Kitabı unuttuğum için baştan okudum...
Vurun beni acımadan sıkın kafama..."Danteee!" Tüm evde çınlayan sesimin ardından merdivenlerden gelen ayak sesiyle son krebi tabağa koyup ocağın altını kapattım. Üstümde ki küçük mavi önlüğü çıkartıp çengele astığım sıra belime dolanan kollar ile gülümsedim.
Dante uyku mahmuru bir edayla başını boynuma gömmüş bana arkadan sarılmıştı.
"Günaydın babacık." Burnunu boynuma bastırıp derin bir nefes çekti.
"Günaydın güzelim. Nefis kokuyor." Resmen ayakta uyuyordu. Gülüp kolları arasında dönerek ona baktım.
"Krep mi yoksa ben mi?" Bayık gözlerle yüzümü süzerken gözleri dudaklarıma takılı kaldı.
"Siktir et krebi şuan seni yemeye daha müsaitim." Tam eğilip beni öpecekken hızla kollarından sıyrıldım. Normalde tutuşundan kaçamazdım ama şuan tam ayık sayılmazdı. Son iki haftadır yaklaşan defile yüzünden aşırı yoğun olan Dante sabahları zombi gibi geziyordu. Normaldi de. Sabahtan akşama kadar şirkette akşam eve geldikten sonra da gece yarılarına kadar çalışma odasındaydı. En fazla üç dört saatlik uyku çekiyordu. Ve ben ona bu dönemde iyi bakmaya çalışıyordum.
"Otur da karnını doyur koca ayı. İşe geç kalacaksın." Homurdanarak kendi yerine oturduğunda koca bir fincan kahveyi de önüne koydum. İlişkimiz biraz daha.... Nasıl desem uysal bir hal almıştı. Yatak hariç. Dante her zaman ki gibi vahşiydi. Ama birbirimizi tanıma yolunda sağlam bir şekilde ilerliyorduk. Ve bu durum beklediğimden daha çok hoşuma gitmişti. Tek bir şey hariç.
Sözleşme.
Aramızda duran bir kaç kağıt parçası vardı. Ve Dante onları henüz yırtıp atmış değildi. Unutmuştur diye kendimi avutabilirdim ama çocuk da değilim. Dante beş sene önce ki defilesinde kullandığı kumaşın metresini ve kesim tekniğini bile hatırlayabilen bir adamdı. Bunu unutması imkansızdı.
Derin bir iç çekip bu konu hakkında düşünmeyi bıraktım. Defilesi bitip de kafası rahatladığında onunla konuşabilirdim. Tek endişem o sözleşmeyi fes edersek bize ne olacağıydı. Sevgili? Arkadaş? Fuckbuddy? Sevdiğimi ve sevildiğimi hissediyordum ama insan doğası en ufak bir pürüz bile istemiyor, olduğu zamanda o yok olana kadar kuruntu yapıp duruyordu.
"Bebeğim?" Daha net çıkan sesiyle önümde ki yemekle oynamayı bırakıp ona baktım. Kahvaltısını bitirmiş kahvesini içerken bir yandan sigara yakmıştı.
"Bir şey mi oldu?" Hıhım. Sen.
"Sadece dalmışım." Tek kaşı şüpheyle havalanırken sandalyesini geri itip boşta ki eliyle kucağını patpatladı. Hızla yerimden kalkıp yüzüm ona dönük olacak şekilde kucağına oturdum. Sağ eli belime dolanırken bende kollarımı ensesine atıp orada ki saçlarıyla oynamaya başladım. Uzamaya başlamıştı.
"Anlat bana." Derin bir iç çekip o yüzüme bakarken ben ona bakmadan cevap verdim.
"Özledim." Yalan değildi. O kadar sıkı çalışıyordu ki doğru düzgün baş başa kalamıyorduk. Boynumda hissettiğim öpücüğüyle gözlerimi kapattım.
"Bende seni çok özledim bebeğim. Çok az kaldı. İki gün sonra Fransa'ya gideceğim. Dört gün sonra defile, bir gün gala ertesi gün de dönüyorum. Benimle gelmek istemediğine emin misin?" Tereddüt etmeden başımı iki yana salladım. Dante ile bir dostunun ufak bir defilesine katılmıştık ve orada ki kalabalık bana yetmiş ve artırmıştı bile. Model olmam içinde teklif sunmuştu ve ondan da kulis kalabalığını görerek vaz geçmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Play [TAMAMLANDI]
General Fiction"Beni sinirlendirmek hoşuna gidiyor değil mi?" Bedenimde ki kelepçeler yetmezmiş gibi ağzımı da bağladığı için başımla onayladım. Gözlerinden şeytani bir bakış geçerken eline kırbacı aldı. "O zaman babacığının sana sağlam bir ders vermesi gerekiyo...