}23{

1.4K 150 103
                                    

“Düz yolda yürümeyi bile beceremiyorsun, Minho.” Hyunjin'in uzattığı elinden destek alarak yerden kalktıktan sonra Hyunjin yere düşürdüğüm poşetimi aldı ve yürümeye devam etti.

“Çukuru görmedim ya.”

Yaklaşan yazla birlikte havalar ısındığı için sahilde piknik yapma kararı almıştık. Fikir Hyunjin'den çıkmıştı ve ilk defa bizi eve toplamak yerine dışarıda bir etkinlik önerdiği için Jisung'la Seungmin de benim gibi şaşırmıştı. Zaten günlerdir Hyunjin'in evindeydik, parmağı hâlâ mor renkte ve şiş olduğu için ne olur ne olmaz diye yanında duruyorduk. Birkaç gündür eve kapanmak onu bunalttığı için böyle bir şey önerdiğini düşünmüştüm.

“Dikkat et de bir daha düşme. Seungmin zaten üzerine titriyor. Sana sahip çıkamadığımı duyarsa ne yapar bilmem artık.” Kaşlarını çatarak yüzünü bana çevirdi. “Ayrıca sen neden çocuğun aramalarına cevap vermiyorsun ya? Dün öğleden sonradan beri hiçbir mesajına da karşılık alamamış. Ayrılacak mısın?”

“Hayır.” dedim can sıkıntısıyla. “Başka bir şey yüzünden ama sana söylersem alay edeceğini biliyorum.”

“Açıkçası nedenini çok merak ettim. Üç gündür dibinden ayrılmıyor. Evde olduğun tek gün ise birden konuşmayı kesmişsin. Sıkıldın mı yoksa?”

“Telefonda konuşurken veya yazışırken utanıyorum.” diye bir çırpıda söylediğimde Hyunjin hafifçe gülümsedi. “Geçebilirsin dalganı.” Mutsuz bir sesle homurdandığımda başını iki yana salladı.

“Geçmeyeceğim. Seungmin daha güzel laf sokabilir çünkü sana.”

Gittikçe buluşma alanımıza yaklaşıyorduk ve sonunda yere örtü serip üzerine oturmuş olan Seungmin de görüş açımıza girmişti. Geldiğimizi fark edecek kadar yaklaştığımızda gözleri beni buldu ve telaşla ayağa kalktı.

“İyi misin sen?” diyerek beni incelerken bir yandan da Hyunjin'in sağlam olan eliyle tuttuğu poşeti alıyordu.

“İyiyim.”

“Bir sorun yok, değil mi? Emin misin bak?” Gözleri rahat konuşmamız için bizden uzaklaşan Hyunjin'i takip ettikten sonra tekrar bana döndü. “Yanlış bir şey mi yaptım? Trip mi yiyorum?”

Onu böyle endişelendirmek hoşuma gitmediği için rahatsız hissederek dudaklarımı birbirine bastırdım. Ardından uzanıp yanağına küçük bir öpücük bıraktım ve gülümsemeye çalıştım. “Sorun yok. Gerçekten. Sadece telefonda konuşmaktansa yüz yüze konuşmayı tercih ediyorum sanırım. Daha az gerici oluyor.”

Seungmin rahatladığını belli eden ifadesiyle birlikte tebessüm etti ve bir kolunu omzuma sararak benimle yürümeye başladı. “Gel. Korkutma beni böyle bundan sonra. Gerilecek bir şey yok. Dün Hyunjin'in evinden çıktıktan sonra seninle buluşup bir şeyler yapabiliriz diye düşündüğüm için aramıştım. Hyunjin'e belli etme ama yalnız kalamıyoruz.”

Araba kazasından beri geçen üç günde Hyunjin'in evinde tam kadro birlikteydik ve birbirimize açıldığımızdan beri gerçekten de Seungmin'le yalnız kalıp baş başa konuşma fırsatımız olmamıştı.

Hyunjin'in yanına ulaştığımızda “Niye örtünün yerini değiştirdin?” diye sordu Seungmin.

“Gölgede oturmak istemiyorum.” diye cevap verdi Hyunjin.

“Saat 1'e yaklaşıyor. Güneşten tepenin kızarmasını mı istiyorsun?” Örtünün diğer ucundan tutup eski yerine kadar sürükledi.

“Haksızlık bu.”

“Değil. Jisung geldiğinde o da bana katılacak, göreceksin.”

“Jisung biraz geç gelecek.” dedi Hyunjin.

Third Person ;; 2Min {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin