20 Yıl Önce...
Havanın soğukluğundan dolayı parkta küçük çocuk ve annesi dışında kimse yoktu. Küçük çocuk parka gelmeyi çok istemişti, annesi ise oğlunu kıramamıştı. Bu hayattaki en değerli hazinesine nasıl hayır derdi? Bu yüzden havanın soğukluğunu umursamadan, oğlunu sıkıca giydirerek parka getirmişti.
Parkın kenarındaki banka oturmuş, oğlunu izliyordu. Siyah kısa saçları, beyaz teni ve renkli gözleriyle çok güzel bir kadındı. Nazik ve sevgi doluydu, çevresindeki herkesin aksine.
Küçük çocuk, neşeli sesler eşliğinde kaydıraklardan kayıyor, her kaymadan sonra annesine bakarak gülümsüyordu, gözlerinin içi parlıyordu. Çocuğun bu hareketi ise kadının içini sıcacık tutuyordu.
Dakikalar birbirini kovalarken hava git gide soğuyordu. Artık eve gitmeleri gerekiyordu, aksi takdirde küçük çocuk hastalanacaktı. Bunun bilinciyle kadın ayağa kalktı ve oğluna seslenmek için ağzını araladı. Tam sesleneceği sırada sırtında hissettiği acı yüzünden kalakaldı. Elleri titreyerek göğüs kafesine gittiğinde beyaz kabanına bulaşan kanı fark etti. Sendeleyerek yere düştü. Göz kapakları da titremeye başlamıştı, elleri gibi. Acı, vücuduna iyice yayılırken olanlara anlam vermeye çalışıyordu ama olmuyordu. Kim onu vurmuştu, kim onu oğlundan ayırmak istemişti? Bilmiyordu, hiçbir şey bilmiyordu. Tek bildiği, bunun bir son olduğuydu.
Küçük çocuk da duyduğu sesle beraber annesine dönmüştü. Görmeyi beklediği manzara, kanlar içerisinde yerde yatan annesi değildi. Şaşkınlıkla annesine doğru koştu. Çocuk belki küçüktü ama bir şeylerin ters gittiğini fark etmişti. Annesinin yanına ulaştığında nefesi soğuk havaya karıştı ve "Anne?" dedi. Kadının gözleri yavaşça oğluna döndüğünde hafifçe öksürdü. Bu hareketiyle beraber acı daha fazla yayıldı, kanın yayıldığı gibi.
Küçük çocuğun gözleri dolarken "Anne hadi kalk, gidelim." dedi. Nereden bilecekti ki bunun bir son olduğunu, bugünden sonra hayatının tamamen değişeceğini.
Kadın ağır ağır nefes alırken hayatının son demlerini yaşadığının farkındaydı. Eli yavaşça oğlunun yanağına dokunduğunda sevgiyle okşadı. Hayatındaki en değerli hazineyi bırakıp gidecekti. Bunu nasıl yapacaktı?
Küçük çocuk da annesinin elinin tuttu ve "Anne, lütfen kalk. Neden yatıyorsun? Neden her yer kırmızı?" diye mırıldandı. Bu sözler kadının içine acı tohumlarını daha fazla ekerken kesik bir nefes aldı ve kalan son gücüyle "Seni seviyorum oğlum." dedi.
Yavaşça gözleri kapandı, ruhu bedeninden ayrıldı. Soğuk bir Kasım gününde küçücük oğlunu yapayalnız bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
ActionNefes almak zor. Bir 23 Aralık gecesi, hava yağmurlu. Senin için akan gözyaşlarım bulutlara yüklenmiş sanki. Senin temiz ruhun ise yuva olmuş acılara bunca zaman, bilememişim. Aslında seni benden alan bir kurşun değilmiş. Sen benden çoktan gitmişsin...