Bölüm 4- Ödünç almak
*******
Pazar ayini son bulmuş, herkes yavaş yavaş kiliseyi terk etmeye başlamıştı. Kilisenin çıkışına ilerlerken Bay ve Bayan Morrinson bizden biraz daha önde yürüyorlardı. Eve gidecek olmanın rahatlığı vardı üzerimde. Her ne kadar Alice'in yine evde olacağını bilsem de, ev kurtuluş gibi geliyordu. En azından korseden kurtuluş olduğu kesindi.
John ve ben sessizce yürürken, Dorothy susmak bilmiyordu. Tüm ayin boyunca önümüzde oturan Luke'a bakıp sırıtmış, sonra da iç çekip bir şeyler mırıldanmıştı ve bunu sayısız kez yapmıştı. Hala bir şeyler anlatıyor olsa da, ne John ne de ben onu dinlemiyorduk ama Dorothy bunu umursuyor gibi görünmüyordu.
Tam bahçeye çıkmak üzereyken kolumda bir el hissettim. Duraksayıp kolumu tutan Dorothy'e döndüm. Tüm gün beni rahat bırakmamıştı ve tuvaletteki olaydan sonra ona pek yüz vermemiştim. Aslında kimseye yüz vermemiştim ve kendimi toparlamak için biraz zamana ihtiyacım olmuştu. Bu en başta onu afallatsa da sonrasında umursamadan konuşmaya devam etmişti. Sanırım bu konuda onu durdurabilecek bir güç yoktu dünyada.
"Çantan nerede?"
Çantamın yanımda olmadığını Dorothy söyleyene kadar fark etmemiştim. Kafam öyle doluydu ki, içinde dün gece aldığım notlar ve çizimin olduğu çantayı kaybetmiştim. Birilerinin onu bulup okuması ihtimali ile nefesim kesildi. Tilkinin alnındaki o sembol ya da o kadınlar neyi temsil ediyordu bilmiyordum ama yaptığım pek çok şey gibi bu da kilise öğretilerine karşıysa eğer bu sefer gerçekten beni şeytan ya da iblis ilan ederlerdi.
"Sen gidip al. Ben annemlere haber veririm."
Dorothy'yi başımla onayladım. Yüzüm nasıl bir hal aldıysa konuşurken nazikçe kolumu okşamış ve teselli eder gibi konuşmuştu. Umarım çantamı ve özellikle de notlarımı açılmamış ve yerli yerinde bulurdum. Arkamı dönmüş ilerlemek aceleci bir iki adım atmıştım ki, John'un sesi ile beraber tekrara onlara döndüm.
"Seninle gelmemi ister misin?"
Kafamı olumsuzca sallayıp onu reddetmiştim. Acele etmeliydim ve günlüğü görmesi gibi bir riski almaya değmezdi. Beni rahatlatacağını ve yanımda olacağını bilsem de ben neyin içinde olduğumu çözmeden onu bu işe bulaştırmayacaktım.
"Hayır, gerek yok. Hızlıca geri dönerim."
İçine sinmediği yüzünden belli olsa da kabul etmek zorunda kalmıştı. Geldiğimiz yoldan ilerlerken yine çantamı bir şekilde unutmayı başarmış olmamla ilgili söyleniyordum. Nasıl bu kadar dikkatsiz davrana bilmiştim? Ayinin yapıldığı odaya geldiğimde ilk gördüğüm yerde eşyaları dağılmış bir şekilde duran çantam olmuştu. Gözlerimi yerden çekip de elindeki çizime şok ile bakan Luke'a çevirdiğimde, öfke ile doldum. Geldiğimi fark etmiş olacak ki kafasını kağıtlardan kaldırıp bana bakmıştı.
"Sen," Boğazımdaki yumruyu giderebilmek adına birkaç kez yutkundum. Sesimi sakin çıkarmak için kendimi zorluyordum. Sonuçta hala kilisedeydik insanların sesleri duyup gelmelerini istemiyordum. "Benim eşyalarımla ne yaptığını sanıyorsun?"
"Bu kağıtlar senin mi?" Gözlerini kısmış ve bana dik dik bakmaya başlamıştı. Sanki hesap sorması gereken oymuş gibi bir tavrı vardı.
"Hangi hakla eşyalarımı karıştırırsın!?" Sesim benim kontrolüm dışında yükselmişti. Belki bu kadar küstah bir tavır takınmasa ya da en azından beni kale alsa bu kadar öfkelenmezdim.
"Tanrım, bu kağıtlar gerçekten de senin. Bizim konuşmamız gerek. Yani o kadınları gerçekten rüyanda mı gördün? Daha önce görmüş müydün yoksa bu ilk mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amelia | Kutsal Cadı - 1
FantasiaKutsal Cadı Serisi - 1 | Amelia ~Rowallmoon kasabasındaki küçük bir cinayet, büyük ve olağandışı kapıları açmıştı.~ Dünyaya gelme sebebinizi hiç sorguladınız mı? Bu bencil, adaletsiz ve kesinlikle acımasız olan dünyaya gönderilmemizin bir nedeni olm...