20.BÖLÜM

26 3 26
                                    

Yabancı. Çevremde kim yabancı kim değil anlamıyordum artık, öyle bir konumdaydım ki umudum yanımda yoktu, annemle aramızda doldurulması gereken boşluklar vardı ve babam ortaya çıkmıştı. Kan bağınızın olduğu, birinci dereceden akrabanız olan bir kişi size yabancı olabilir miydi? Eğer öyleyse babamın bana yabancı olmaması gerekirdi ama öyleydi işte. Yabancıydı o. Başka biriydi, belki de hayatımda yer edinmemesi gereken biriydi. Barlas'a yabancı diyebilir miydim peki? Diyebilirdim, daha tanışalı ne kadar olmuştu ki? Diyebilirdim evet ama babamdan daha az yabancıydı bana. Nedeni bilinmez, hissediyordum bunu. Yabancı diyebileceğim birinin evinde kalacaktım şimdi de. En azından, babamda kalmıyorum diye düşünmekten kendimi alıkoyamasam da yine de içimde bir tedirginlik vardı. Barlas'ın Alparslan'la olan bağından dolayı mıydı, ondan bile emin değildim.

Gözlerimi yeniden Barlas'a çevirdiğimde kafamı onaylarcasına salladım, zorluk çıkarıp baş ağrıtmaya gerek yoktu.

"Almak istediğin şeyleri ayarla, ben bahçede bekliyorum." deyip kapıya doğru yöneldiğinde arkasından birkaç saniye baktıysam da kendime gelip odama çıktım. Orta boydaki siyah bir çantanın içine gerekli olan şeyleri koyduktan sonra merdiven aşağı inecektim ki Aren'in odasının önüne geldiğimde durdum. Kapı kilitliydi, bu en doğrusuydu ama odasından minik bir şey alsam? Onu yanımda taşısam?

Duygusal yanıma engel olamayarak odama geri döndüm ve anahtarı koyduğum yerden alarak doğruca Aren'in odasının önüne geldim. Kapıdaki gülen yüzü boş vererek anahtarı deliğe soktum ve kapıyı açtım.

Odaya girer girmez esiri olduğum duygusallık, bir yandan bunun yanlış olduğunu söylese de öteki yandan bu doğru gibiydi. Umudumdan minik bir parçayı yanıma almak istiyordum sadece.

Kafamı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım ama çabam boşaydı. Buraya ne zaman girsem aynı şey oluyordu, engelleyemiyordum.

Derin duygular eşliğinde fazla vakit kaybetmemeye çalışarak Aren'in kitaplığındaki kitaplardan birini aldım. İçine çeşitli post-itler yapıştırmıştı. Duygularım beni daha fazla ele geçirirken derin bir nefesi içime çektim ve kitabı çantama attım. Kapıyı kilitleyerek çıktığımda anahtarı da çantama atmıştım. Merdivenlerden inip ayakkabılarımı giydim ve dış kapıyı da kilitledim. Hoş, kilitlemem bir işe yarayacak mıydı, onu bile bilmiyordum. Bunu boş vererek Barlas'ın arabasına doğru yürüdüm, kendi arabamı daha sonra alabilirdim.

Ön koltuğa geçip oturduğumda Barlas bana saniyelik bir bakış atıp önüne döndü ve arabayı çalıştırdı.  

Düşününce Barlas'ın evinde kalma fikri gerçekten garip geliyordu. Onu daha doğru düzgün bile tanımıyordum ki. Otelde kalmak mantıklı gelse de otelde de güvende olamayacağımı bilmek içimi tedirgin ediyordu. Hayır, önemli olan benim başıma bir şey gelmesi değildi. Önemli olan, Aren'in katilini bulmadan ve soru işaretlerini silmeden başıma bir şey gelmesiydi. Bu yüzden ne olursa olsun sonuca ulaşana kadar tutunmak, dayanmak zorundaydım. 

Arabanın durduğunu hissetmemle beraber daldığım düşüncelerden sıyrıldım ve geldiğimiz yere baktım. Uzun bloklardan oluşan lüks bir sitenin giriş kısmındaydık. Evet, evler yüksekti ama gökdelen olarak adlandıramazdım, tahminen 15 katlıydı her bina. 

Güvenlikteki adam Barlas'ı gördüğünde hafifçe eğildi ve giriş kısmını açtı. Barlas arabayı tekrar hareket ettirdiğinde birkaç dakika içinde otoparka varmıştık. 

Eş zamanlı olarak arabadan indiğimizde Barlas'ın gideceği yeri bekledim, sonuçta nerede olduğumuzu bile bilmiyordum.

İlerideki binalardan birine ilerlediğinde onu takip ettim, binadan içeri girdik ve asansöre bindik. Asansörde 9. katın tuşuna bastı ve asansör hareket etti.

Sonunda daireden içeri girdiğimizde gözlerim çevrede gezindi. Fazla büyük değildi ama içeride kullanılan ferah renkler insana huzur veriyordu. 

"İstediğin kadar kalabilirsin, tercihen evi dağıtanın kim olduğunu bulmadan gitmemelisin."

Kafamı salladığımda bir yandan hak veriyordum ama annem geldiği zaman? Gitmem en doğrusu olurdu. Yine de bu düşüncelerimi sesli bir şekilde söylememeyi tercih ettim.

Aklıma gelen sorulardan birini beklemeden sordum. "Arabamı alabilir miyim? Sonuçta ne olursa olsun işim devam ediyor..."

"Adamlardan birine söylerim, getirirler." dediğinde arabamın anahtarını çantamdan çıkartıp ona uzattım. 

Anahtara bir bakış atarak alıp cebine attığında ortama bir sessizlik hakim olmuştu. Bu sessizlik içinde önümüzdeki koltuklardan birine oturdu Barlas. Ayakta kalmam anlamsız olacağı için ben de onun karşısındaki koltuğa oturdum ve "Evi dağıtanların kim olduğunu nasıl bulacağız?" dedim.

Birkaç saniye cevap vermedi, zihninin dolu olduğu çok belliydi. "Halledeceğiz bir şekilde."

Kafamı salladığımda kesin bir cevap almak istiyordum ama sıkboğaz etmek tercih edeceğim bir şey değildi. Bu yüzden bu konuyu boşverip başka bir konuya yöneldim. "Alparslan burada kalmamı garipsemez mi?"

"Garipser."

Umarım bu, dava konusunda sıkıntı çıkartmazdı. 

Birkaç saniye sonra Barlas düşüncelerimi okumuş gibi sözünü sürdürdü. "Garipser fakat dava konusunda yaptığımız işbirliği ve yapacağımız şeyleri tehdit altına alacak bir durum söz konusu değil, öyle olsaydı sana bu teklifi yapmazdım."

İçim rahatlamış bir şekilde kafamı salladığım sırada Barlas'ın telefonu çaldı, telefona bir bakış atarak söylendi ve aramayı yanıtladı. "Ne oldu?

Karşı taraftan duyduğu şeylerden ötürü kaşlarını çattı ve "Tamam, geleceğim." deyip aramayı sonlandırdı. 

Ayağa kalktığında bana bakarak "Kendi evindeymiş gibi rahat ol, benim bir işim var." dedi. 

Onaylar bir şekilde kafamı salladığımda son kez bakıp daireden ayrıldı. Ben de derin bir nefesi içime çektim ve bir nebze de olsa rahatlayabilmek için gözlerimi kapattım.


Barlas arabayı harabenin önüne park etti ve hızlı adımlarla harabeden içeri girdi. Alparslan yine onu çağırmıştı, muhtemelen önemli bir gelişme olmuştu.

Birkaç dakika içinde Alparslan'ın yanına ulaştığında Alparslan torununa sevgi dolu bir ifadeyle baktı fakat Barlas için bunun bir önemi yoktu. Bu yüzden beklemeden konuya girdi. "Ne oldu?"

Alparslan derin bir nefes aldı. "Cihat yine rahat durmuyor." Cümlesini bitirdikten sonra sinirle kaşlarını çattı.

Alparslan'ın devam etmesini bekledi Barlas.

"Serkan'ı kaçırdı."

İşte şimdi Barlas'ın da kaşları çatılmıştı. "Onun kaçırdığını nasıl anladın?"

"Arkasında not bırakmış piç." 

Barlas'ın kaşları daha fazla çatılırken "Notu göster." dedi.

Alparslan, ceketinin cebinden katlı bir kağıt çıkardı ve kağıdı açarak Barlas'a verdi.

Kızımdan uzak durmazsan sıradaki sen olacaksın.                                                                                            -C-

"Serkan'ı onun elinden almamız gerek."

Barlas gözlerini kağıttan çekip Alparslan'a dikti. "Ne duruyorsun, adamlarını göndersene." 

"Sabahki görev için Serkan'ın üstüne küçük bir GPS cihazı yerleştirmiştin, onu çıkarmadıysan yerini tespit edip adamlarını gönder, ben de onlarla beraber gideceğim."

Alparslan'ın gözleri birkaç saniyeliğine parladı. "Çıkarmadık çünkü Serkan sabahtan sonra geri dönmedi."

Kendi kurduğu cümleden sonra yeniden kaşlarını çattı ve "Orospu çocuğu..." diye mırıldandı.


SAUDADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin