Ahoy.
Başında Micki tacı elinde neredeyse suratı kadar büyük bir dondurmayla Jack Sparrov'u kovalayan sevgilime baktım.
Tamam şu an içinde bulunduğumuz durum ne kadar absürt olsa da artık sevgiliydik. Onca şeye rağmen... Bir dakika adamın korsan şapkasını mı çalmıştı o?
"Danteeee!" Kahkaha atarak bana doğru kaçan adamla bende gülmeye başladım. Peşi sıra koşan animatör adam kan ter içinde kalmıştı.
"Beyfendi kostümler bize zimmetli!" Oradan oraya koşturan bebeğimi belinden yakaladığım gibi elinde ki şapkayı aldım. Kolumun arasında ki Valerio söylenirken şapkayı adama geri teslim ettim.
"Kusura bakmayın lütfen." Adam bir bana bir de Valerio'ya baktıktan sonra başını iki yana sallayarak yanımızdan uzaklaştı. Hala içinde koca bir çocuk taşıyan bu adamı buraya getirmek acaba hata mıydı?
"Dante?" Hala sıkı sıkıya tuttuğum Valerio'ya baktım. Bıraksam Sindirellanın ayakkabısını da çalardı bu.
"Efendim sevgilim?" Anında fal taşı gibi gözleri açılırken sırıttım.
"Ne dedin sen?" Diğer kolumu da beline sardığımda bana yaslanabilmek için dondurmasını kenara çekti.
"Dedim ki; Efendim sevgilim?" Val omzuma hiç de yavaş olmayan bir şekilde vurup kollarımdan sıyrıldı.
"Kes şunu dondurmam gibi erimeye başlayacağım." Utandığını kızaran kulaklarından fark etmemle biraz da pisleşmeye karar verdim.
"Seni yalayıp bitirmek daha kolay olur desene sen şuna." Eline damlayan dondurmayı emen bebeğime anlık kal geldi. Gözleri beni bulurken diliyle dondurmayı boydan boya yaladı.
"Benim seni yediğim gibi mi?" Ayrı kaldığımız zaman Valerio'ya cesaret ve özgüven getirmişti ve ben buna bayılmıştım.
Etrafta çok fazla çocuk olduğu ve onu buraya getirme amacım farklı olduğu için kendimi toparladım. Her ne kadar onu ilk bulduğum kabine sokup bacakları arasında yerimi almak istesem de yapılması gereken önemli bir işim vardı.
Sabahtan beri Valerio'nun peşinden koşturup prensesleri azarlamasını dinliyordum. Yüzümde artık nasıl bir ifade varsa kimse sesini çıkartmıyordu. İstediği tüm oyuncaklara binmiş ve Darth Vader ile yaptığı ışın kılıcı savaşını büyük bir zevkle kaydetmiştim.
Dondurmasını bitirdiği gibi elini tutup onu bir fotoğraf kabininin içine soktum.
"Nostaljik ha?" Onu başımla onaylarken makineden gelen sesle kameraya poz verdik. Art arda yanan üç flaştan sonra son pozda süprizim vardı. O farketmeden elimdekini arkama saklarken beraber dışarı çıktık.
Valerio yüzünde büyük bir gülümsemeyle fotoğrafları eline aldı. Gözleri tek tek tüm karelerin üstünde gezerken gülümsememi saklayamadım. Son kareyi görmesi ile gülüşü donmuş ve kocaman gözleriyle bana dönmüştü.
Ben ise çoktan bir dizimin üstüne çökmüş ve elimde ki alyansı ona doğru uzatmıştım.
"Dante..." o devam edemezken derin bir nefes aldım.
"Seninle ilk randevumuz lunaparktaydı ve orada çekildiğimiz fotoğraflar sayesinde tekrar bir araya geldik. Şimdi o elinde tuttuğun kareler sadece bir başlangıç olsun istiyorum." Gözleri dolan bebeğime aynı şekilde bakarken devam ettim.
"Valerio. Benim küçük prensim. Benimle evlenip evimizin duvarlarını o gülüşünle süslemeye var mısın?" Valerio tuttuğu nefesini bırakıp ellerimi kavrayarak beni ayağa kaldırdığında ona eşlik ettim. Gözlerinden birer damla yaş düşerken, uğruna ölebileceğim bir gülümsemeyi bana bahşetti.
"Dante... Ben... Evet! Evet! Ben. Asla romantik olamıyorum ama... Artık seninle dinlenmek ve mutlu olmak istiyorum." Gülmek ve ağlamak arasında gidip gelen sevgilimin ince uzun parmağına alyansı takarken saçlarının tepesine bir öpücük kondurdum.
"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?
Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var.
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin.
Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında.
Fırtınalardan geldim sende dinleniyorum." Valerio resmen üstüme atlayıp kollarını boynuma dolarken bende beline sarıldım.Burnum boynunda, o güzel kokusunu içime çekerken Tanrıya dua ettim. Etrafımızdan gelen alkış sesleri bile umurumda değildi.
Sevdiğim adam kollarımdaydı. Benimle bir ömür geçirmeye evet demişti. Şimdi ise benim sıram... Ömrümün kalanını onu mutlu etmek için harcamaya çoktan hazırdım. Valerio benim küçük güçlü prensim.
Bundan sonra hep gülecekti. Güldüğünde dudaklarında açan o güllerin koruyucusu da ben olacaktım. İsterse güneş isterse su olurdum ona. Yeter ki solmasındı. Bir bahar akşamının serinliği gibi, tenimden kayıp giden kahkahası ancak öldüğümde son bulmalıydı.
Birbirimizden ayrı olsak da bir çok kez ölmüştük, şimdi beraber yaşamanın vaktiydi.
*~*~*~*~*
Naber?
Artık bu kurgumuzun final yapması gerekiyordu. LP'yi kurgularken kötü sonla bitmesini planladığımdan ama sizin mutlu olmalılar çığlıklarınızdan dolayı final biraz kısa oldu kusura bakmayın.
Diğer kurgularıma öncelik vercek olsam da LP için aklımda 2 özel bölüm var merak etmeyin. Sonuçta siz kazandınız. Onca yaşanan şeye rağmen Val ve Dante mutlu oldular.
Her ne kadar klişe evlilik teklifi ile final yapmaktan hoşlanmasam da buraya bu giderdi.
Finale kadar gelip bana eşlik eden herkese teşekkür ederim. Gemimiz bir limandan daha ayrılmış bulunmakta.
Beğenmeniz dileği ile, seviliyorsunuz.
-Burn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Play [TAMAMLANDI]
Ficción General"Beni sinirlendirmek hoşuna gidiyor değil mi?" Bedenimde ki kelepçeler yetmezmiş gibi ağzımı da bağladığı için başımla onayladım. Gözlerinden şeytani bir bakış geçerken eline kırbacı aldı. "O zaman babacığının sana sağlam bir ders vermesi gerekiyo...