Chan geçmem için kapıyı tuttuğunda sessizce teşekkür ettim ve içeri girdikten sonra onun önüme geçmesini bekledim. Beni getirdiği gösteri merkezine daha önce denk bile gelmemiştim. Bu yüzden yolu göstermesi için ona ihtiyacım vardı.
“Yemek yemeyeceğiz ama daha tiyatronun başlamasına yarım saat var. Tatlı yemek veya bir şeyler içmek ister misin?”
“Aslında hâlâ pek aç hissetmiyorum. Senin için sorun olmayacaksa biraz atıştırmalık alıp salona geçebiliriz.” diye yanıt verdim.
Birlikte yiyecek bir şeyler aldıktan sonra tiyatro salonunun önündeki oturma yerlerine geçtik. Salona yiyecekle girmemiz yasaktı.
“Eee?” diye mırıldandı. “Neyden konuşalım?”
“Beni davet eden kişi sen olduğun için konu bulma görevini de sana bırakıyorum.”
Chan güldü. “Tamam o zaman. Normalde tiyatro sever misin?”
Omuz silktim. “Pek değil. İzlediklerim hep acemi tiyatrolardı ve oyunculukları çok beğenmemiştim. Henüz iyi bir gösteriye denk gelmedim.”
“O zaman niye gelmeyi kabul ettin? Bilseydim başka bir yere gitmeyi teklif ederdim.”
“Sorun değil. Kafa dağıtmak için kabul etmiştim ben de.”
“Doğru, moralin bozuk gibiydi o gün. Nasılsın? Daha iyi hissediyor musun?”
Aniden Seungmin'in bana sarıldığı ve yüzümü ellerinin arasında tuttuğu anlar aklıma doluştu. İstemeden de olsa dudaklarımın kıvrıldığını hissettim. “Kesinlikle daha iyiyim.”
Birkaç saniye süren sessizliği nihayet fark ettiğimde gözlerimi Chan'a çevirdim ve dikkatle yüzüme baktığını gördüm. “Ne oldu?” diye sordum durumu garipserken.
“Hiç. Sana sormak lazım. Dalıp kendi kendine gülümsediğine göre sana güzel şeyler olduğu kesin.”
Gülmekle ağlamak arasında kalırken “Ne olacak canım?” diye sordum. “Arada herkesin aklına gelir böyle şeyler.”
“Nasıl şeyler?”
Açıkçası ben de bilmiyordum. Hissettiklerimin güzel olduğunu biliyordum ancak bu kadardı. Ötesini düşünmemiştim. “Ben de anlayabilsem keşke.” diye yanıt verdim bu yüzden.
Chan gözlerini benden çekip gülümsemeye devam etti. Sanki anlıyormuş gibi muzip bir ifadeyle etrafa bakıyordu.
“Sen anlat biraz.” dedim dikkatini üzerimden çekmeye çalışarak. “Yok mu sende hoş şeyler?”
Chan sanki komik bir şey söylemişim gibi gülümsemesini büyüttü. Ardından dudaklarını birbirine bastırıp bana döndü. “Hangi anlamda sorduğuna bağlı.”
“Nasıl sorsam nasıl cevap verirdin?”
“Yaptığım etkinlikler ve yaşadığım arkadaşlıklar hoş mesela. Ailemle ara sıra atıştığımız olur ama sadece onlar benim kadar sosyal veya girişken karaktere sahip olmadığı için bunlar. Gönül işlerinde ise maalesef tık yok.”
“Nasıl yok? Hayatında en iyi giden şeyin ilişkiler olduğu gibi bir izlenim veriyorsun oysa.”
“İlişkilerde iyiyim ama romantik ilişkilere gelince bir şekilde olmuyor.” Umursamıyormuş gibi başını salladı. “Çok da önemli değil.”
Ne diyeceğimi bilemediğim için sessiz kaldım. Birkaç dakika ikimiz de içeceklerimi içerek sessizliği koruduk ve Chan biraz sonra tekrar bana döndü.
“Geçen gün tartıştığın arkadaşın Seungmin miydi?”
Başımı salladım.
“Seni izlemek istemediğin tiyatrolara atan kişi Seungmin yani. Bugün yanına gittiğine ve bu kadar gülümsediğine göre sorunu halletmiş olmalısınız.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Third Person ;; 2Min {✓}
FanfictionMinho, kafasını karıştıran notlar alıyordu. }{ | 2020 Ağustos