10. Afallamak

15K 1.1K 188
                                    

16.09.2021

***

Yaptığım işlere ara vermeme neden olan, ısrarla çalan telefonuma göz devirmiş ve elime almıştım. Ufuk'un aradığını düşünmüştüm hatta sövmeye hazırlanmıştım ki Kıvanç beyin aradığını gördüğümde bir titreme gelmişti. ''Lanet olsun.'' Kaç kere çalmıştı? 3 falan...

Hızla sandalyemden kalkıp odadan çıkmıştım. Ani gürültüm ve çıkardığım korku dolu seslerle tüm bakışlar bana dönmüştü ancak şu an umursayacak değildim. Umursamam gereken şey, patronumun benim defalarca araması ve benim salak gibi bakmamam sonucu, muhtemelen sinirden köpüren adamın gazabına uğramam ve işiteceğim kelimelerdi.

''Efendim.'' Korkarak açmış ve gelecek olan kızgın ton ve kelimelere hazırlamaya çalışmıştım kendimi ancak aksine sakin ses tonuyla konuşmaya başladığında afallamam sonucu bir süre sessiz kalmıştım. ''Devrim odama gelir misin?''

''T-tabi...'' Telefonu kapattığı anda hızla odasına doğru yol almıştım. Odanın önüne koştur koştur gelmiş, hafif bir soluklanmadan sonra ceketimin önünü iliklemiştim. Ses tonumu yerine getirmek amacıyla hafifçe öksürdüm. Az sonra yumruk yaptığım elimle kapıya iki kere tıklattım. ''Gir.'' Komutu alır almaz kapı koluna asılıp içeriye girmiştim. Kafasını bilgisayardan kaldırmadan önündeki koltuğu işaret etmesiyle hızla oraya yöneltmiştim adımlarımı.

Oturur oturmaz stresle oynadım ellerimle. Evet, bana olan davranışlarının farkındaydım. Daha doğrusu diğer çalışanlara karşı olan tavırlarından sonra bana, nedense fazla tolerans göstermesiydi gözlemlediğim şey. Ancak yine de korkuyor, bu sakin tavrının altından iğneleyici tonda söylediği sözcükler çıkacağını düşünüyordum.

Merakla beklerken, stresle derin nefesler aldım. Az sonra klavyede olan ellerini durdurmuş, kafasını bana çevirmişti. Düz bir ifadede olan yüzü ilk anda korkutmuş, ardından gülümsemesiyle benim de dudaklarım kıvrılmıştı. Az sonra gülümsemesi korkutucu bir hal alırken benim de gülümsemem solmuştu. Yüzündeki mimiklere göre ifadelerim değişiyor, maalesef ki korkumu gizleyemiyor ve yüzüme yansıtıyordum.

''Neden aramalarıma geç cevap verdiğini öğrenebilir miyim?'' dedi arkasına yaslanıp, rahat bir tavırla yüzüme bakarken. Az sonra her yüz yüze geldiğimiz zamanda olduğu gibi baştan aşağıya süzmüştü beni. Tek kolu, sandalyenin kolunda, diğer kolu ise masadaydı. Parmaklarıyla ritim tutarken daha da korkuyordum. Gerilim anlarında yankılanan akrep ve yelkovan sesleri gibiydi şu anki atmosfer ve ses.

''Ş-şey... özür dilerim. İşe daldığım için görmedim maalesef. Bilerek yapacağımız bir şey değil takdir edersiniz ki.'' Alaylı tonda bir ses çıkarmıştı. Elini bir anda masaya vurmasıyla yutkunmuştum. ''Bir dahakine dikkat etmeni öneririm. Bu tarz durumlardan hoşlanmam. Ne saat olursa olsun o telefonum açılacak.''

''Bugün için değil ancak, farkındasınızdır ki benim de özel bir hayatım var, mesai saatleri dışında aramalarınıza anında dönmek zorunda olduğumu düşünmüyorum.'' Yine dilimi tutamamış ve ağzımdan o kelimeleri çıkarmıştım. Etrafta dolaşan bakışları anında beni bulmuştu. Tek kaşı alayla kalkmıştı. ''Özel hayat?''

''Evet.''

''He sevgilimin yanındayken de sizin önemsiz işlerle alakalı aramalarınızı cevaplayamam demek istiyorsun yani?'' Bu sefer alayla gülen ben olmuştum. ''Onu demek istemedim. özel hayattan kastım sadece sevgili mi olduğunu düşünüyorsunuz yani?''

Konuşmanın neden böyle bir şeye evrildiğini anlamıyordum. Arada yaptığı bu sevgili imalarını ise asla anlamıyordum. Ne diye konuyu sürekli buraya getiriyordu ki?

HIRS | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin