🎭
Defne dış kapıdan gelen kıkırtı ve fısıltıları duyunca kitabını kapatttı. Ev arkadaşları birkaç saat önce izlemeye gittikleri filmden dönmüştüler. Neşelerine bakılırsa filmden memnun kalmışlardı. Eh, sevindim, diye düşündü Defne. Elif bu filmi iple çekmişti. Eğer ki film kötü geçmiş olsaydı Defne onun yıkılacağını biliyordu. Kapının kapanma sesi ile birlikte iki kız salona girdiler. Defne'nin hâlâ uyumamış olduğunu görünce Elif heyecanla yanına koştu.
"Kesinlikle gelmeliydin, Defne. Neler kaçırdığının farkında değilsin!" dedi Elif derin bir iç çekiş eşliğinde. Defne bezgin bir şekilde iç çekti. Elif ve filmleri hakkındaki uzun bir konuşma başlamak üzereydi ve bundan kaçışı yoktu. Ayrıca onunla filme gitmek Defne'nin hayatta yapacağı en son şeydi. Çünkü arkadaşı komedi filminde bile hüngür hüngür ağlayabilirdi.
"Yani bu nasıl bir hikâyedir?! Oyunculuklar desen efsane ötesi! Hikâye desen ayrı bir mükemmel! Bu adam nasıl bu kadar mükemmel senaryolar yazabiliyor?! Bir işin de kötü olsun be adam!" dedi Elif ellerini gökyüzüne kaldırıp sitemkâr ve hayranlıkla harmanlanmış bir sesle. Defne kendini tutamayıp güldü. Arkadaşının bu kadar tutkulu bir şekilde anlatışı karşısında gülmekten kendini alamamıştı. Elif ona öfkeli bir bakış attı. Defne kendini topladı.
"Kimdi bu adam?" dedi yalandan meraklı bir ses tonuyla.
"Harun Berceste..." dedi hülyalı bir şekilde. İsmi duymasıyla birlikte anlık bir ürperme hissetti. Anlamlandıramadığı bu ürpermeyi görmezden geldi. Onun yerine dudaklarını birbirine bastırıp gülmesini engelledi. Normal bir insan oyunculara vurulurdu. Elif ise senarist ve yönetmen olan bir adama vurulmuştu. Bu adamı da görmüş değildi üstelik.
"Bak şuna, nasıl da bıyık altından gülüyor. Senin bu film dünyasına olan buzdolabı tavrın ne olacak?" dedi Elif sıkıntıyla iç çekerek.
"Kitaplarımı tercih ediyorum, Elif. Onlarla daha mutluyum. Karakterlere bir yüz verilmesinden ziyade hayal gücümle yaratmayı severim. Ayrıca dünyanın en büyük klişesidir tatlım, biliyorsun, zevkler ve renkler tartışılmaz." dedi Defne gülerek. Elif gözlerini devirdi.
"Hâlâ mı film ve kitaplar kapışması?" dedi o sırada içeriye giren Tuğba. İkili eve döndüğü gibi Tuğba odasına gitmişti. Üstündeki hemşire üniformasından az sonra nöbet için çıkacağını tahmin etti Defne.
"Lütfen, Tuğba, filmin ne kadar mükemmel olduğunu Defne'ye söyler misin?" dedi Elif bezgin bir iç çekişle
"Senin yanında olmak isterdim, Defne ama film gerçekten de harikaydı. Oyunculuklar mükemmeldi. Başrolün ölümü Elif'in baraj kapaklarını açmış olsa da ben ve şemsiyem sayesinde filmi güvenle izleyebildim." dedi hafif alaycı bir sesle. Elif, Tuğba'nın son sözlerine göz devirdi.
"Filmin sonunda senin bile gözlerin dolu doluydu, Tuğba. Öyle bana duygusuz numaraları yapma. Bence salondaki hiçkimse gözyaşlarını tutamadı. Duygusu mükemmeldi. Salondaki birçok erkeğin bile duygulanmasına sebep oldu. Hepsi gizliden burunlarını çekiyorlardı." dedi Elif kollarını göğsünden bağlayıp kendinden emin bir sesle.
"Aslında onun bir filmini izlemiştik, Defne. Belki hatırlarsın. Şu verem hastalarının işlendiği eski dönem filmi vardı." dedi Tuğba düşünceli bir sesle.
"Ah, hatırlıyorum. Çok gerçekçi ve vurucu bir filmdi." dedi Defne filmi hatırlayıp ürpererek.
"Çok sert ve güçlü bir kalemi var. Bir röportajını görmüştüm. Adam son derece ukala ve alaycılıkta çok acımasız biri. Ama yazdıkları hep ince ruhlu anlamlı şeyler oluyor. En dişli eleştirmenler bile kötü bir şey diyemiyor adamın işlerinin mükemmelliği karşısında." dedi Elif bir avukat edasıyla.
![](https://img.wattpad.com/cover/287798626-288-k568128.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girift
RomanceHüzünlü Aşklar Serisi 2 Hayatının üç yıllık bir kısmı silinmişti Defne'nin. Muğla'nın Ortaca'ya bağlı Dalyan beldesinde gözlerini açtığında hafızasından uçup giden anılarının yalnızlığı ile kalakalmıştı. Jandarma ve emniyet de onun hakkında çok bir...