Ep 26-Again

9.7K 761 760
                                    

Bölüm sonunda ÖNEMLİ DUYURU var orayı okuyun lütfen

Ben bu bölümü hiç beğenmedim ama yayınlamaktan başkada çarem yoktu o yüzden bu bölüme eleştiri kabul etmiyorum kesinlikle ögşwğvşeçqşcş

Başına keskin bir acı saplandı, kulakları çınladı aniden. Yüzünü buruşturdu, ne olduğunu anlamıyordu vücudunun kontrolünü yitirmiş gibiydi. Bedeninin hiçbir bölgesini hissetmiyor, parmak ucunu bile kıpırdatamıyordu.

Yutkunmaya çalıştı ama boğazı öyle kuruyduki canını acıtmaktan başka bir şey yapmamıştı. Etrafında hareketlilik hissetti, gürültü uğuldayarak ulaşıyordu kulaklarına.

"Uyandı!" Kelimesini seçebilmişti ama kilometrelerce öteden geliyormuş gibi boğuk duymuştu.

Etrafında Neler olduğunu anlamak için adeta birbirine yapışmış göz kapaklarını zorladı. Kısıkça açılan gözleri tepesindeki ışığın parlaklığıyla tekrar kapandı. Sonra etraftaki gürültünün arttığını fark etti, bir çiftten fazla elleri bedeninde hissedebiliyordu, çevresinde kaç kişi olduğunu bilmiyordu ama o kadar aceleci hareket ediyorlardıki yattığı yatak bile sarsılıyordu.

İki adet parmak ucunu sol gözünde hissetti, kapalı tutmak için zorladığı göz kapakları bu parmaklara direnemeyerek açılmış daha bulunduğu ortamı süzemeden keskin beyaz bir ışık tutulmuştu gözüne. Kapatmak istesede kapatamadı, buna daha fazla dayanamayacağını anladığında başındaki iğrenç ağrıya rağmen iki yana salladı kafasını.

Sonra gözündeki eller agresifçe çekildi. "Rahatsız oluyor doktor görmüyor musun?!" Dedi tanıdık bir ses, Gür ve hiddetliydi.

Odanın kapısı tekrar açılıp kapandı artık konuşmaları anlayamıyordu çok fazla ses vardı hepsi birbirine karışıyordu.

"Su..." diye mırıldandı zorlukla kendi sesini bile zor duymuştu ama bu kısık mırıltı bile odadaki tüm gürültüyü bıçak gibi bölmüştü.

İlk birkaç saniye çıt çıkmadı ölüm sessizliği tüm odaya çökmüştü, sonra daha aceleci tavırla koşuşturma başladı etrafında. Hala gözlerini açacak kadar güçlü hissetmiyordu kendini, ama olan biteni anlayacak kadarda açılmıştı bilinci.

Sırtında hareketlenen birkaç el hissetti, omeganın üst bedeni yavaşça dikleşti hemen sonra arkasına yumuşacık bir yastık kondu. Dudaklarına yaslanan cam bardakla hevesle ağzı aralanmıştıki bardağın çekilmesiyle duraksadı.

"Soğuk o su, hasta mı edeceksin eşimi?!" Dedi aynı tanıdık ses.

Bu kez sağ tarafından yaslandı dudaklarına bardak, az öncekine nazaran daha ılıktı ama ilk yudumda bile öyle ferahladıki... İç organları kurumuş gibiydi sanki, şimdi yeniden canlandığını hissediyordu.

Dudak kenarlarından akan birkaç damla su, parmak uçların narin dokunuşlarıyla silindi. Biraz kendine gelmeye çalıştı, zihnini yokladı, aklı karmakarışıktı.

"Jimin... sevgilim beni duyuyor musun?"

Jimin bu sesin tanıdıklığına daha fazla dayanamayıp yavaş yavaş araladı gözlerini. İlk başta zorlansada hemen kapatmadı biraz ışığa alışmaya çalıştı. Sonra ise tamamen aralandı. Etrafı incelemeye gerek duymadan irisleri anında sesin sahibini bulmuştu.

Jeon Jungkook'u...

Mühürlü alfası Jeon Jungkook'u.

Tüm anıları doluştu aklına, zihninde şimşekler çakmış gibi aydınlandı bir anda. Hatırlamıştı her şeyi, nasıl kaçtığını, nasıl bu hale geldiğini.

JİKOOK/SAVAGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin