}16{

1.4K 162 140
                                    

“Günaydın.” diyerek kapıyı Hyunjin'in geçebileceği kadar araladım. “Umarım kendine düşen kısmı yapmışsındır yoksa seni Seungmin'in elinden hiçbirimizin alabileceğini sanmıyorum.”

Hyunjin gözlerini ovuşturarak yanımdan geçti. “Yaptım. Sekiz sayfa yazı yazdım ve gece boyunca uyumadım. Yuqi de benimle birlikte sabahladı. Ona zorunda olmadığını söyledim ama saat başı bana mesaj atarak uyanık kaldığımı kontrol etti. İki kere uykuya daldım ve Yuqi arayarak uyandırdı. Sanırım o olmasaydı bitiremezdim.”

Eğer Yuqi olmasaydı Hyunjin'in gezip tozmak yerine projede kendi kısmını bitireceğini biliyordum ancak bir şey söylemedim. Onun yerine kapıyı kapattım ve Hyunjin salona giderken giydiği çoraplara baktım. “Sen ne giydin öyle ya?”

Hyunjin durup bakışlarını ayağındaki ördekli çoraplara çevirdi. “Bilmiyorum. Gözlerim kapalı şekilde hazırlanmıştım. Annemin çoraplarını giymişim.”

Gülümsedim. “Belki dediğin kadar iyi hazırlanmışsan Seungminler geldiğinde senin uyumana izin verebiliriz.”

Hyunjin bir şey diyecekmiş gibi göründü ama onun yerine ağzını kocaman açarak esnedi.

“Yuqi'yle kafeye gittiniz mi?” diye sorduğumda başını salladı. “Nasıl geçti?”

“İyiydi. Her zamanki gibi. Yuqi'ye hâlâ aşıktım ve yine güzel vakit geçirdik. Bu kadar.”

Kapı tekrar çaldığında Hyunjin'i salonda bırakıp gelene bakmaya gittim. Seungmin olduğunu görünce gülümseyerek kapıyı sonuna dek açtım. “Hoş geldin.” diyerek içten bir şekilde onu karşıladığımda Seungmin bir an yüzüme baktı ve sonra hiçbir şey demeden içeri girdi. Afallayarak olduğum yerde kaldım.

“Takma onu,” diyen Jisung'ın sesini duyduğumda başımı hâlâ açık duran kapıya geri çevirdim. “Bir sıcak bir soğuk olunca ayarları şaşıyor işte.”

Gözlerimi kıstım. “Bu aralar çok berabersiniz.”

Omuz silkerek içeri girdi. “Kapıda karşılaştık. Sabah da Chan'la ufak bir tanışma seansından geçmiştim. Ayrıca Seungmin'i senden çalacak kızlarla karıştırma beni. Benim tipim sensin.” Göz kırptıktan sonra öpücük attı.

Elimde olmadan gülümsedim ve kapıyı kapattım. Seungmin çoktan Hyunjin'in yanına yatmıştı ve bütün eşyaları yere dökülmüş duruyordu.

“Bir koltuğa iki karpuz sığmazmış.” diyerek salak saçma bir espri yapmaya çalıştığımda Jisung da ikisinin üstüne uzanarak beni kimsenin takmadığını kanıtlamış oldu.

Seungmin'in yerdeki çantasını ve ince montunu kaldırıp düzelttim ve, “Eee,” diyerek aldırmaz bir havada konuştum. “Hyunjin'in randevusundan daha iyisini yaşamış olan var mı aramızda? Mesela Seungmin? Sullyoon nasıldı?”

“Güzeldi. Zevkli giyinmişti ve kirazlı küpeler takmıştı. Tam arkadaşlarıyla buluşma sırasında yeni birileriyle flört etmek istermiş gibi bir havadaydı.”

Yüzüm asılsa da gülümsemeye çalıştım. “İyiymiş. Ne yaptınız peki?”

Jisung yerinde doğrulup anlamaya çalışırmış gibi bir yüz ifadesiyle bana baktığında gözlerim ikisinden başka her yere bakıyordu.

“Hiçbir şey.”

Oldukça uykulu görünen Hyunjin aniden ayağa kalktı. “Ne demek hiçbir şey?”

“Buluşmadık. Kedimin hasta olduğunu ve gün boyunca onu izlemem gerektiğini söyledim.”

“Senin kedin mi var?”

Third Person ;; 2Min {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin