XXVII.Bölüm

803 47 12
                                    

Sessizlikle yedikleri akşam yemeğinin ardından Çetin ciddi bir ifadeyle gelip Ali Rahmet'i çağırmıştı. Yaklaşık yarım saattir de Ali Rahmet o soğukta durmuş hararetli hararetli konuşuyordu. Nazire tepsideki çayı orta sehpaya bırakırken pencereden Ali Rahmet ve Çetin'i izleyen Hünkar " Hasta olacak" diye söyleniyordu. Ali Rahmet'in başını çevirip konağın penceresinde onu görüp gülümsemesiyle geçip az önceki yerine oturdu. Gözlüklerini takıp onca hengameden aylardır bitiremediği kitabı okumaya devam etti. Kitaptaki kadın karakter "Günün birinde..." diyordu sevdiği adama "Seninle mutlu bir birlikteliğimiz olacak"
Hünkar:Çok beklersin!
"Kim neyi çok bekler Yaman Hanım ?" diye daha kapıda ellerini birbirine sürterken sormuştu Ali Rahmet. Yanına geldiğinde Hünkar gözleriyle kitabı işaret etti.
H:Karaktere diyorum.
Nazire Ali Rahmet'e de çay getirip salondan çıktığında Ali Rahmet de çiftli koltukta Hünkar'ın yanına oturmuştu.
"Onları birleştiren sevgileriydi, ne olursa olsun bozulmayan güçlü bir sevgi!" diye anlatmaya devam ediyordu yazar. Ali Rahmet'le onu birleştiren de bu değil miydi? Bunca yaptığını Adnan'a yapmış olsa çoktan başka bir kadının kollarına koşardı diye düşündü. Bu kadar sabırlı olmaz yıkıp geçer,Hünkar'ı da o enkazda bir başına bırakırdı. Hünkar düşünceleriyle boğuşurken Ali Rahmet de televizyonu açmıştı. Madem Yaman Hanım konuşmamayı seçiyordu...Hünkar gözlüğünü çıkarıp oflamaya başladığında Ali Rahmet duymazlığa gelerek rastgele açtığı kanalı izliyordu.
Hünkar:Ali Rahmet inadına mı yapıyorsun?
Ali Rahmet:Niye Yaman Hanım sevmez misin bu filmi?
Hünkar yeni bir kavga istemediğinden pes ederek elindeki kitabı orta sehpaya bıraktı. Kitabın isminin görünmemesi için üstün bir çaba göstererek orta sehpada duran gazeteyi üzerine koydu.
Ali Rahmet imalı bakışlarla gazeteyi kaldırdığında kitabın arka kapağındaki yazıyı okudu:Demek Sevenler Şatosu...
Hünkar:Öylesine okuyorum. Hem ben aşk romanı sevmem biliyorsun...
Hünkar siyah beyaz filmde karşılıklı oynayan Çolpan İlhan ve Sadri Alışık'a Ali Rahmet'in az önceki imalı bakışları ile bakarak gülümsedi:Demek Yalnızlar Rıhtımı...
A:Öylesine izliyorum. Hem ben aşk filmi sevmem biliyorsun...
Ali Rahmet gerinerek elini Hünkar'ın omzuna attığında Hünkar gülümsemesini gizlemeye çalışarak televizyona bakıyordu. Filmin ilerleyen dakikalarında Sadri Alışık hisli bir sesle "Güner madem ki birbirimize benziyoruz neden beni bekleyen sen olmayasın?" diye sorduğunda Ali Rahmet başını hafifçe Hünkar'a çevirmişti.
Ali Rahmet:Bu Güner sevmiyor mu bu Rıdvan'ı da işi böyle yokuşa sürüyor?
Hünkar:Tam aksine...Sevdiğinden yapıyor. Kendi kötü talihinin ona da bulaşmasından korkuyor.
Ali Rahmet:Böyle bir şey mümkün mü Allah'ını seversen Hünkar ?
Hünkar:Filmi ben mi yazdım sanki Ali Rahmet?
Ali Rahmet "Hem ne olur bulaşsa ? Ayrı olup mutsuz olmaktansa birlikte mutsuz bir hayatı paylaşmak daha kolay değil mi ? "Hünkar'ın cevap vermesine fırsat vermeden gözlerini siyah beyaz filme çevirerek başka bir soru sıraladı:Sonunda kavuşacaklar mı bari ?
Hünkar:Ben söyledikten sonra ne anlamı kalıyor filmi izlememizin?
Ali Rahmet elini Hünkar'ın omzundan çekip ayağa kalkmak için hamle yaptı:Bak eğer sonunda ayrı olacaklarsa değiştireceğim.
Hünkar Ali Rahmet'in kolundan tutup yanına çekiştirirken sahte bir sinirle yüzünü yeniden yanına oturan Ali Rahmet'e çevirdi:Güner'le Rıdvan sarmaş dolaş yağmurun altında karanlık bir sokakta yürürken bitecek. Oldu mu geçti mi merakın ?
Ali Rahmet geçti diye yanıtlasa da bu sefer içinde başka merak tohumları filizlenmişti:Sen bu filmi kimle izledin daha evvel ?
Hünkar:Ken-
Ali Rahmet:Kenan'la mı?
Hünkar:Kendim izledim. Kendim!
Ali Rahmet kollarını Hünkar'a dolayarak muzurca gülümsedi:Bak sen! Aşk romanlarını sevmeyen Yaman Hanım aşk filmleri izliyor demek...
Hünkar Ali Rahmet'in kollarını işaret ederek "Böyle mi izleyeceğiz filmin kalanını?" derken Ali Rahmet Hünkar'ın sağ yanağından öpüp başını yeniden televizyona çevirdi.
A:Valla ben hiç şikayetçi değilim.
Hünkar:Bana yine fikrim sorulmuyor bakıyorum.
Ali Rahmet kendisine bakan Hünkar'a dönüp sol yanağından da öptü:Haklısın yavrum sormak icap ederdi. Şikayetçi misin ?
Hünkar Ali Rahmet'in bu hallerine dayanamayıp gülerken Ali Rahmet karşıdan gelen Nazire'yi görüp kollarını gevşetmişti.
Ali Rahmet:Vallahi film öyle güzel ki çayları soğutmuşuz Nazire.
Nazire "Hemen yenilerim ağam" diyerek çay bardaklarını götürdüğünde Ali Rahmet Hünkar'ı yeniden omzundan tutarak kendine bastırmıştı:Şu soğuk havadan sonra içimiz ısındı.
H:Ali Rahmet...
A:Ben çayı diyorum Yaman Hanım. Sen neyi anladın ?
Çalan telefonun sesiyle Hünkar " Tabi canım çayı diyordun" diye söylenerek ayağa kalktığında Ali Rahmet de gülümseyerek onu izliyordu. Hala beyaz bayrak çekilmemiş, özürler dilenmemiş olsa da aralarındaki uzaklığın azalmasına, Hünkar'ın burada bu konakta onunla olmasına çocuklar gibi seviniyordu. Hünkar kaşını kaldırarak "Kaynanan merak etmiş arıyordur." diyerek ahizeyi eline aldı. Karşıdan Saniye'nin sesini duymayı bekleyerek konuştuğundaki telefonun diğer ucundaki bir müddet sessiz kalmıştı. Belli ki Ali Rahmet'in sesini duymayı bekleyerek aramıştı. Ben Ali Rahmet Fekeli ile görüşecektim dedi telefonun diğer ucundaki kadın. Hünkar bu sesin sahibinin kim olduğunu anlamaya çalışırken karşı taraf uzayan sessizliği başka şekilde anlamlandırmıştı. "Alo sesim geliyor mu ? "sorusuna da cevap alamayınca kendi kendine "Allah Allah yine hatlar mı karıştı "diye söylenmeye başlamıştı.
Hünkar:Sesiniz geliyor hanımefendi.
O sırada oturduğu yerden onu izleyen Ali Rahmet'e gösterdi elindeki ahizeyi.
Hünkar:Sana.
Ali Rahmet:Kimmiş?
Hünkar:Bir kadın...Seni bekliyordu belli ki telefona ben çıkınca söylemedi kim olduğunu.
Ali Rahmet Hünkar'ın imasıyla bıyık altı gülümseyerek aldı elinden ahizeyi. Selamlaşma ve hatır sorma ardından karşı taraf konuşmaya başlamıştı. Ali Rahmet onun söylediklerine gülerken karısı çiftli koltukta umursamaz bir tavırla oturmuş az önce kitabını saklamak için kullandığı gazetesini okuyordu. Ali Rahmet'in "Vallahi unutmuşum be Lütfiyem" demesiyle Hünkar umursamazlığını bir tarafa bırakıp kolunu koltuğun sırt kısmına yaslayarak yönünü Ali Rahmet'e çevirdi. Lütfiyem mi demişti yoksa yanlış mı duymuştu. Ortak tanıdıklarını düşündü kısa bir süreliğine ancak bu isimde birini bulamadı. İlgilenmemeye çalışarak gazetenin sayfalarını seslice çevirerek yüzünü gazetenin ardında saklandığında Ali Rahmet telefonu kapatmış merdivenlere doğru ilerliyordu. Birkaç dakika sonra ayak sesleriyle gazeteyle tüm yüzünü yeniden kapattığında Ali Rahmet karısının haline gülmeden edemedi. Ceketinin yakalarını düzeltirken imalı bir gülümsemeyle sordu:Eh nasıl memleketin hali ?
Hünkar elindeki gazeteyi katlayarak dizine koydu:Lütfiyenizle sohbetiniz kadar hoş değil.
A:Doğru...Lütfiye hoş sohbettir.
H:Orası kesin canım. Bana bile şunun şurasında kaç kere Hünkarım demişsindir. Ama telefonda konuşurken Lütfiye Hanım'a kaç defa Lütfiyem dediğini sayamadım bile. Hatta bir an hanımefendinin adı bu sandım.
A:Peki Lütfiye kim diye sormayacak mısın?
H:Sormayacağım...
A:Nereye gidiyorsun bu saatte demeyecek misin?
H:Demeyeceğim
Ali Rahmet "İyi o halde." diyerek Hünkar'a yaklaşıp alnından öpüp geri çekildi. Ardından yavaş adımlarla kapıya ilerlemiş, kapının eşiğine geldiğinde Hünkar'a dönüp "Allahaısmarladık" diyerek kapıyı çekip gitmişti. Hünkar'ı kafasında sorular, karşısındaki duvarda Rana'nın ve çocuklarının fotoğrafıyla bir başına bırakmıştı. Ali Rahmet'in gidişi, Lütfiye'nin kim olduğu merakı uçup gitmiş Hünkar gözlerini dikmiş Rana'nın,Cihan'ın ve Zeynep'in yüzlerine bakıyordu uzun uzun. Yamanların aile fotoğraflarının aksine bu fotoğraftaki tüm duygular gerçekti. Rana gülümseyerek sarılmıştı evlatlarına. Birkaç yıl sonra onların canına,kendi canına sebebiyet verecek o kazayı bilmeden,geleceğin hayırla geleceğini düşünerek sarılmıştı. İnsanın ölüm vaktini bilemiyor oluşunun ne denli büyük bir lütuf olduğunu fark ettiği anda geçmişin perdesi çoktan aralanmıştı bile. 1951 yılının yazıydı... Suzan kocasının rahmetli oluşunun üzerinden 6 ay kadar geçmişken meşgale ararken girdiği altın gününe binbir zorlukla ikna ettiği Hünkar'ı da katarak gitmişti. Hünkar oflayarak bacak bacak üstüne atarken Suzan sessizce fısıldadı:Halinden memnunmuş gibi davransan ölmezsin Hünkar.
Hünkar:Ne lüzum vardı böyle bir şeye? Sanki ihtiyacın var bunların getirdiği altına.
Suzan:Adnan gibi konuşup durma rica ederim ! Can sıkıntısından dahil oldum işte. Adana'da başka faaliyet vardı da ben mi katılmadım Allah aşkına?
Rana'nın hamileliği,Fekeli ailesi ile Yamanlar'ın ortaklığı konuşulurken Hünkar'ın geçiştirmelerine rağmen Rana her soruya mutlulukla cevap veriyor yetmezmiş gibi açılan her yeni bahiste bu evlilikte sevdiğini ve sevildiğini, ne mutlu bir aile olduklarını Çukurova bilhassa da Hünkar bilsin istediğinden nefes bile almadan anlatıp duruyordu. Her yapılan plâna,çağrılan davete kızımız bir doğsun onunla geliriz diyerek daha doğmamış çocuğa kaftan biçiyor,Ali Rahmet'in bir kız çocuğu istediğinden,kendisinin de rüyalarında hep kız bebek gördüğünden bahsediyordu.
Hünkar:Nerden belli kız olacağı Ranacım ? Ali Rahmet pamuk siparişi vermiyor sonuçta istediğini getirsinler. Çocuk bu...Sağlıklı olsun da ne fark eder kız olmuş erkek olmuş.
"Madem Ali Rahmet bu kadar kız çocuk istiyor karnındaki de erkek doğarsa yenisini yaparlar canım. Daha yaşları genç..." diye hanımlardan biri ortaya fikir attığında Hünkar'ın gülen yüzü soldu. Derin bir nefesle hastanede haberi aldığı günü düşündü. Rana'nın hamileyim diye yaptığı nazlara,Ali Rahmet'in her yemekte onun üzerine titremesine bir daha tahammül edebilir miydi bilmiyordu. Şükür ki o esnada ev sahibesi Şehnaz Hanım'ın gelini duyduğu skandal haberini çıtlatmış herkes üçüncü çocuk bahsini kapatmıştı.
Suzan:Ne biçim insanlar bunlar canım? Bu bahsi geçen hanım hiç mi utanmıyormuş evli barklı adamla düşüp kalkmaya ? Ayıp vallahi !
Rana "Ne kadınlar var Suzan. Evli barklı adamları baştan çıkaranı mı dersin ?" derken Suzan'a diktiği bakışlarını Hünkar'a çevirerek devam etti. "Kendisi evli barklı olduğu halde başka bir adama aşık olanı mı dersin ? Belki yakınımızda da böyle hanımlar vardır ama dillere düşmediklerinden bilmiyoruzdur kimin ne olduğunu. İnsan korkuyor öylelerinden... "
Rana'nın cüretkar bakışlarına karşı Hünkar alaycı bir bakışla cevap verirken bunca zamandır yalnız duygularla ve imâlarla devam eden bu soğuk savaşın fitilini ateşledi:Korktuğuna göre Fekeli de öyle sadık bir koca değil demek ki.
Rana kendinden emin bir şekilde başını dikleştirerek "Ali Rahmet beni hayatta aldatmaz" dediğinde Hünkar da gülümseyerek ellerini birbine kenetledi:Tabi aldatmaz ! Kimi erkek karısına duyduğu aşktan, kimisi de çocuklarının annesinin kadınlık gururu incinmesin diye bunu yapmaz. Ali Rahmet Bey'in de muhakkak bir sebebi vardır.
Bakışlarını Rana'dan çekerek odadaki herkesle göz teması kurarak "Hem nereden bileceğiz yanımızdayken aklında da gönlünde de bir başkasının olmadığını. " dedikten sonra tek kaşını kaldırarak bakışlarını yine Rana'ya dikti:Değil mi ? Ben bile kerelerce yakaladım Adnan'ı !
Herkes aniden gelen bu itirafla şaşkınlık içinde Hünkar'ın yüzüne bakarken fısıldaşıp duruyor kimisi de kadını tanıyıp tanımadıklarını soruyordu. İmrenen bakışların yerini acıyarak bakan gözler almak üzereyken Hünkar kahkaha atarak devam etti:Rita Hayworth ! Filmine gittiğimizden beri bir Rita Hayworth hayranlığı başladı ki sormayın ! Vallahi kıskanıyorum kadını!
Hünkar'ın bu itirafıyla herkes gülmeye başlamışken Hünkar gözlerini dikip Rana'ya baktı yeniden. Gözleri mi dolmuştu yoksa Hünkar mı öyle sanmıştı. Gönülsüz bir tebessümle başını önüne eğerek Hünkar'a bakmamayı tercih etmiş, onu hayata ve Ali Rahmet'e bağlayan evladına tutunmuştu yeniden. Hünkar belki fazla ileriye gidip Ali Rahmet'in onu düşlediğini ima etmişti ancak Rana'nın az önceki imâlı sözleri olmasa yine susup otururdum, o başlattı dedi kendi kendini haklı çıkarırken. Sonuçta kimse merak etmiyordu onların aile hayatlarını. Benim dışımda dedi yine kendiyle çelişerek. Sahi Rana'nın böyle anlatıp durması nedendi ? Onca batıl inancı olan Rana nazardan da mı korkmuyordu? Hünkar bir süre sonra müsade isteyip çıktığında Rana da ardından çıkıp seslenerek onu durdurmuştu.
Rana:Ali Rahmet beni almaya gelecekti istersen seni de konağa bırakalım.
Hünkar:Sağ ol ama hiç lüzum yok Rana. Tıpkı bu samimiyetsiz arkadaşlık gösterisine lüzum olmadığı gibi. Kocalarımız ortaklar,arkadaşlar diye biz de dost olmak mecburiyetinde değiliz! Eğer içinden gelmiyorsa benimle konuşmak zorunda değilsin.
Anıları Hünkar için bu noktada bitse de Fekeli konağında yokluğunun bile çıkardığı kavgaları,bir gölge gibi Rana ve Ali Rahmet'in evliliğinde bulunduğunu hiç bilmiyordu. Tekrar fotoğraftaki Rana'ya baktı. Ali Rahmet'in onu gerçekten sevmediğine,bu evliliği gönül rızasıyla yapmadığına inandırmak istiyordu kendini. Ölmüş bir kadının hatırasıyla yarışmanın saçma olduğunu bilip kendine kızsa da geçmişteki mutlu görüntülerin bir oyundan ibaret olduğunu bilmek istiyordu. Rana burda olsa o ne anlatırdı diye düşündü bir an. O akşam Fekeli konağında kendi adının anılmasıyla çıkan kavgaları bilmeden.
-----
Cihan elindeki oyuncak arabayla oradan oraya koştururken Ali Rahmet başını önüne eğmiş kitabını okuyordu. Yanındaki karısına formaliteden birkaç şey sormuş sonra da sessizliğe boğulmuştu,Rana'nın aklındaki seslerin aksine. Hünkar'ın yanımızdakinin aklında da gönlünde de bir başkasının olmadığını nereden bileceğiz diyen sesi çınlayıp duruyordu kulağında. Acaba dediği gibi Ali Rahmet onu düşünüyor muydu şu an? Belki de elindeki kitabın ana karakterinde bile Hünkar'ı bulmuştu. "Eğer öyleyse...Sonu da benzesin! " dedi içinden Ali Rahmet'in okuduğu Anna Karenina kitabına bakarken. En sonunda Cihan'ın koşturmacasına dayanamayarak tüm hıncını ondan çıkarmak ister gibi bağırdı:Cihan ! Cihan kime diyorum ? Yeter ! Başım döndü hem sen yorulmadın mı bütün gün oğlum ? Çık odana !
A:Kızma çocuğa Rana saat erken daha bırak oynasın.
Rana:Çık odana Cihan! Ben de geleceğim birazdan.
A:Neyin var senin ? Bir şey mi oldu ?
Rana:Bugün...Hünkar bir tuhaftı...Zaten sonra ufak bir anlaşmazlık yaşadık.
Ali Rahmet başını önündeki kitaptan kaldırarak dikkatle dinlemeye başlayınca Rana nihayet beklediği fırsatı elde ettiğini düşünerek kıpırdandı.
Ali Rahmet:Mevzu neydi?
Rana:İlk başta ben Ali Rahmet kız çocuk istiyor deyince pamuk mu bu siparişle gelsin dedi.
Ali Rahmet kahkaha atarak gülerken Rana yüzünde tek bir mimik dahi oynamadan onu izliyordu.
Rana:Ali Rahmet... Aşk olsun sen de mi ? Şurada ciddi bir şey anlatıyorum sana.
Ali Rahmet kahkahasını bastırdığında Rana şikayetine devam etti:İkisi de evli olmasına rağmen aşk yaşayan iki insandan bahsediyordu hanımlar. Hünkar yanımızdakinin aklında da gönlünde de bir başkası olmadığını nereden bileceğiz gibi bir şeyler söyledi.
Ali Rahmet bıyıkaltı gülümseyerek başını yine kitaba eğince Rana kaşlarını çatarak devam etti konuşmaya:Hoşuna gitti bakıyorum.
Ali Rahmet:Her zamanki Yaman Hanım Rana. Bu meseleyi niye bu denli büyüttün anlayamadım.
Rana:Çalışma masanın çekmecesinde sakladığını sandığın fotoğrafı iyi saklayamadığın için olmasın?
Ali Rahmet:Ne fotoğrafı?
Rana:"Ali Rahmet'e benden cansız bir hatıra..." Hatırladın mı?
--------
Hepinize merhabalar. Yorumlar ne kadar fazla olursa biz de o kadar keyifle yazıyoruz o yüzden fikirlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın lütfen ❤
Hünkar ve Rana meselesinde birinin tarafını tutmanız gerekse kimi tutardınız?
Ya da Hünkar gibi, hep kıskandığınız bir kadının hatıralarıyla dolu bir evde yaşar mıydınız?

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin