“Dikkatinizi bana verin.” Önümdeki defterden başımı kaldırdım ve Hyunjin'in masamın üzerine koyduğu A4 boyutundaki kartona baktım. “Bu neden Jisung'tan özür dilemeyeceğimin ve neden grubumuzun bir parçası olamayacağının bir açıklaması.”
Yanımdaki Seungmin ofladı. “Sadece basit bir şekilde özür dilesen olmuyor mu?”
“Bence de, bahane bulmak gereksiz.” diyerek ben de Seungmin'e katıldım.
Hyunjin bizi umursamadan kartındaki sayı doğrusuna benzeyen çizgiyi gösterdi. “Bu Zeka-Eğlence Ölçeği.”
“Bunu az önce mi yaptın? Tuvalete gittiğini sanıyordum.”
“Seungmin, sen ölçeğin ‘dâhi’ ucunda bulunuyorsun. Yani maalesef eğlenceli değilsin ama zekisin ve bu yüzden gruptasın. Minho, sen ‘eğlenceli’ uca yakın duruyorsun. Tam uçta değilsin ama uca yakın bir yerlerdesin ve böylece hem grubumuzun bir parçası hem de beni eğlendirebilen birisi oluyorsun. Ben tüm ölçeğe sahibim çünkü hem zeki hem eğlenceliyim. Jisung ise ölçekte yer almıyor çünkü ne zeki ne de eğlenceli birisi. Bu yüzden grupta olamaz.” Kartonu önümüzden kaldırdı. “Özür dilememe de gerek yok. Ne de olsa bugün arkadaşlığımız bitireceğimizi söyleyeceğiz.”
Seungmin kartonu Hyunjin'in elinden çekti ve omzuna vurdu. “Öyle bir şey yapmayacağız. Ayrıca sen her ikisi birden olabiliyorsun ama Jisung hiçbirini alamıyor mu? Bunun adil olduğuna emin misin?”
“Beni eğlenceli mi buluyorsun?” diye sordum tamamen başka bir noktaya takılarak. Hyunjin'in genellikle benimle olan iletişimi beni küçümsemesiyle veya dalga geçmesiyle sınırlıydı. Geri kalan zamanda da bana sahip çıkardı.
“Adil. Ölçekte yoksa gruba dahil olamaz ve kimseden özür bekleyemez. Ve Minho, senin yaptıklarınla alay etmek inanılmaz eğlenceli.”
“Hyunjin, sadece özür dile gitsin. Bu kadar gururlu olmadığını hepimiz biliyoruz.”
“Hem Jisung'ın rahatsız edici derecede yakışıklı olduğunu düşünüyordun. Ölçeği düzenle ve Jisung'ı da dahil et.”
Hyunjin başını iki yana salladı. “Rahatsız edici derecede olduğu için eksi hanesine yazıyoruz.”
“Jisung'ı cidden bu kadar mı sevmiyorsun?”
“Saçmalamayın, tabi ki seviyorum.” Hyunjin önümüzdeki sıraya oturup yönünü bize döndü. “Benliğimin %0'ıyla falan.”
“Bunu hak edecek bir şey yapmadı.”
Hyunjin sonunda sesini yükseltti. “Randevulaştığım kızla buluşmak ve randevumuzu iptal ettirmekten başka hiçbir şey yapmadı, evet.”
Bunu Hyunjin'e asla söylememem gerektiğini biliyordum. Birlikte film izlediğimiz ve sabah Jisung ile Hyunjin'in kavgasına uyandığımız gün Jisung ile konuşmak için evine gitmiştim. Jisung ve Yuqi'yi evin önünde sarmaş dolaş otururken gördükten sonra konuşmaktan vazgeçip doğru evime dönmüştüm. Yuqi'nin Hyunjin ile yaptığı sinema programını iptal edip Jisung'la sarılıp kaldırımda oturması bana oldukça ilginç gelmişti ve o şaşkınlıkla düzgün cümle kurabileceğimi sanmıyordum.
“Randevunu Jisung iptal ettirmemiş olabilir,” dedi Seungmin. “Yuqi iptal ettirmiştir ve Jisung onunla konuşmak isteyince kabul etmiştir.”
“Jisung neden benim flörtümle konuşuyor acaba?”
“Çünkü herkes herkesin arkadaşı?”
“Benim kızımla erkek bireylerin arkadaş olmasını yasaklıyorum.”
Gözlerimi kaçırdım. “Senin kız bu kadar kıskanç olduğunu bilseydi...”
Seungmin aniden uzandı ve ön sıramızdaki Hyunjin'in yakasından hafifçe kendine çekti. “Jisung'tan özür dileyeceksin yoksa sattığın biletlerin parasıyla kendime test kitapları alırım.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Third Person ;; 2Min {✓}
FanfictionMinho, kafasını karıştıran notlar alıyordu. }{ | 2020 Ağustos