Dünden beri şiddetli yağmur yağıyordu ve her taraf çok güzel kokuyordu.
Yağmurla karışık toprak kokusu...
İki gündür antrenman salonundan çıkmıyor, sürekli antrenman yapıyordum. İşin ilginç tarafı iki gündür kimse yanıma da gelmemişti. Austyn bile! Thomas dönüşüm sırasında yerdeki kuma 'Suterén' şeklinde yazmıştı. Yani bodrum yazmıştı. Araştırma sonunda buraya uzakta olmayan bir yerde olduğunu öğrenmiştik. Mızrağımı hızla yere fırlatıp kendimi de yere attım... Göğsüm hızla inip kalkarken nefessizlikten öleceğimi hissetmiştim. Salonunun kapısı açılınca başımı o tarafa çevirdim. Gelenler bizimkilerdi. Hızla yerimden doğrulup ayağı kalktım. Sam üzerime bir tane havlu atınca terimi sildim.
"Tamam tamına iki gün aralıksız burada antrenman yaptın. Görende seni savaşa hazırlanıyorsun sanacak!" deyince Lucky gülümsedim.
"Belki de savaşa hazırlanıyorumdur Luck, nereden bileceksin.!"
"Git güzel bir duş al ve dinlen. Akşam saat tam 09.00 'da toplantı odasında toplanın."
"Saat kaç?" diye sorduğumda Sam "Tam dört buçuk saatiniz var." dedi ve yanımızdan ayrıldı.
"Vay canına, karın kasların efsane gözüküyor!" diyen Cer'e gülümsedim.
Lucky konuşmama izin vermeden "Açlıktan o hale gelmiştir." deyince aç olduğumu yeni fark etmiştim.
"Luck kesinlikle çok haklı." bu cümleme karşı kendisiyle gurur duymuşçasına diklendi.
"Pekala, ben odama çıkıp bir duş alayım. Biraz dinlendikten sonra toplantı odasında buluşuruz." diye tekrar konuşunca herkes onaylayan mırıltılar çıkardı.
O kadar çok yorgun hissediyordum ki yukarı çıkmaya mecalim yoktu. Hızla bir kapı açıp Austyn 'e döndüm.
" Geliyor musun? "
" Sen git geleceğim ben. "
Başımı 'tamam' anlamında sallayıp hemen kapıdan geçtim. Anında odama gelirken banyoya girdim. Üzerime yapışan kıyafetlerden hemen kurtulup sıcak suyun altına girdim. Tanrım! İyi ki sıcak su vardı, yoksa bu yorgunluğumu ne ile atacaktım bilmiyordum. Suyun her damlası bedenimden süzülürken bana bir rahatlama geliyordu. Birkaç dakika daha akmasına izin verip suyu kapattım. Saçımdaki fazla duyu sıkıp bornozumu hızla üzerime geçirdim. Banyodan çıkarken prensin yatağımda uzandığını gördüm. Elinde kitap vardı ve sanırım benim çıktığımı anlamamıştı.
Evet kesinlikle benim çıktığımı anlamamıştı, çünkü elindeki kitaba son derece dalmıştı.
Aramıza bir duvar yaptıktan sonra giyinmeye başladım. Yağmur hala yağarken, havadan soğuk rüzgarlar da esiyordu. Saçımı üstten üstten tarayıp, yaptığım duvarı yok ettim. Ardından da hızla kendimi yatağa attım. Prens sonunda elindeki kitabı bırakıp kollarını belime doladı. Ben de kollarımı boynuna dolarken başımı da omuzuna koydum. Bedenim yavaş yavaş rahatlarken göz kapaklarım uyu diye bağırıyordu. Tanrım! İyi ki uyku da vardı. Birçok şeyin kaçış yoluydu. İçimden gülümsedim. Prens saçlarımı koklayıp buseler kondururken beni kendine daha çok çekti. O hala saçlarımı koklamaya devam ederken daha fazla dayanamayıp kendimi uykuya teslim ettim.
***
Gözlerimi açar açmaz mavi gözlerle karşılaşınca gülümsedim. Kendimi dinç hissediyordum ama sanki hala uykum var gibiydi. Nasıl oluyordu ben de bilmiyordum.
"Hiç kalkasım yok." diyen prensi onayladım.
"Benim de."
"Kalkmasak mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEDA 2 || Mor Şehrin Koruyucuları
FantasíaALEDA ~HÜKÜMDAR~ Kitabının 2. Serisidir. Tüm telif hakları saklıdır.! ~~~ "Öncelikle hepinize merhaba. Yeni görevimiz diğer görevlere oranla çok değişik. Bu sefer gidip gelmeyeceğiz." "Daha açık olur musun?" dedi prens, Aleda'nın sözünü keserek. "Bu...