“Sonra da beni omzumdan itti ve bir daha konuşmak istemediğini söyleyip evden çıktı.”
Jisung yüzündeki şaşkınlığı belli etmemeye çalışsa da büyüyen gözlerine hakim olamamıştı. Birkaç saniye içinde “Seungmin mi?” diye sordu.
“Ben de çok şaşırdım. Bu şekilde bitmemesi gerekiyordu. Hâlâ bitirdiğine inanamıyorum.”
“Minho, olayın bu kadarla sınırlı kaldığına emin misin? Seungmin asla böyle biri değil çünkü. O kadar küçük bir şeyden kavga etmişsiniz ki. Hemen çat diye ayrılmaz senden.”
Sıkıntıyla dudaklarımı birbirine bastırdım. “Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.”
Benim binamın önüne geldiğimizde yürümeyi kestik. Jisung ne söyleyeceğini tartar gibi bekledikten sonra, “Bence arayı çok açmadan gidip konuş onunla.” diye akıl verdi. “Yanlış anlaşılma varsa giderin. Çok yazık edersiniz sonra.”
Can sıkkınlığıyla başımı yukarı kaldırdım ve o an gözüm balkonuma takıldı. Hyunjin balkonda sadece başı görünecek şekilde eğilmişti ve bir elini kaldırarak bize gelmemizi işaret ediyordu. Jisung'un görmesinden endişelenerek tekrar gözlerimi ona çevirdim.
“Haklısın. Dinlediğin için teşekkür ederim. İçeri girelim mi? Annem dün akşam tatlı yapmıştı. Parmaklarını yersin.”
“İsterdim ama biraz yorgun hissediyorum. Dinlensem daha iyi olur gibi.”
“Anladım.” dedim gözlerimi kaçırarak. “Biraz daha morale ihtiyacım olduğunu düşünmüştüm sadece.” Yalvarır gibi ona baktığımda Jisung gülümsedi.
“Peki o zaman. Ama oyunu iyi oynadığını bilmeni istiyorum. Evinde uyuyakalırsam bana kızma.”
Sırıttım. Oyunu gerçekten iyi oynuyordum ancak Jisung'un bundan haberi yoktu.
Binanın içindeki merdivenleri çıktıktan sonra daire kapısının önüne geldik. Anahtarımı çıkarıp kilidi açtıktan sonra kapıyı araladım. Elimi uzatıp ilk olarak Jisung'un geçmesini işaret ettim. Ne olacağından habersiz içeri girdi ve doğruca salona yürümeye başladı.
Arkasından kapıyı kapattım ve portmantoya sakladığım kamerayı çıkardım. Hızlıca videoyu başlattıktan sonra Jisung salona girerken diğer odalardan çıkan ve Jisung'un arkasında sıraya giren arkadaşlarımı odağa getirdim. Seungmin'in elindeki pastanın patlayan mumlarının çıkardığı sesi fark edince Jisung yavaşça arkasını döndü.
“Sürpriz!”
“Aman Tanrım.”
Biz doğum günü şarkısını söylemeye başladığımızda Yuqi elindeki konfetileri patlattı. Jisung şaşkınlıkla karışık bir mutlulukla teker teker bize bakarken Hyunjin arkasından yaklaştı ve bir elini boynuna sarıp diğer elindeki telefona gülümseyerek hızlı bir selfie çekindi.
“Bari bu halde çekme.” diye sitem eder gibi konuştu Jisung ama halinden hiç şikayetçi olmadığı belli oluyordu.
Birkaç dakika içinde masaya geçmiş, beş kişilik partimiz için hazırladığımız yemeklere gömülmüştük.
“Nereden esti birden ya,” diyerek hâlâ gülümsüyordu Jisung. “Cidden hiç beklemiyordum.” Aniden bana baktı. “Siz Seungmin'le kavga etmediniz mi ayrıca? O da mı numaraydı?”
“Seungmin dediğin gibi ufacık bir nedenden dolayı benden ayrılmaz.”
Seungmin gülerek “Ona neden ayrıldığımızı söyledin?” diye sordu.
“Sen çalışırken sürekli ses çıkardığım için.”
“Ben bile daha salakça bir şey bulamazdım.” dedi Hyunjin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Third Person ;; 2Min {✓}
FanfictionMinho, kafasını karıştıran notlar alıyordu. }{ | 2020 Ağustos