}24{

1.4K 142 165
                                    

Jisung kapıyı tıkladı. "İşin bitmedi mi? Hyunjin biraz fazla homurdanmaya başladı."

Son kez boy aynamda ceketimin yakalarını düzelttim ve kapıya ilerleyip kolu çevirdim. Jisung beni baştan aşağı süzerken "Olmuş mu?" diye sordum. "Kravata gerek var mı?"

Hafifçe gülümsedi. "Herhalde Seungmin'e iyice eziyet etmek istiyorsun. Gayet hoş olmuşsun. Daha fazla süslenirsen seni evde bırakıp kendisi gitmek isteyebilir."

"Oraya giriş biletiniz benim."

Jisung başıyla onayladı. "Daha çok gitme sebebimiz sensin. Seungmin'in o 'Chan ve sevgili öpücüğü' fiyaskosundan sonra seni göndermek için de çok hevesli olduğunu sanmıyorum."

Yaklaşan adım sesleriyle beraber "Minho'nun sahibi benmişim gibi konuşmayı yasaklıyorum." diyen Seungmin yanımıza geldiğinde bana bakarak donakaldı. Birkaç saniye süren sessizliğin ardından tekrar konuştu. "Ya da boş verin. Minho, gitmeyelim. Şu ikisini gönderelim ve biz evde kalalım, olmaz mı?"

"Abartma Seungmin." dedim gülerek. "Sadece bir takım elbise."

Jisung gözlerini devirdi. "Ne kadar yakıştığından haberin yok sanırım. Aramızda kalsın ama Hyunjin'den daha etkileyici görünüyorsun şu an."

Seungmin başını sallayarak onayladığında Hyunjin de koridorda belirdi. "Adım mı söylendi?"

"Minho'nun ne kadar güzel göründüğünden konuşuyorduk." diye açıkladı Jisung.

"Sen de en çok bundan konuşmayı seversin, değil mi?" diye iğneleyici bir tonda konuştu Hyunjin. Jisung kaşlarını çatarak ona döndü. "Derken?" diye sorarcasına Hyunjin'e baktığında Hyunjin omuz silkti. "Yok bir şey." dedi ardından. "Yakışmış, Minho. Hadi gidelim artık."

İkisi kapıdan çıkmaya uğraşırken Seungmin bileğimi yakalayarak yürümemi engelledi ve kulağıma yaklaştı. "An itibariyle bunların birbirinden hoşlandığını onlardan başka herkes biliyor." diye fısıldadığında ürperdiğimi hissettim. Seungmin her bana bu kadar yaklaştığında bu şekilde hissediyordum ve sanırım bunu fark ettiğinden beri son zamanlarda dibime girmek için sık sık bahane bulur olmuştu.

Yüzümü ona çevirip aynı şekilde fısıldamak için yaklaştığımda bakışlarını dudaklarıma dokundurmasının beni fazla etkilemesine izin vermemeye çalıştım çünkü bilerek yaptığının farkındaydım. "Eğer partide herkesin içinde de bir şeyleri kulağıma söyleme ihtiyacı duyarsan yapma, onun yerine mesaj at." Söyleme nedenimi açıklayıp açıklamamak arasında kalmıştım ki Seungmin'in haylaz ifadesi anladığını gösterdi.

Hyunjin, "Biz sizi on saat bekleyecek miyiz böyle?" diye sorduğunda Seungmin bileğimi bıraktı ve biz de kapıdan çıkıp ayakkabılarımızı giymeye başladık.

"Sevmedim ben sizi, ayrılın." dedi Hyunjin hepimiz binadan çıktığımızda. "Çok uzun sürdü zaten. Mesela şey, sen Minho'yu hiç sıkıcı bulmuyor musun? Veya sen, Minho, Seungmin gerçekten sinirini bozmuyor mu? İkiniz daha fazla zaman geçiriyorsunuz, biz arkada kalıyoruz falan. Ben sıkıldım açıkçası."

"Annesi ikinci kez evlenen beş yaşındaki çocuklar gibi davranma." dedi Seungmin. "Sana da ilgi gösteririz ama gerçekten Minho'yla beni en özel anlarımızda görmeye hazır mısın?"

Hyunjin gözlerini devirdi. "Hâlâ öpüşmediğinize o kadar eminim ki."

"Nasıl emin oluyormuşsun?"

"Minho'nun duruşundan belli. Öpüşmüş olsanız her gün utançtan ve mutluluktan kıpkırmızı gezeceğini biliyorum."

"Utanılacak neyi varmış? Ayrıca artık bizim işimize burnunu sokmasan iyi edersin. Yoksa ben öperim seni, benim dudaklarımı da aklından çıkaramazsın sonra." Seungmin sırıtınca istemsizce Jisung'a baktım. Söyledikleri beni rahatsız etmemişti ama Jisung'la Hyunjin'in öpücüğüne laf dokundurmuştu ve Jisung hâlâ bize bunun konusunu açmamıştı. Muhtemelen bizim haberimizin de olduğunu bilmiyordu, bu yüzden anlamaya çalışırcasına bir ifadeyle Seungmin ve Hyunjin'e bakıyordu.

Third Person ;; 2Min {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin