“Sen Hyunjin'e sahip çıkabilecek misin tüm gün?” diye sordum yatağımda yatarken telefonuyla uğraşan Jisung'a.
“Evet.”
“Geçen sefer pek öyle olmamıştı. Lunaparkta mesela.”
“Sarhoştu o zaman. Bugün olmayacak ve ben onu saçma şeyler yaptığında ayrılmakla tehdit edebileceğim.”
Dolabımdaki kıyafetleri seçerek elime aldım ve yatağın dibindeki çantama tıkmaya devam ettim. “Bazen senin de çocuklaşacağın tutuyor ve ikinizin de ilgiye ihtiyacı oluyor. Bu yüzden güvensem mi bilemiyorum.”
“Minho, ben Hyunjin'i hallederim. Sadece onunla onun anladığı dilden konuşmak gerek. Kendi dünyası başkalarıyla uyuşmadığı için bu kadar sorun çıkardığını düşünüyoruz ama iki dünyayı birleştirirsek Hyunjin senin kedilerden daha uslu olur.”
Etkilenerek yaptığım işe ara verdim ve yüzümü ona çevirdim. “Ne kadar çabuk çözmüşsün onu ya. Bu kadar basitse eğer neden daha önce bize yardım etmedin?”
Jisung cevap vermek yerine omuz silkti. Birkaç saniye sonra onun az önce söylediği şeyi yeni idrak ederek duraksadım. “Bekle bir saniye. Ayrılmaktan mı söz ettin sen?” Jisung hafifçe gülümseyince heyecanlanarak yatakta yanına oturdum. “Ne var aranızda tam olarak? Hyunjin'e belli etmem, söyleyebilirsin.”
“Çıkma teklifi etti ama ağırdan alalım dedik.”
“Nesini ağırdan alacaksınız ya? Hyunjin sana teklif ettiyse ağırdan almak istememiştir kesin.”
“Ben istedim zaten. Ne zamandır bana ilgi duyduğunu bilmiyorum ama çok ani olduğunu hissedebiliyorum. İlk önce ilk defa bir erkekten hoşlandığını kabullensin, sonra benden hoşlandığını kabullensin ve sonra bir şeyler yaşayalım istedim.”
“Cidden ince düşünmüşsün.” dedim bu kadarına şaşırarak.
“Hyunjin'in öyle ayran gönüllü biri olmadığını biliyorum ama duygularına güvenmemiz için zaman geçmesi gerek biraz. Benim için en azından.”
“Peki biz sizin yanınızda nasıl davranmalıyız tam olarak?”
Jisung güldü. “Her zamanki gibi. Hiçbir şey değişmedi ki Minho. Hyunjin bunları söylediğimi anlasa bile sorun olmaz. Dün o Seungmin'e gıcıklık yapmak için konuştuklarımızı sakladı. Başka bir neden yok yani.”
“Klasik Hyunjin mi?”
“Evet. Sen söyle şimdi, Seungmin'le nasıl gidiyor? O bana senden bahsediyor ama seninle hiç konuşmuyoruz.”
İstemsizce dudaklarım yukarı kıvrıldı. “Benden mi bahsediyor?”
Başını salladı. “Bahsetmiyor aslında. Direkt sohbetimizin açılışını seninle yapıyor.”
Artık açık açık sırıtıyordum. Kendimi toparlamaya çalıştım. “İyi gidiyoruz sanırım.”
“Sanırım mı?”
“Ne bileyim, ben pek duygusal işlerden anlamam. Seungmin sorun olduğunu düşünmüyor ve o düşünmüyorsa ben de düşünmüyorum. Ama bir sorun varmış gibi davranırsa o zaman iyi gidiyor diyemem.”
“Kaça kadar duracaksın sen bugün onun evinde?”
“Ben 8'e gelmeden eve gelirim diyordum ama Seungmin yatıya kalmamı çok istiyor.” Jisung bir şey ima eder gibi bir ifade takınınca gözlerimi devirdim. “Yapma.”
“Hiçbir şey yapmadım.”
“Ailesi gün içinde evde olmayacak ama akşam geleceklermiş. Yalnız olmayacağız yani.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Third Person ;; 2Min {✓}
FanfictionMinho, kafasını karıştıran notlar alıyordu. }{ | 2020 Ağustos