}13{

1.4K 188 159
                                    

bol bol yorum yapın da sohbet edecek bir seyimiz olsun

Esnememi ne kadar içimde tutmaya çalışsam da sonunda kısılan gözlerime ve açılan ağzıma engel olamamıştım. Elimi ağzıma götürerek bir nebze de olsa kapatmaya çalıştım. Normalden üç saat az uyumuştum ve uykumu feda etmemin nedeni Hyunjin'in teslim tarihini yanlış hatırladığı Kimya projemizin kendi üstüme düşen kısmı için araştırma yazısı yazmaktı.

Hyunjin'e sinirliydim ancak bunun teslim tarihiyle bir ilgisi yoktu. Bütün gece kendi kısmına hiç göz atmadan mışıl mışıl uyuduğu yetmiyormuş gibi bu halimle kantin sırasına beni yollamıştı. Bugün kantine ilk defa çikolatalı puding getirmişlerdi ve Hyunjin kendisi sırada beklemek yerine beni buraya göndererek Yuqi'yle takılmayı daha mantıklı bulmuştu.

Kısık gözlerimle tezgahla aramda duran on iki kişiye bakarken siparişlerini alıp gitmelerinin ne kadar süreceğini hesaplamaya çalıştım. Can sıkıntısıyla oflarken arkamdaki benden büyük duran çocuğun ciddi bir ifadeyle bana baktığını fark ettim.

Çocukla birkaç saniye göz göze durduktan sonra, “Bir şey mi diyecektiniz?” diye sordum.

“Sen Chan'ın tiyatroya götürdüğü çocuksun.”

Sanırım o kadar silik bir karakterdim ki sadece Chan, Jisung, Hyunjin veya Seungmin gibi birileri etrafımda olduğunda insanlar beni fark ediyordu.

Başımı salladım. “Evet, oyum ben. Bunu mu soracaktınız?”

“Niye seni götürdü?”

Benim yerimde herhangi birisi olsaydı bu soruyu garip bulurdu muhtemelen. “Neden götürmesin asıl?”

Çocuk ürkütücü bir biçimde aramızda zaten az olan mesafeyi daha da azaltarak yüzüme doğru eğildi. Çatık bakışlarını gözlerime diktiğinde yanlışlıkla çocuğun verdiği nefesi burnuma çektim ve bu anın ciddiyetini bozarak öksürmeme sebep oldu.

“Chan ile aranızda bir şey mi var?”

“Bütün okulun gay ilişkilerine bu kadar alışık olması beni gerçekten çok şaşırtıyor.” diye mırıldandım. “Madem herkes bu kadar kabullenmiş durumu, neden Jisung'a ayrımcılık yapıyorsunuz ki?”

“Chan ile aranızda bir şey var mı?” diyerek beni zerre umursamadan sorusunu tekrarladı.

“Yok.” dedim sıkıntıyla. “Olacağını da sanmıyorum zaten. Olsaydı çok kötü bir şey olurdu, eminim ama yok yani. Olmaz bizden.”

“Chan'dan mı hoşlanıyorsun?”

Gözlerimi devirdim. “Kimse anlamak istemiyor galiba ama ben erkeklerden hoşlanmıyorum.”

“Neden seninle konuştuğunu anlamıyorum. İlginç bir tipe benzemiyorsun.”

Kaşlarımı çattım. “İki kaşımı da birbirinden bağımsız hareket ettirebiliyorum.”

Çocuk bunu beklemediğini gösteren bir şekilde duraksadı. “Ne?”

“Bak.” Kaşlarımı sırayla oynattım.

Çocuğun uykusuzluktan ne dediğimi bilmediğimden haberi yoktu tabi ki. “Benimle dalga mı geçiyorsun sen?” diye tehditkar bir sesle sorduğunda omuz silktim.

“Minho,” diyerek omzuma dokundu Jisung. Ne ara yanıma geldiğini fark etmemiştim. “Bir sorun mu var?”

Görüşüm karıncalanıyordu resmen ama başımı salladım. “Ne sorunu olacak?”

“Bununla mı takılıyorsun?” diye sordu karşımızdaki çocuk.

Bu derken?”

“Daha kız mı erkek mi belli olmayan birini kendi isteğinle mi gezdiriyorsun yanında?”

Third Person ;; 2Min {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin