17. Sınanmak

13.7K 1K 93
                                    

24.09.2021

***

Bugün büyük gündü, haftalardır üzerinde çalıştığım projemin son sunumunu gerçekleştirecektik. Ve benim böylece işlerim çok daha azalacak, herhangi bir sorun olmadığı takdirde primimi alabilecektim.

Odada son işlerimi halledip toplandı odasına ilerlemeye başladım. Otelde gerçekleştirdiğimiz 4 gün bana tatil gibi falan gelmemişti maalesef. Bedensel olarak dinlenmiştim ancak zihinsel olarak iyi durumda olduğum söylenemezdi.

Kıvanç'a resmen bilenmiştim. Rahatsız edici bir kıskançlık durumu söz konusuydu. Tabii ki bunu kimseye belli etmiyor, bununla alakalı bir eylemde bulunmuyordum. Ancak o çok zekiydi. Bakışlarımdan bile bir şeyler anlamış olabilirdi. İşin bir de bu yönü vardı. Beni gerçekten anlamışsa şu ana kadar neden bir adım atmamıştı? Kafamı kurcalayan şey buydu işte. Sonra bir ses 'demek ki duygularınız karşılıklı değil' diyordu. Bu iç sesim beni üzmeye meraklı olan tarafım oluyordu. Gerçekleri yüzüme vuran taraf. Ve ben bunun farkına vardığımda yoğun kıskançlık duygusuna bu üzüntü eklenmiş durumdaydı.

Toplantı odasına girdiğimde sadece iki kişi olduğunu görmüştüm. Kıvanç'la beraber 12 kişi olacaktık.

İçeriye adımlayıp her zamanki yerime oturdum. Bilgisayarımı çıkarıp dosyalarımı hazırlarken yavaş yavaş diğer çalışanlar da gelmeye başlamıştı. Ayça karşı sandalyeden bana bakıp gülümsemiş, hemen ardından: ''Bol şanslar.'' demişti.

Aynı samimi gülüşü ben de göndermiştim. Her ne kadar diğerleriyle belli bir mesafem olsa da Ayça'yla bir tık daha iyi olmuştuk. Bana nasıllarsa ben de öyleydim işte.

''Günaydın.'' Yine sesinden önce kokusunu almıştım. Kafamı saliselik olarak çevirdim ona. Yine son zamanlarda giyindiği gibi siyah takım elbisesi üzerindeydi. Zaten beni zorlamıyormuş gibi bu giydiği şeylerle daha da ısınıyordu vücudum. Fazla yakışıklıydı ve ona karşı olan duygularım sonrası bu çok daha fazla dikkatimi çeker olmuştu.

Hemen yanımdaki yere, yani masanın başındaki sandalyeye kuruldu. Bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ancak kafamı çevirip bakmadım. Sunum esnasında çok fazla maruz kalacaktım kendisine. Biraz olsun rahat olmak istemekti benimki.

''Devrim bey.'' Gözlerim onun parıl parıl parlayan siyah incilerini buldu. ''Hazırsınız değil mi?''

''Evet Kıvanç bey. Herhangi bir eksiklik yok.''

''Pekala.'' Arkasına yaslanıp elini projeksiyona yöneltti. ''Buyurun.'' Bugün ekstra olarak özenmiştim. Yeni aldığım pantolon ceket takımımın içine yakası düz bir gömlek giyinmiştim. kravatım yoktu ancak bu haliyle de oldukça şık bir kıyafet olmuştu.

Hafifçe öksürmüş ve projeksiyon perdesinin hemen yanında yerimi almıştım. Bakışlarım, beni dikkatle izleyen yüzlere çevrildi. Onun siyah incilerinde biraz daha fazla oyalanmadan edememiştim. Zira beni baştan aşağıya süzüp aynı arsız gülüşünü sunarken aksi mümkün değildi. Ne diyeceğimi ilk anda bilememiş, ağzım hafif aralık bakakalmıştım. Bundan eğlenir olduğu belliydi. Gülüşü gözlerine kadar ulaşmıştı.

Sunuma başladığım an, dikkat ettiğim her detayın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamıştım. Bunu anlamak için, Ayça dışında, ekibin geri kalanı bu özverim karşısında koltuklarında rahatsız bir şekilde kıpırdamaları bile yeterliydi. Onun dışında Kıvanç'ı ve diğer yöneticilerin hayran bakışları, beğendiklerine dair konuşmaları, doğru yolda olduğumu gösteriyordu.

Bir ara ona çarptı irislerim. Gözleri benim üzerimdeydi. Yanındaki çalışan ona bir şeyler söylemiş, o ise kafasını onaylar biçimde sallamıştı, göz temasını kesmeden. Projeyle alakalı olduğu kesindi. Yüzlerindeki ifadeden anladığım kadarıyla şu ana kadarki anlatılan şeylerden sonra beklentiyi fazlasıyla karşılamıştım.

HIRS | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin