XII.

149 24 16
                                    


🎭 

     Perşembe günü hava açık ve güneşliydi. Bu yüzden kahvaltıyı bahçelerinde yapmaya karar vermişti üç genç kadın. Kahvaltı neşe içinde başlamıştı. Ta ki Defne arkadaşlarına o gün ki planlarından bahsedene kadar... Harun ile yapacakları tekne gezintisinden bahsetmesiyle masaya derin bir sessizlik çökmüştü. Defne onların kendisi için endişelendiklerini biliyordu. Kendisinin de içi bu konuda rahat değildi ama kendini ondan uzak tutamadığı ve ona hayır diyemiyor oluşu -ya da demek istemiyor oluşu- bir gerçekti. Genç dam üstünde nasıl bir efsun kullanıyordu, hiçbir fikri yoktu ama bu efsuna karşı koyamadığı bir gerçekti. İmkânı olsa karşı koymak ister miydi, ondan da emin olamıyordu. Başlarda bunun basit bir fiziksel çekim olduğunu düşünmüştü. Çünkü onun tenine değdiği anda içinde bir ateş yanmaya başlıyordu. Ama bu kadarla kalmıyordu. Defne'nin içindeki ateş sadece bu cinsel çekimden değil bundan daha yoğun ve daha korkutucu bir arzu ile yanıyordu. Defne'nin kendini durdurmasının sebebi de buydu. Harun'a kendini bırakabilirdi. Hissettiği bu tutkunun karşılıklı olduğuna inansaydı büyük ihtimalle düşünmezdi  ve bırakırdı kendini. Harun'a gitse genç adamın kendini reddetmeyeceğini biliyordu. Ama Defne sadece cinsel arzulardan oluşmuyordu. Kendisinin ihtiyaç duyduklarını ise Harun'un verebileceğine inanmıyordu. O düşünceler içinde kaybolmuşken Harun bahçelerine giriş yaptı. Defne kendini toplayıp, 

"Günaydın." dedi hafifçe gülümseyerek. Kızlar da yanında isteksizce birer 'günaydın' gevelediler ağızlarında. Defne onlara gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. 

"Günaydın! Hazır mısın Defne?" dedi Harun hızlıca. Kızların tavrına takılmış gibi durmuyordu. Rahat bir nefes aldı ama henüz kahvaltısını bitirmiş sayılmazdı. 

"Kahvemi bitireyim. Sen de ister misin?" dedi Defne kahvesinden bir yudum alırken. 

"Hayır, teşekkürler." dedi Harun sadece. Başka bir şey söylemedi ama Defne'nin fincanındaki kahveyi kafasına dikip masadan kalkması için tonlaması yetmişti. İçeriye ceketini almak için kısa bir süreliğine gitti. Ardından bahçede istifini bozmadan oturan kızların öfkeli bakışlarına öpücükle cevap verdi ve Harun'un arabasına yöneldi. Yola çıktıklarında Harun ona yandan bir bakış attı. 

"Bugün sonbaharın son günleri olmasına rağmen bir bahar tanrıçası olarak çok hoş gözüküyorsun." dedi gülümseyerek. Defne çiçekli elbisesine baktı ve istemsiz güldü. 

"Teşekkür ederim." dedi o da gülümseyerek. 

"Anlaşılan arkadaşların bu gezintiyi pek onaylamıyorlar." dedi ardından alaycı bir sesle. Defne arkadaşlarının bariz öfkesinin onun gözünden kaçmayacağını biliyordu. 

"Yine zekanla ışık saçıyorsun. Başka ne bekliyordun ki?" dedi Defne de onun alaycı tonunu taklit ederek. 

"Senin hakkında karanlık planlarım olduğunu mu düşünüyorlar?" dedi Harun gülerek. 

"Var mı öyle bir şey?" dedi Defne gözlerini şüpheyle kısarak. 

"Olmak zorunda. Sen bugün Persephone olduysan Hades olarak iyi bir iş çıkartmam gerekiyor ama denizde olacak olduğumuza göre belki Poseidon ağır basacağı için kendimi dizginlemek zorunda kalabilirim. Poseidon'un seni kaçırmasını istemem." dedi çenesini kaşıyarak. Defne gülüşünü bastırmaya çalışırken dudağının kenarında bir gamze belirdi. Bu Harun'un gözünden kaçmadı. 

"Ne kadar güzel bir gamze! Senin okul zamanlarını düşünmeden edemiyorum. Oldukça büyüleyici bir öğrenci olduğuna neredeyse eminim." dedi gözlerini yola çevirerek. 

GiriftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin