Her insanın hayatta güvendiği, değer verdiği birileri olurdu. Bu kişiler, o insanın hayatı çürük temeller üstünde olsa dahi sağlamca dikilmesini sağlardı. Zor bir anda bile sadece varlıklarıyla beraber o zorluğu azaltabilirlerdi. Benim için bu kişiler Aren ve annemdi. Ve şimdi ikisi de yanımda yoktu. Annemin sağ salim buraya dönebileceğini biliyordum. Anlamsız bir şekilde Barlas'a bu konuda güveniyordum. Aren belki burada yoktu ama o, ruhumun her yerindeydi zaten. Önemli olan fiziksel anlamda var olmak değildi, birine kendini ruhen hissettirebilmekti. Elbette Aren'in fiziksel anlamda da yanımda olmasını isterdim ama bunun için artık çok geçti. Ruhumdaki varlığına tutunmam gerekiyordu bu saatten sonra.
İçimde garip bir boşluk ve bir sürü soru vardı. Kim anneme neden zarar vermek isterdi, bilmiyordum. Tabii ortada zarar verilecek bir durum varsa. Ondan bile emin değildim, belki de gereksiz yere kuruntu yapıyordum ama hislerim bir şeylerin yanlış olduğunu söylüyordu işte, göğsüme bir ağırlığın çökmesine neden oluyorlardı.
Elim kolum bağlı bir biçimde burada beklemek en zor kısımlardan biriydi. Kim bilir orada neler oluyordu, annem ve Barlas neredeydi?
Sorular kancalarını zihnime batırırken derin bir nefesi ciğerlerime buyur ettim ve gözlerimi duvardan çekip Kayra'ya çevirdim. Biraz sohbet, belki de kafamın dağılmasına yardımcı olabilirdi.
"Ee nasılsın?"
Sözlerimi duyan Kayra da gözlerini bana çevirip hafifçe tebessüm etti ve "Yorgunum. Sen nasılsın, biraz daha iyi misin?" dedi.
Kafamı onaylarcasına salladım ama hala iyi olduğumu düşünmüyordum, yine de bunu kelimelere dökmeye gerek yoktu.
Kayra hakkında da Barlas hakkında da merak ettiklerim vardı. Sadece isimlerini biliyordum.
"Barlas'la nasıl tanıştınız?" diye mırıldandım.
Kayra'nın yüzünde eskiyi yad eder gibi bir ifade belirmişti. "Ortaokulda tanıştık."
Gözlerim hafifçe büyümüştü "O kadar süredir arkadaş mısınız? Vay be."
Tepkime karşılık olarak sırıttığında "Az mı çektim onu bee..." dedi, sesinde yapmacık bir dertlenme vardı. "Onun için saçımı süpürge ettim saçımı, yemedim yedirdim, içmedim içirdim."
Kahkaha attığımda "Kesin çok nankördü, sana hiç yardım etmezdi." dedim.
Onaylar bir ifadeyle ileri geri sallandı. "Bak, sen bile anladın hemen. Eh, ne yapalım. Atsan atılmaz satsan satılmaz, kaldı elimizde defolu mal olarak."
"Öyle deme ama abisi, ne yapsın çocukcağız." dediğimde ben de iyice moda girmiştim.
"Ne yapsın ne yapsın tabii de böyle de olunmaz ki be kızım." dedi dertli bir teyze edasıyla. "Hayır yani tutturmuş bir silah tutacağım, insan vuracağım, dövüşeceğim diye."
"Sen de haklısın tabii. İnsan bir okur memur olur, değil mi ama?"
"Ah kızım ah, ne çektiğimi bir ben bir de Allah biliyor." dediğinde gerçek bir teyze olmasından şüphelenmemiş de değildim.
İyice sırıtarak "Ne yapalım teyzem, sen söyle hemen yapayım. "dedim.
"Kulağını bir çekmek lazım kızım bunun. Akıllanmıyor bu eşek sıpası." dediğinde artık kahkaha atıyordum. Öyle saçma bir durumdaydık ki.
En sonunda sakinleşebildiğimde gözümdeki yaşı sildim. Komik bile değildi aslında, bunu komik yapan tek şey Kayra'nın yaydığı enerji ve bozuk sinirlerimdi.
Biraz da olsa moralimin düzeldiğini görünce gururlu bir anne edasıyla baktı. Tek kaşımı kaldırarak ona baktığımda göz kırptı.
Kayra'nın gerçekten eğlenceli bir yapısı vardı. Daha tanışalı bir gün bile olmamıştı ama şimdiden yıllardır arkadaşmışız gibiydi, güzel hissettiriyordu bu.
"Ee sizin iş nasıl gidiyor Barlas'la?" dediğinde dava mevzusundan haberinin olduğu çok açıktı, zaten asıl haberi olmasa garip olurdu.
"Alparslan, arkasından iş çevirdiğimizi anlamıyor muhtemelen. Onun için çalıştığımı düşünüyor, Barlas'tan da asla şüphe etmez gibi zaten."
"En son davanın tek tanığıyla konuşmaya gittik, adamı da tehdit etmiş Alparslan tabii ki. Hem de kızı üzerinden."
Kayra birkaç saniye söylediklerimi dinledikten sonra "Orospu çocuğu..." diye mırıldandı.
Alparslan'ın berbat biri olduğu çok açık ortadaydı ama Barlas'a bu kadar güveniyorken ve Barlas ona ihanet ediyorken aralarındaki ilişkiyi de merak etmiyor değildim doğrusu. Bu yüzden bunu Kayra'ya sormaya karar verdim.
"Barlas'la Alparslan'ın nasıl bir ilişkisi var? Yani o, Barlas'a kendinden daha çok güveniyor gibi."
Kayra birkaç saniye düşündükten sonra bu soruyu yanıtlamasında bir sorun olmadığına karar vermiş olacak ki "Alparslan, Barlas'ın dedesi." dedi.
Dedesi mi? İşte bunu beklemiyordum. Yani elbette aralarında yakın bir bağın olduğu, tahmin edilmesi zor bir şey değildi ama dedesi olacağını da düşünmemiştim.
Aklıma gelen soruyu beklemeden sordum. "Madem dedesi, neden onun arkasından iş çeviriyor Barlas?" Bu sorunun biraz daha derine inilecek bir soru olduğunu biliyordum, Kayra cevap vermese şaşırmazdım da.
Beklediğim gibi Kayra cevap vermedi ama yüzünde "Barlas'a sorsan daha iyi olur." der gibi bir ifade vardı, haklıydı da.
Bu yüzden aklıma gelen başka bir soruyu sordum. "İkiniz de kaç yaşındasınız?"
Kayra kaşlarını kaldırarak "Barlas sana yaşını da mı söylemedi?" dedi.
"Barlas hakkında isminden başka bir şey bilmiyorum." dedim dürüstçe.
"Ben 26 yaşındayım ama Barlas 27 yaşında."
Pekala, artık yaşını da biliyordum. Aramızda 2 yaş vardı.
"Barlas genelde kendi hakkında konuşmaz." dedi Kayra birkaç dakika sonra. "Kendisi hakkında konuşmaz ama sorduğun zaman çok özel olmadığı sürece cevap verir." diye devam etti.
Kafamı salladığımda en mantıklısının bu olduğunu da biliyordum, neden durduk yere birisi kendinde bahsetsindi ki?
"Ne zamandan beri bu işlerle uğraşıyorsun?" dediğimde başka bir soruyu da böylece yöneltmiş oldum.
Birkaç saniye cevap vermedi. Ardından derin bir nefes aldı ve "4 yıldır." dedi.
Tepkisi, çok özel bir şey sormuşum gibi hissettirmişti. "Umarım çok özel bir konuya girmemişimdir."
Hafifçe tebessüm edip "Hayır hayır, sadece aklıma bir şey geldi." dedi.
Kafamı salladığımda üstüne gitmenin anlamı olmazdı.
Ortamın düşen havası içime daha fazla işlemeden "Ee naptın sattın mı dobloyu?" dedim saçma bir şekilde. Kayra'yla saçmalamak eğlenceliydi.
Cümlemi duyduğunda sırıttı ve "Daha satamadık be usta." dedi.
"Ayıp etmişsiniz. Nasıl olur da bu vakte kadar satmazsınız? Ben böyle mi öğrettim size? Barlas Ağa duysa ne yapar haberin var mı?" Sahte bir endişe ifadesini yüzüme yerleştirdim.
Yaptığımız şey çok aptalca olsa da öyle ya da böyle enerjimi bir nebze de olsa yüksek tutmamı sağlıyordu.
"Doğrusun abla doğrusun da işte düzgün teklif alamadık. Güzelim arabayı güzel bir fiyata satmak lazım sonuçta."
"Sen de haklısın ama elinizi çabuk tutun. Valla sıcak suda haşlarım sizi."
Kayra'nın sırıtışı büyüdüğünde ben de ona eşlik ettim.
"Daha yeni tanıştık ama enerjin yıllardır tanışmışız gibi hissettiriyor." dedim bir anda dürüstçe.
Tam tebessüm etmiş cevap verecekti ki telefonum çaldı.
Ekrana baktığımda Barlas'ın adını gördüm ve hemen yanıtladım aramayı. "Ne oldu? İyi misiniz?"
"Annen yanımda, oraya geliyoruz." Nefes nefese konuşuyordu.
Kurduğu cümleyle hafifçe gözlerim doldu, Barlas'a güvenmekte haklıydım. "Teşekkür ederim, Barlas. Gerçekten çok teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
ActionNefes almak zor. Bir 23 Aralık gecesi, hava yağmurlu. Senin için akan gözyaşlarım bulutlara yüklenmiş sanki. Senin temiz ruhun ise yuva olmuş acılara bunca zaman, bilememişim. Aslında seni benden alan bir kurşun değilmiş. Sen benden çoktan gitmişsin...