Ufuk adama kaşlarını çatarak bakarken o Linda'nın anne yüreğini sonuna kadar kullanmaktan utanmıyordu. "Linda bak tam burası. Nasıl acıyor ya. Nefes alsam yanıyor. Üflesene... Çok yanıyor canım."
Linda başını eğip koluna baktı, "Bir morlukta yok, ama..."
"Ne?" dedi Tolga kolunu çekerek, "Yalan mı söylüyorum yani ben? Yalancı mıyım Linda? Bunu mu demek istedin? Alçıda elim kolum görmüyor musun? Ne yani ben sırf burada kalayım, size eziyet ettireyim diye gittim bir doktora bütün maaşımı bastım -çünkü işim gücüm yok ya benim- yalancıyım ya, dedim ki şu kolumu alçıya al! Öyle dedim, manyağım çünkü ben!" Sonra alıngan bir şekilde Linda'ya baktı, "Geçen ki suçlamanı da unutmadım Linda, hem iftira, hem yalancılıkla suçlama valla bravo. Ayakta alkışlanacak kadınsın."
Söylediği bunca doğruyu, yalanmış gibi akseden adama Hande hayret ederken, Rina gözlerini kısarak bakıyordu. Ufuk ise hala şüpheciydi, Linda o an meslek kimliğinden uzakta, tamamen anne şefkatiyle yaklaşıyordu olaya.
"Ya Tolga, saçmalama, şimdi ben böyle mi demek istedim? Ay lütfen üzülme, Taner Tamer neyse sende osun benim için. Evladım gibisin, gel buraya," dedi kollarını açarak.
Tolga hafif üzülmüş bir şekilde kadının kollarına sığınırken ona öfkeyle bakan Ufuk'a sinsi sinsi gülüyordu. 'Zafer benim' der gibi bakıyor, adamı çileden çıkarıyordu.
"Linda!" diye inledi Ufuk sinirle. "Bu adam yalan söylüyor."
Tolga başını kaldırıp, masum kedi gibi baktı kadına, "Ben yalancı mıyım?" dedi alıngan ve kırılmış bir ses tonuyla. "Ha Linda söyle!"
"Hemde üst lisans yapmış, dünya çapında bir yalancısın Tolga!"
Linda kocasına ayıplar gibi baktı, "Ufuk rica ediyorum saçmalama. Çocuk haklı, gidip kendi kendine alçıya alacak hali yok kolunu. Manyak mı ki bu?"
Tolga başını yana eğdi, "Yani, deli miyim ben Ufuk abi, aşk olsun?"
"Evet yani," diye şaşkınlığını bir kenara bırakan Rina, ilk kez konuşmuştu, "Size yalan borcu mu var? Ayrıca neden öyle bir yalan söylesin ki? Bu evde kalmak için özel bir sebebi de yok! Ne olabilir yani?"
Ufuk bu sefer kızına baktı, "Ben çok iyi biliyorum ne olacağını da, dilim varmıyor söylemeye. İçim acıyor-" adama bakıp gözlerini kıstı, "Ve de içim almıyor!"
Linda ayağa kalktı, "Ben sana misafir odasını hazırlayayım, uyu dinlen biraz. Nasıl da insafsızsın Ufuk! Gerçekten sana inanamıyorum, yaralı bir vatansevere yaptığına bak!"
"O vatansever değil Linda, sen olayı hiç anlamamışsın! O başka şeyler seviyor!"
"Rica ediyorum sus Ufuk! Aa! Hadi gel Tolga sen benimle."
"Geliyorum Lindacığım. Zor yürüyorum biliyor musun?" ayağa kalkan Tolga, gözlerini kıstı ve Linda gözden kaybolunca sırıttı, "Kırk kere söylerseniz olurmuş, otuz dokuzdasın Ufuk abi." Tam odadan çıkarken kısık ama Ufuk'un duyacağı şekilde şarkı mırıldandı.
"Kapıya koydum tüm gereksizleri,
Bu saatten sonra keyfime bakıyorum.
Toparladım ne var ne yok her şeyimi,
Müsaadenizle aşkıma kaçıyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAK HİÇ HESAPTA YOKTU - BELA SERİSİ II *FİNAL
RomanceBela o adamın soyadıydı, ateş ise yaşadığı yer... Ateşin içine çektiği masum, hiçbir şeyden habersiz bir kız... Oysa tek amacı onu korumaktı. Ateşte yanmak mı daha korkutucuydu, yoksa buzun içinde donmak mı? İşte o masum yürek tam da bu iki ucu ölüm...