ve bölüm...
TANER
Bir savaşa girdim, gözlerim kapalıydı, gençtim, heyecanlıydım, sabırsızdım ve yenildim. Yaralar aldım, gözyaşlarım aktı ve ayağa kalktım. Çünkü bir zaferim vardı elimde tutmam gereken: oğlum...Onun için gülümsedim, onun için mutlu oldum ve onunla bir gelecek düşündüm. Başka kimse olmayacak, olamaz da zaten, dedim... Buna ben izin versem, kalbim kabul etmezdi, akıllanmadın mı diyerek kızardı bana. Çünkü mesleğim hayatıma birini alabileceğim bir meslek değildi. Kolay kolay hiç kimse beni çekmezdi, özellikle sır dolu hayatımı. Öyle görevler oluyordu ki bazen adımın Taner olduğunu unutuyor ya da emin olamıyordum.
Kısacası benim hayatım ‘evli, mutlu, çocuklu’ üçlüsüne hiç ama hiç uygun değildi. En iyisi ‘Carpe Diem’ felsefesiydi. Anı yaşa...
*-*Rina girdiği büyüyü anlayamıyordu. Adamın dudakları onu esir aldıkça, kendinden geçiyor, gözleri kendiliğinden kapanıyordu. Tolga ellerini hiç götürmemesi gereken bir yere götürdü ve avuçları ile kalçalarını kavrayarak kendine daha çok çekti, dudaklarını serbest bırakıp, boynuna yöneldi. Yakalanma korkusu, peşlerindeki adamlar, şuan bulundukları durum adrenalin duygusunu zirveye çıkarmış, onları bambaşka bir dünyaya sürüklemişti.
Tolga gücünün sadece yüzde üçlük kısmını kullanıp onu arkaya doğru ittirdi ve duvarla kendi arasında kalan kızın yeniden dudaklarını ele geçirdi ama bu sefer öpüşmeyi daha da derinleştirmek için başını yana eğip, üstünlüğü eline aldı, bir parmağının yardımı ile de dudaklarında daha çok yer açıyordu kendine. Kızın birbirine bastırarak sıktığı ayaklarını ayırmak istedi ama başaramadı.
“Ayaklarını aç Rina!”“Hayır,” dedi kız nefes nefese, ama şuan aslında istediği tam olarak da bu adamın kollarında olmaktı. Sanki yıllardır yarımdı ve şuan bu adamla tamamlanmıştı. Oysa bu adam onu paramparça edendi, bu adam onu bahçesinden koparıp çalandı. Ama yine de onunla nefes almış, onun dudaklarında hayat bulmuş gibiydi.
“Aç şu ayaklarını Rina!”
“Hayır...” diye yine cılız bir sesle itiraz etti.Tolga kızın dudaklarından ayrılıp, alnını alnına yasladı ve “Neden?” dedi en teslim olunmuş bir inleyişle. Kızın gözlerine baktı, “Kontrolü bana bırak hadi bebeğim...” şuan bu kızı deli gibi istiyordu ve Allah şahittir ki durmayacaktı, durdurulmazsa sonuna kadar gidecekti.
Rina onu üzerinden itti, “Yapma Tolga, ikimizde birbirimizde etkilenmediğimizi ve bir anlık bir şey olduğunu biliyoruz.”
“Sence bu senden etkilenmemiş halim mi Rina?” diye sessiz bir öfkeyle söylendi kendini göstererek. “Bi bak istersen bana!”
“Yapma Tolga, bir anlık bir şey işte. Adrenalin-”Tolga alayla kahkaha attı, “Tamam kes Rina!” dedi sinirle. “Bir anlık bir sik hevesi değil, en azından benim için, o yüzden sus istersen!” gerçekten böyle mi düşünüyordu? Bir anlık bir şey miydi? Siktir, asla değildi.
Tolga sinirle söylenirken kapı tıklatıldı ve hızla kıza dönüp “Şişş...” diyerek belinden silahı çıkarıp Rina’yı arkasına aldı. Ama kapıdaki “Benin, Taner!” deyince rahat bir nefes verip tekrar çıkardığı silahı beline yerleştirip kilitli kapıyı açtı.
“Bir an yetişemeyeceksiniz sandım.”Taner “İyi misiniz?” diye telaşla sorarken arkada ona kaşlarını çatarak bakan kızı gördü. “Merhaba,” dedi gülümseyerek. İçindeki o değişik duyguya engel olamamıştı. Ne tatlıydı. Ne de asabiydi. Aynı Tamer gibi, diye geçirdi içinden.
Rina sadece başı ile yanıtlayınca onu Tolga “Konuşmayı çok sevmeyen bir kız, çok değişik değil mi?” diye dalga geçti. “Tam aşık olunası-”
“Ve uzak durulası Tolga, o benim kardeşim!” dedi tehditkar bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAK HİÇ HESAPTA YOKTU - BELA SERİSİ II *FİNAL
RomanceBela o adamın soyadıydı, ateş ise yaşadığı yer... Ateşin içine çektiği masum, hiçbir şeyden habersiz bir kız... Oysa tek amacı onu korumaktı. Ateşte yanmak mı daha korkutucuydu, yoksa buzun içinde donmak mı? İşte o masum yürek tam da bu iki ucu ölüm...