Ahoy.
Beynim dudaklarından dökülenleri kabul etmekte zorlansa da kalbim çoktan kabul etmişti. Sanki mümkünmüş gibi daha hızlı atıyor, kulaklarım uğulduyordu.
"Seni seviyorum. Seni öyle çok seviyorum ki, tüm dünyaya haykırmak ve sana her şeyimi sunmak istiyorum. Ama sen benim her şeyimken bu zor oluyor." Gözlerim hala kapalıyken bir damla yaş yanağımdan aşağı süzüldü.
"Sus." Titrek çıkan sesimle ağzımdan sadece bu kelime dökülürken Dante'nin başını iki yana salladığını hissettim.
"Bana vursan, çekip gitmeye bile çalışsan susmayacağım. Artık... artık susmayacağım." Son cümlesi ile karşımda ki adamın sesi titrerken benim de ruhum titredi.
"Sus Dante." Beni dinlemeyeceği belli olan adamı kendime çektim. Bir tüy kadar az olan mesafemiz sıfıra inerken dudaklarım dudaklarına kapandı.
Aç gibi, susuz gibi, bu zamana kadar çektiğim, çektiğimiz tüm acıları çıkartırcasına öptüm onu. Dante ise beni seve seve kabul etti. Belimde ki eli bedenlerimizi bir bütün halinde tutarken, bedeni ve duvar arasında eziliyordum.
Nazik olmaktan öte bir şeye dönüşmüş öpüşmemiz yüzünden kesilen nefesim bile umurumda değildi. Ellerimle özenle yaptığı saçlarını çoktan bozmuş ve parmaklarıma doladığım tutamlarını hayata tutunur gibi çekiştirmekle meşguldüm.
"Val..." Nefes nefese söylediği adımla gözlerimi hafifçe araladım. Bu karanlık sokak arasında, bu koca adam sadece bir öpücük ile darmaduman olmuştu. Özlemle yanan bakışları, yüzüme çarpan sık nefesi, sanki tüm iradesi ona bağlıymış gibi başımın yanında duvara dayadığı yumruğuyla... Tanrım. Onu daha çok dağıtma isteği göğüs kafesimi yakıyordu.
"Valerio. Ben." Kelimlerini seçmekte zorlanan adamla ellerimi saçlarından geniş göğsüne indirdim. Bunu yaparken parmaklarım bilerek boynunda oyalanmış ve gözlerini sıkıca yummasına sebep olmuştu.
"Efendim. Dante?" Kurduğum iki kelime ile gözleri hızla açılan adam, tehlikeliydi.
"Yapma. Lütfen ben kendimi tutuyorum. Sana olan saygım-" Birden boğazını kavramamla sözü yarıda kalmış ve tüm bedeni kaskatı kesilmişti.
"Bana olan saygın, bana olan hislerini göstermeni engelliyorsa sikeyim öyle saygıyı. Ne istiyorsun Dante?" Sanki rolleri değiştirmişiz gibi bu sefer, merhamet ve açlıkla bakan oydu.
"Seni özledim. Her halini, her kıvrımını, o küçük ağzından çıkan her sesi." Aynı özlemle ben de yanıp kavrulurken dudaklarımı yaladım. Bakışları hızla oraya kaydı.
"Bunu hak ediyor musun?" Hızla düşünmeden cevap verdi.
"Asla." İçinde olduğu durum beni deli gibi tatmin ederken devam ettim.
"İstiyor musun?"
"Evet." Sesi net, kararlı ama bir o kadar da yalvarır gibi çıkmıştı. Sıktığım boynunu yavaşça bırakıp ellerimi önce kaslı gövdesinde ardından kollarında gezdirdim. Her bir hareketimi dikkatle izleyen ve her dokunuşumla titreyen adama şöyle bir baktım.
"Önce hak etmen gerekiyor." Onca cinsel gerilimin ardından duymayı beklediği bu değilmiş gibi beni tutan eli gevşedi. Bunu fırsat bilerek kollarının arasından sıyrıldım. Sokağın başına varıp arkama baktığımda hala bıraktığım gibi duran Dante ile gülüşümü bastıramadım.
"Bu kadar üzülme koca adam. Eğer iyi bir çocuk olursan belki hak edebilirsin. Yemek için teşekkürler, bitiremesem de çok lezzetliydi." Son cümlemde ki ima ile başını duvara yaslayarak inledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Play [TAMAMLANDI]
General Fiction"Beni sinirlendirmek hoşuna gidiyor değil mi?" Bedenimde ki kelepçeler yetmezmiş gibi ağzımı da bağladığı için başımla onayladım. Gözlerinden şeytani bir bakış geçerken eline kırbacı aldı. "O zaman babacığının sana sağlam bir ders vermesi gerekiyo...