A.M.Ş.K || 13.Bölüm

890 87 22
                                    

~ALEDA'DAN~

Saat gecenin üçüydü ve bir türlü uykum gelmiyordu. Austyn'i uyandırmamak adına da fazla dönemiyordum. Yavaşça kalkıp balkona çıktım. Havanın kokusunu içime çektim. Biraz iyi gelmişti. Bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Mor gökyüzünün altındaki parlak yıldızlar beni büyülüyordu. Bakışlarımı gökyüzünden aldım, kontrol bilekliğini açıp enstitünün etrafına baktım. Sakindi. Gerçeği dışarıdan harabe bir evdi. Kim ne yapabilirdi ki? Doğa üstü kişilerden başka. Dirseklerimi balkonun kenarına yaslayıp elimi çeneme koydum. Bu şekilde etrafı izlemeye başladım. Birkaç saat sonra gün doğacaktı. İşte o zaman mühürleri etkisiz hale getirecektik. Bu biraz canımızı acıtacaktı ya da anılarımızı silecek veyahut gücümüzü kaybedecektik. Ya da ne bileyim... Belki de ölecektik. Derin bir nefes aldım. Omuzlarım da pamuk gibi bir şey hissedince baktım. Austyn kalkmıştı ve omuzlarıma küçük pamuklu bir pike örtmüştü. Gülümseyerek sarıp sarmaladım. Üşüdüğümün farkında bile değildim.

"Kolların buz gibi olmuş."

"Üşüdüğümün farkında bile değilim."

"Peki farkında olmayacak ve uyumayacak kadar ne düşünüyorsun?"

Bir süre durdum. Mühürleri etkisiz hale getirmenin diğer iki bedelini onlara söylememiştim. Sadece Cerelia, Sam ve ben biliyorduk.

"Karay'lar, mühürler, Sar Dağı falan işte."

"Sar Dağı?"

"Evet, Sarsalar bitkisinin tohum verdiği dağ. Bilmiyor muydun?"

Başını iki yana salladı. "Hayır."

"Sarsalar bitkisi, Sar dağın en ucunda yeşerir. Dağ oradan en dibine kadar kök ve her bir tarafına hayat verir. Dağın etrafında göz alıcı bir sarmaşık oluşur. Bu yüzden ona Sar Dağı diyorlar. Sarmaktan geliyor, sarıp sarmaktan..." dedim gülümseyerek.

Gülümseyerek arkamdan sarıldı. Derin bir nefes alıp hızla ona döndüm ve sarıldım. O dağa çıktıktan sonra ne olacağını bilemezdim. Belki anılarım silinecek, belki güçlerim gidecek ya da ölecektim. Dudaklarını boynuma bastırırken gülümsedim. Ondan ayrılıp gözlerine baktım. Derin bir nefes verdim.

"Benden bir şey mi saklıyorsun?"

"H-hayır, bu da nereden çıktı?"

"Çünkü öyle hissediyorum."

"Tabi ki hayır, uyuyalım mı artık?" dedim.

Bir süre bana baktı. Dudaklarıma küçük bir buse kondurup geri çekildi.

"Olur."

Elimden tutarak beni kendiyle sürüklerken hemen yatağa uzandım. Prenste yanıma uzanıp beni kendine çekti. Başımı göğsüne koyarken kalp atışları kulaklarımı doldurdu. İçten içe gülümsedim. Bir kere daha bu kalbin benim için attığını biliyordum. Dudaklarını saçlarıma bastırdı.

"İyi uykular kızıl saçlı kız."

Gülümsedim.

"İyi uykular mavi gözlü adam."

Ona mavi gözlü demiştim çünkü ejderha gözü maviydi ve ona çok yakışıyordu. Gözlerini daha önce krallıkta onu izlemeye gittiğim zaman dönüşmeye çalışırken görmüştüm. Benliğini kazanırken ejderin mavi gözünü de kazanmıştı. Tabi bunları bildiğimi bilmiyor, orası ayrı bir konuydu.

*
Prens hala uyurken ben güneşin doğuşunu izlemiştim. Gün çoktan aymıştı. Yine bir türlü uykum da gelmemişti. Balkondan içeri girdiğim sırada Austyn'in uyandığını gördüm. Gülümseyerek yanına gittim.

ALEDA 2 || Mor Şehrin Koruyucuları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin