasındaki küçük bir cinayet, büyük ve olağandışı kapıları açmıştı.~ Dünyaya gelme sebebinizi hiç sorguladınız mı? Bu bencil, adaletsiz ve kesinlikle acımasız olan dünyaya gönderilmemizin bir nedeni olm...