Buraya piç bir yazar bırakıyorum.
"Hey Valerio." Kulağımın dibinde bağıran Rita ile kenara kaydım. Müzik yeterince yüksek değilmiş gibi birde dibime girmişti. Beni umursamayarak uzun saçlarını sola atıp yanıma oturdu.
"Bugün senin doğum günün ama sadece orada oturmuş somurtuyorsun. Hadi ama biraz eğlenelim." Yüzü düşmüş ve saçları nemden suratına yapışmış kıza baktım.
"Beni gece kulübüne getirmenizi ben istemedim. Git ve eğlen." Kalabalık ortamlar beni hep rahatsız etmişti. Ve geldiğimiz yer insanlarla dolup taşmışken kendimi aralarına atmak... İgrençti. Sarışın kız elime uzanacakken bakışım ile geri çekildi.
"Bunu yenmen gerekiyor biliyorsun değil mi?" Önümde duran tekilayı tekte indirip önümde ki kalabalığa baktım. Rita'nın uzattığı limon umurumda değildi. Eğer sarhoş olmazsan burada bir saniye bile duramazdım.
"Bunun içinde beni terli insanların arasına atıyorsun öyle mi? Bazen psikiyatrist olduğundan şüphe ediyorum." Benimle ne kadar uğraşsa da boş olduğunu fark ederek üzgün bir şekilde yanımdan ayrıldı.
Koca locada tek başıma kaldığımda derin bir nefes aldım. Rita ailemden kalan tek kişi olabilirdi ama beni gram anlamıyordu. Anlamasını da beklemiyordum ya neyse.
Tek isteğim buradan bir an önce çıkmak olsa da çakal kaynayan bu mekanda ablamı öylece bırakıp gidemezdim. Bir süre sadece içip görüşümün bulanmasını istiyordum.
Garsona seslenecekken önüme konulan shot bardağı ile sağıma döndüm. Beyaz tenli, uzun, yapılı bir adam yanıma oturdu.
Terden üstüne yapışmış gömleği, arkaya attığı siyah saçları ve aynı renk gözleri ile bana döndü.
"Dante." Bir süre uzattığı eline baktıktan sonra elini sıkmadan karşılık verdim.
"Valerio." Bu gece masaya gelen beş kişiden biriydi. Tek fark erkek olmasıydı. Diğer kızları kibarca göndermiş ve kendi yanlızlığımla baş başa kalmıştım. Bir erkeği nasıl def edeceğimi bilmesem de önümde duran bardağı aldım.
"Senin için sıkıcı bir ortam ha?" İçkiyi kafama dikerken göz ucuyla ona baktım. Boyu rahat bir doksan vardı. Umursamaz bir aura etrafında dönerken cevap verdim.
"İnsanlarla temas etmekten hoşlanmam." Bakışları beni bulduğunda gülümsemesi yüzüne yayıldı. Bir an bana çok yakın olduğunu fark ettim.
"Bu bir hastalık falan mı? Yoksa direkt temas mı sevmiyorsun." Ondan biraz uzaklaştım. Terlemeye ve kalp atışım hızlanmaya başlamıştı.
"Haptofobim var. O yüzden mesafeni koru, hatta kalkıp git. Zor durumda kalmak istemiyorum." Bir çok insan bu hastalığın ismini dahi duymasa da karşımda ki adam anlamış gibi başını salladı. Yüzünü bana yaklaştırırken, vuramayacak olsam bile ellerimi yumruk yaptım.
"Yani şuan sana dokunursam panik atak geçireceksin öyle mi?" Nefesi yüzüme çarparken gözlerimi yumdum. Midem bulanmaya başlamıştı ve lanet olsun ki bedenim kilitlenip kaldığı için ayağa kalkamıyordum.
"Geri çekil." Zorla dudaklarımdan dökülen sözlere rağmen geri çekilmedigini nefesinden anlayabiliyordum.
"Neden? Şuan sana dokunuyorum ve sen atak geçirmedin." Duyduğum şeye inanmayarak gözlerimi açtım. Elini bacağıma atmış ve iç kısmını hafifçe okşuyordu. Yavaşça elini yukarı çıkartıp kasıklarıma sürtüp geri çekildi.
"Haptofobisi olanlar güvendikleri kişiler ile ufak temasları hissetmezler bile. Yoksa bana güveniyor musun Valerio?" Dokunduğu yerlerde sıcaklık hissetsem bile bir yanma yoktu. Alışık olduğum korku ve titremeyi de hissedemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Play [TAMAMLANDI]
General Fiction"Beni sinirlendirmek hoşuna gidiyor değil mi?" Bedenimde ki kelepçeler yetmezmiş gibi ağzımı da bağladığı için başımla onayladım. Gözlerinden şeytani bir bakış geçerken eline kırbacı aldı. "O zaman babacığının sana sağlam bir ders vermesi gerekiyo...