BÖLÜM 17 - GÜL BAHÇESİ

3K 388 62
                                    


“Linda!” diye inleyerek girdi içeri Ufuk. “Her yer alev alev! Yangın alarmını çalıştırmamız lazım. Bu evi bir an önce boşaltmamız lazım!”
Linda yattığı yerden doğrulup, gece lambasını açtı ve kaşlarını çattı, “Ne saçmalıyorsun ya? Ne oldu?” sonra ofladı, “Ya Ufuk iyi ki bir çocukların bir kaç gün bizde kalacaklarını söylediler. Küçük huysuz çocuklar gibisin yemin ederim.”

“Linda!” diye tısladı bu sefer. “O Tolga denen fantastik film artisti, almış bir tepsi dolusu fantastik yiyecekleri, kızımın odasına girdi.”
“O ne demek ya? Acıkmışlar demek ki Ufuk, ay sende ha! İki lokmayı esirgiyor çocuklardan.”
“Lan ne iki lokması Linda! Kavanozlarca...” diye inleyen Ufuk elini alnına koydu.
“Sen çocukların kapısında bekçilik mi yapıyorsun Ufuk?” cık cıkladı, “Gerçekten inanılmazsın. Çok ayıp bu yaptığın. Acıkmışlar ki yemek almışlar, ne var bunda?”

“Şimdi bu mu sorun Linda?” diye bağırdı. “Acıkan insan iki yumurta kırar sahanda yer, bu adam toplamış sana evdeki reçelleri, çikolataları kavanoz kavanoz... Oh! -bak bak bir de laf çakıyor ‘kızının canı çekmiş’ diyor.” Gözlerini yumdu, “Linda ben bu adamı döverim.”
Linda kahkaha attı, “Ay Ufuk hatırlıyor musun? Taner’e hamileydim ben. Tamer de o aralar uyumuyordu. O yüzden annemlerde kaldık bir süre. Tamer uyanmasın diye odadan çıkmış, kilere geçmiştik. Babam da bizi öpüşürken yakalamıştı. Sende ‘Linda’nın canı karabiber çekti’ demiştin. Babam da sana, ‘Ben görüyorum oğlum ne haltının karasını çektiğini canınızın,’ deyip, o geceden sonra da Tamer’i yanlarında yatırmışlardı odadan çıkmayalım, diye.”

“Karşımda koca karabiber kavanozu vardı Linda, aklıma ilk o geldi. Tamam şimdi ne alaka o? Nereden bağlantı kurdun? Çok saçma!” diye çıkıştı.
“Yani sevgilim, hamilelerin canı her an her şey çekebiliyor. Sende babam gibi anlayışlı ol!”
Adam tişörtünü çıkarıp yatağa girerken işaret parmağını salladı kadına, “Baban anlayışlı değil, akıllı adamdı Linda. Bir daha evin her hangi bir yerinde seninle sevişip, yakalanmayalım diye yaptı.”
“İyi sende akıllılık et, görmezden gel ve sus Ufuk, ayrıca bir an önce beni öp! Seni özledim.”
“Emrin olur,” dedi küçük çocuk gibi dudaklarını büzerek. Ardından kadının üzerindeki geceliği hızla çıkardı.

***

Tolga odaya girdiğinde onu seksi bir gecelikle bekleyen kadına gülümsedi. “Kapıyı da kilitleyelim de bir Ufuk Karan baskınına daha uğramayalım.”
Rina’nın gözleri kocaman açıldı, “Bastı mı bizi?”
Elindeki tepsiyi komodine koyup, yatağa giren Tolga sırıttı, “Tabi, banyoda sevişiyorduk.”

“Hii!” dedi elini ağzına koyup, kıkırdayarak. “Çok kötüymüş. Anladı mı peki? Yani gördü mü?”
Dudaklarını büzdü, “Görmedi ama bence anladı da salağı oynadı,” diye mırıldanıp kadına biraz daha yaklaştı. “Bebeğimize dokunabilir miyim?” -Artık sana dokunmak istiyorum kelimesinin üstü kapalı haliydi bu.
“Tabi,” dedi adamın elini alıp karnına koyarak.

Tolga gülümsedi ve “Böyle değil,” diye fısıldarken kızın geceliğini üzerinden çıkardı.
Rina’nın bedeni titrerken, kalbi deli gibi atıyordu. Çok heyecanlanmıştı. Sanki ilk gibiydi. Adam elini kızın çıplak karnına koyarken, dudaklarını da kızın dudaklarına teslim etti ve yavaş yavaş geriye gitmesini sağladı.
“Ee çikolata? Reçel?”

Tolga sırıttı, “Tatlılar en son... Önce bir ana yemeği yiyelim de...”
Adamın her dokunuşu, her öpücüğü, her temasıyla Rina’nın aklına görüntüler geliyordu. Pembe, kırmızı, sarı renklerle dolu gül bahçesi... Birlikte dizdikleri ev... Evi dizerken yaşadıkları o ateşli anlar... Görevden geldiği gece odasına gelip seviştikleri o gece...
Ve o dağ evinde göldeki ateşli öpüşmeleri...

UNUTULMAK HİÇ HESAPTA YOKTU - BELA SERİSİ II *FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin