“İki saat beden dersi de çekilir mi şimdi ya...”
“Minho,” dedi Hyunjin sabırsız bir şekilde. “Çeneni kapat, çünkü teneffüsün başından beri aynı şeyleri söyleyip duruyorsun. Biz de biliyoruz herhalde günün son dersinin beden olmasının zor olduğunu. Bir insan durup durup aynı şeyleri tekrarlamaz ama.” Ayakkabısını değiştirmek için bağcıklarını çözmeye başladı.
“Hiç eğlenceli değilsin, Hyunjin.” Jisung ise kendi giysi poşetiyle yanıma geldi ve başımın altındaki poşetimi aldı. Beden dersi için getirdiğim tişörtümü poşetten çıkardıktan sonra bir elimden tutup bankta doğrulmama yardım etti. “Üstünü hızla giyinmezsen derse giremeyeceksin.”
“İstersen sen giydir, Jisung.”
Hyunjin'e kötü bakışlarımı yollarken, “İstemez,” dedim kabaca. “Kendim giyinebilirim.”
“Yapabileceğine emin misin?”
“Beş yaşındaki çocuk bile üstünü tek başına giyinebilir Hyunjin.”
Sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi lafım biter bitmez konuştu, “Bu boyla dört yaşında göründüğünü unutmuşsun.”
“Abartsaydın keşke Hyunjin.”
“Sen de varsın tabi,” diyerek Jisung'a baktı bu sefer Hyunjin. “Grubun boy ortalamasını yükselten tek kişiyim.”
“Seungmin de uzun.”
“Ayrıca bence Minho o kadar kısa değil.”
“Kısa.” Seungmin'in sesini duymamla arkamı döndüm. Soyunma odasının kapısını kapattıktan sonra yanımıza geldi. Bir kolunu boynuma dolayıp başımı omzuna yasladıktan sonra, “Ama bu onu güzel kılan şey,” diye devam etti. Hangi ara, neden nefesimi tuttuğumu anlamamıştım.
“Harika. Güzel bulduğun çocuğa söyle, giyinmezse ceza alacak. Bu arada, yarın hafta sonu ve bugün film gecesi yapalım diyorum.”
Hyunjin'e cevap vermek için atıldığımda, “Abur cuburları ben alırım,” dedi Jisung. Hyunjin'in anlık şokunu gördüğümde az önceki cümleyi onu hesaba katmayarak kurduğunu düşündüm.
Benim için oldukça yorucu geçen iki ders bittiğinde film gecesi için Hyunjinlerin evine gidiyorduk. Okul bahçesinden çıktığımızda Hyunjin Seungmin'e bir anahtar uzattı. “Siz önden gidin, ben az sonra geleceğim.”
“Abur cuburları Jisung alacaktı. Sen neden geriden geliyorsun?”
“İşlerim var.” Üçümüz de gerekseydi ne işi olduğunu biz sormadan söyleyeceğini bildiğimiz için üstelemedik. Yürüyerek Hyunjin'in evine vardığımızda elimiz sadece Jisung'ın parasıyla değil ortaklaşa bölüşülen parayla aldığımız yiyeceklerle doluydu.
İçeri girdiğimizde dosdoğru Hyunjin'in odasına gidip bilgisayarı açtım. Jisung mutfaktan tabak ve bardak getirirken Seungmin'le ben izleyeceğimiz şeyi ayarlayacaktık.
“Hyunjin gerçekten de Jisung'ın evinde kalmasına izin verir mi dersin?”
Seungmin birkaç saniye düşündü. “Öyle bir şey olursa Jisung'ı Hyunjin'in yanına taşıyacağım ve sabah Hyunjin'in yanlış anlayışını zevkle dinleyeceğim. Hatta, uyuyakalmazlarsa onlar uyuyana dek film açacağım.”
Parmakları klavyenin üzerinde gezinirken gözlerimi ellerinden çektim. “Seungmin,” dediğimde dinlediğine dair mırıltıyla işaret verdi. “Jisung son günlerde moralsiz duruyor.”
Kısa bir anlığına bana baktı. “Bence gayet mutluydu. Neden böyle düşünüyorsun ki?”
“Demek istediğim şey Jisung'ın ruh hali değil, sadece son günlerde sen cidden benimle ilgiliymiş gibi davranıyorsun ve sanki Jisung bundan rahatsız gibi.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Third Person ;; 2Min {✓}
FanfictionMinho, kafasını karıştıran notlar alıyordu. }{ | 2020 Ağustos