“Ne halt yiyorsun sen?”
Hyunjin Seungmin'in sesini duyduğu gibi yerinde sıçradı. Hızla arkasını döndüğünde rahatlamış gibi derin bir nefes verdi. “Korkuttun.”
Seungmin çatık kaşlarıyla yanımıza yürüdü. “Kork bir zahmet. Sana salak saçma şeyler yapmamanı söylemedim mi? Her saniye yanında olmam mı gerek, Hyunjin?”
“Gerçekten öpmedim.”
“Fark eder mi? Gelen kişi Jisung olsaydı bu onu kırmayacak mıydı?”
“Elimi koydum araya ya.” diye açıklamaya çalıştı Hyunjin ve ardından duraksadı. “Bekle, Jisung neden kırılsın?”
Seungmin pot kırdığını yeni fark etmiş gibi görünüyordu. Bakışlarını bana çevirdiğinde Hyunjin de bana döndü. “Jisung neden kırılırdı? Seungmin niye öyle söyledi?”
“Bak, önemli değil.” dedi Seungmin toparlamaya çalışarak. “Önemli olan böyle düşüncesizce şeyler yaparak asla onu kazanamayacağın. Mantıksız hareketlerini bırakman gerek artık.”
“Neden Jisung'ın kırılacağını düşündüğünü söyle.” Seungmin cevap vermeyince Hyunjin konuşmaya devam etti. “Jisung sana benimle ilgili bir şey mi söyledi?”
“Hyunjin-”
“Söyledi mi?”
Seungmin bıkmış gibi gözlerini kaçırdı. “Söyledi. Ama bu yaptığına bakılırsa o da yanılmış. Aşık olduğunu düşünerek bir kızın peşinde aylarca koştun ancak Jisung'a karşı hissettiklerini kabullenemeyecek kadar aptalsın. Yuqi için gösterdiğin çabayı Jisung daha çok hak ediyordu, yine de sen ondan hoşlandığını söylememek için her şeyi deniyorsun.”
Ortamdaki drama bana bile fazla geldiği için onların tartışmasını izlemeyi bırakıp gitmeyi düşündüm ancak bakışlarım kapıya takıldığında asıl olayın yeni başladığını fark ettim. Jisung kapıda durup şok içinde bize bakıyordu.
“Jisung.” diye mırıldandığımda Seungmin ve Hyunjin de yönünü kapıya çevirdi.
Jisung destek almak istermiş gibi bir eliyle kapı pervazına tutundu ve gözlerini kırpmadan dikilmeye devam etti. Bana yıllar gibi gelen uzun suskunluğun ardından, “Hyunjin,” dedi kısık bir sesle. “Benden mi hoşlanıyor?”
İçeride müzik dinleyip sohbet edenlerin çıkardığı ses haricinde odada hiçbir ses yoktu. Ben ne olacağını merak ederken Hyunjin birkaç adımda Jisung'ın yanına yürüdü. Sonra da sadece sarıldı.
Jisung Hyunjin'in bedeninin arkasında resmen kaybolmuştu ama rahatsız hissettiğini düşünmedim. Çok kısa bir süre sonra o da kollarını Hyunjin'e sarmıştı çünkü.
Onlar put gibi yerlerinde dururken ben dikkatimi kafasını bana çeviren Seungmin'e verdim. Dudaklarında alaycı bir gülümseme vardı. İstemeden ben de kendimi gülümserken buldum. Bir eliyle benim elimi kavradıktan sonra Hyunjin ve Jisung'ın yanına, kapıya doğru adımlamaya başladı. Mecburen peşinden ilerledim.
İkisini yavaşça kapıdan uzaklaştırıp odanın içine çekerken Hyunjin ve Jisung hâlâ birbirinden ayrılmamıştı. Seungmin onları kapı girişinden yeterince uzaklaştırdıktan sonra, “Rahat rahat konuşabilirsiniz artık.” dedi ve beni kapıdan geçirdi. Kendisi de odadan çıkıp kapıyı arkasından kapatmadan önce, “Bu arada, Hyunjin seni tekrar öpmek istiyormuş.” demeyi ihmal etmedi.
Kalabalığın arasına karışıp yine az önceki gibi diğer odalara kıyasla biraz daha tenha olan bir köşe bulmaya çalıştık. Sonunda Seungmin beni merdivenlere yönlendirdi ve terasa çıktık. Balkon bomboştu ve bu şimdiden Seungmin'in hoşuna gitmiş gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Third Person ;; 2Min {✓}
FanfictionMinho, kafasını karıştıran notlar alıyordu. }{ | 2020 Ağustos