Şaşkınlık bedenimi ele geçirirken birkaç saniye durdum. Bunu beklemiyordum, tanıkla konuşacağımızı düşünmemiştim ama mantıklı bir şeydi. Tanık, kızın lehine ifade verirse iş çok kolaylaşırdı. Bunun bilincinde olduğum için telefonumu bir kenara bıraktım ve dolabımın önüne geçtim. Hızlı bir şekilde üstümü giyindiğimde ellerimle saçımı düzelttim ve çantamın içine gerekli şeyleri koyarak merdivenlerden aşağı indim.
Mutfağa ilerleyip bir bardağa su doldurdum ve içtikten sonra montumu da alarak dışarı çıktım.
Beş dakikanın sonunda sokağa giren araba evimin önünde durduğunda onun Barlas olduğunu biliyordum, bu yüzden tereddütsüz bir şekilde arabaya ilerleyip öndeki yolcu koltuğuna geçtim. "Selam." dediğimde o da başını hafifçe oynatarak karşılık vermişti.
Beklemeden arabayı çalıştırdığında ana caddeye çıkmıştık. Gözlerini yoldan ayırmadan "Dosya yanında, değil mi?" diye sordu.
"Evet, tanığın bilgilerinin olduğu dosya da yanımda, genel davanın dosyası da."
Kafasını salladığında bir şey demeyeceğinin farkında olduğum için gözlerimi cama çevirdim.
Heyecanlı hissediyordum, uzun zamandır böyle bir şeyle uğraşmamıştım. Ayrıca en sonunda kardeşimin katilini öğrenebilecektim. Nasıl olacaktı, neler yaşanacaktı bilmiyordum, tek bildiğim Aren'in katilini öğrenmek zorunda olduğumdu. Öğrenmek ve Aren'in intikamını almak.
Hayır, cani veya kinci bir insan değildim ama o kişi her kimse, elimden en büyük hazinemi almıştı. Umudumu çalmıştı. Bunu Aren'e borçluydum bu yüzden. O benim umudumdu. Nasıl bu dünyadan kolayca silinip gitmesine, arafta sıkışmasına izin verebilirdim ki? Veremezdim.
Barlas'ın arabayı durdurduğunu hissedince düşüncelerden sıyrıldım. O da eş zamanlı olarak "Geldik." diyip arabadan inmişti. Onu bekletmeden ben de indiğimde geldiğimiz yere göz atıyordum. Eski ve müstakil evlerin olduğu bir muhitteydik, tekin bir yer gibi görünmüyordu.
Beraber eski evlerden birine doğru ilerlediğimizde kapının yanındaki küçük zile bastı Barlas. Saniyeler içinde kapıyı küçük bir kız çocuğu açtığında anlık bir afallamayla sert bakışlarım yumuşadı.
Dönüp Barlas'a baktığımda o da bakışlarını yumuşatmıştı ama pek şaşırmış gibi değildi, şaşırdıysa da belli etmiyordu.
Küçük kızı korkutmamak için boyunu çocuğun boyuyla hizaladığında ben de onu izliyordum. Küçük kıza yumuşak bir bakış gönderdi ve "Biz babanın arkadaşlarıyız, baban evde mi?" dedi.
Küçük kız ağzını açmış bir cevap verecekti ki arkadan yükselen ses, sorunun cevabı oldu. "Kim gelmiş kızım?"
Adam kızının yanına geldiğinde bize bir bakış attı, birkaç saniye içinde tekrar baktığında gözleri korkuyla kuşandı. Kızının omzunu sıvazlayarak "Hadi kızım sen annenin yanına git, biz abi ve ablayla biraz konuşacağız." dedi ve sıcak bir gülümseme gönderdi.
Küçük kız kafasını sallayarak içeri geçtiğinde adam kapıyı kapatarak dışarı çıktı. "Ne istiyorsunuz?" dedi. İfadesiz durmaya çalışıyordu ama korktuğu her halinden anlaşılıyordu.
Barlas'ın yüzünü bir gülümseme esir aldı. Soğuk bir gülümsemeydi bu. Hem de öyle soğuktu ki insanın içini titretiyordu. "Gel bakalım Mehmet. Konuşalım biraz."
Adının Mehmet olduğunu dosyada görmüştüm ama hatırlamak gibi bir zahmete girmemiştim. Mehmet denen adam Barlas'a korku dolu bir bakış attı ve "Daha ne konuşacağız? Kızın aleyhine tanıklık yapacağım, rahat bırakın beni." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
ActionNefes almak zor. Bir 23 Aralık gecesi, hava yağmurlu. Senin için akan gözyaşlarım bulutlara yüklenmiş sanki. Senin temiz ruhun ise yuva olmuş acılara bunca zaman, bilememişim. Aslında seni benden alan bir kurşun değilmiş. Sen benden çoktan gitmişsin...