XVII.Bölüm

950 54 37
                                    

Geçmişteki Hünkar'ın gözlerinin kapanması ile kabristandaki Hünkar derin bir nefes alıp gökyüzüne uzun uzun baktı. O gökyüzünü izlerken Kenan da durmuş Hünkar'ı izliyordu. Yavaş adımlarla Hünkar'a yaklaştığında Hünkar başını çevirip Kenan'a baktı.

Kenan:Bazı insanların ölüsüyle konuşmak dirisiyle konuşmaktan daha kolay değil mi?
Yaşarken senin tek bir açıklama bile yapmana izin vermeyen Adnan, evladının derdini kendi derdi saymayan annem,yalnızca aile adlarını düşünen Yamanlar sus pus olmuş bizi dinliyorlar. Üstelik neden yaptın kim için yaptın demeden, seni yargılamadan, öğüt vermeden yalnızca dinliyorlar. Bu ölüm sessizliği iyi geliyor insana...
Hünkar buğulanmış gözlerini yere dikerek hiçbir şey söylemeden Adnan'ın mezarının yanından kalktı:Ben gideyim rahmetliler dinlesin o vakit seni.
Kenan:Bu halde tek başına gitme ben bırakayım.
Hünkar:İnan hiç sorgu sual çekecek halde değilim Kenan.
Kenan:Tek kelime bile etmeyeceğim, tek bir şey sormayacağım sana.
Arabaya bindiklerinde Hünkar boynundaki fuları çıkarıp derin bir nefes alarak arabanın camını açtı. Biraz ilerlemişlerdi ki Kenan'a sağa çekmesini söyleyip çantasını ve az önce çıkardığı fularını arabada bırakıp dışarıya çıktı. O kapattığı kapıya yaslanmış derin derin nefes alırken Kenan geride bıraktığı fulara takılıp kalmıştı. Yıllar önce bu küçük ipek parçasının dahil olduğu mutlu anılara...
1951- İstanbul
Hünkar başına geçirdiği fular,elindeki eldivenler ve gözündeki güneş gözlüğüyle Arnavut kaldırımlı yolda yürürken bir araba da yavaşlamış onunla beraber ilerlemeye başlamıştı. Aldırış etmeden yürümeye devam ediyordu ancak en sonunda arabaya doğru döndüğünde üstü açık kırmızı arabanın şoför koltuğunda sağ kolunu koltuğa yaslamış gülerek ona bakan Kenan'ı gördü.
Kenan:Ne bu gizem hanımefendi ?
Hünkar gözündeki gözlüğü burnuna indirip gözlerini kısarak cevap verdi: Tehlikeli bir vazife içindeyim.
Kenan gülerek Hünkar'ın kapısını açarken Hünkar da açıklama yapıyordu:Annemin buradaki aile dostları,akrabaları dedikoduya bayılıyorlar.
Kenan gözlerini yukarıdaki evlerin pencerelerine dikerek konuşmaya başladı: El alem bakın bu hanımefendi Hünkar Yaman değil!
Hünkar:Şişt Kenan ! Kenan! Bak tek başıma giderim !
Bir süre yol aldıktan sonra Kenan Hünkar'ı avukat Rafet'in bürosuna götürdü. İkisini yalnız bıraktığında  Hünkar neden boşanmak istediğini,Adana'da Mersin'de diğer avukatlara yaptığı teklifleri ancak hiçbirinin Yamanlar'ın beyini karşısına almak istemediğinden bu işin uzayıp gittiğinden bahsetti. Gerekli belgeleri Rafet'e verdikten sonra içindeki tarifsiz mutlulukla bürodan ayrıldı. Hünkar "Gidebiliriz Kenan" diyerek demir kapının önünde bekleyen kırmızı arabaya bindiğinde Kenan kontağı çalıştırmış ancak gülmemeye çalışarak yola bakmaya devam ediyordu.
Hünkar:Ne oldu ?
Kenan:Daha ne kadar böyle hafiye gibi gezeceksin ?
Hünkar gülerek gözündeki gözlüğü çıkardıktan sonra başındaki fuları da çıkarıp boynuna taktı:Hülya'yı da alıp yemeğe gidelim üçümüz.
Kenan "Hülya'nın işleri vardı zaten bu yüzden gelemedi" diyerek basit bir yalan söyledi fark edilmemesini umarak.
Hünkar:Tabi düğün arifesinde kadınlara çok iş düşüyor. O vakit Hasene ile Necdet'i alalım. Hani şu teyzemin oğlu olan Necdet, tanışmıştınız geçen yıllarda.
Kenan:Ve birbirimizden hiç haz etmemiştik...
Hünkar:Unutmuşum ben bunu...O zaman ben ısmarlayayım.
Kenan:Vaaay ! Adana'da olmasak da hanımağalığını göstereceksin yani.
Kenan'ın öve öve bitiremediği mekana geldiklerinde Hünkar yüksek alkış seslerinden duyulmasını umarak "Yer yok burda" diye hayıflandı. Kenan ise elini Hünkar'ın beline koymuş öndeki rezerve yazan masalardan birine doğru itekliyordu. Hülya'yla bir hayatı birleştirmesinin eşiğinde hayat ona yıllardır özlemini duyduğu kadına ulaşabilmek için bir fırsat vermişti ve o da bu yolda yürüme kararı almıştı. Ancak tüm yemek boyunca cesaretini toplayıp yapacağı konuşmanın sonunda aşk sarhoşu olmayı beklerken Hünkar içtikleri şarap yüzünden çoktan sarhoş olmuştu bile.
Kenan:Fazla içmedin mi? Azize Hanım paralayacak vallahi beni !
Hünkar:Sarhoj değilim Kenan abartma!
Kenan kahkaha atarak "Sarhoj değilsin doğru ama sarhoşsun" diye açıklama yaparken Hünkar da komik olmayan espriler yapıp kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Kenan da onun bu hâline gülerek Hünkar'ın içmesine mani olmak için verdiği uğraştan vazgeçmişti.

Kenan:Seni seviyorum Hünkar!
Hünkar kahkahalarla gülmeye devam ederken Kenan hafifçe eline dokunarak yineledi :Seni diyorum seviyorum.
Hünkar:Ah canım! Ben de seni seviyorum Kenan! Sen çok iyi bir arkadaşsın!
Kenan:Yo yo benim bahsettiğim öyle bir sevgi değil. Ben aşktan bahsediyorum Hünkar. Birini kendinden, her şeyden vazgeçecek kadar çok sevmekten. Dünya'daki bütün insanların bir araya gelip atacağı çığlığın onun fısıltısını bile bastıramayacak oluşundan bahsediyorum.
Hünkar dolu gözlerle onu dinlerken Kenan anlatmaya devam edecekti ki Hünkar'ın ağlamaklı bir sesle "Keşke Ali Rahmet de beni böyle sevse" deyişi konuşmayı bir bıçak gibi kesti. Hünkar ağlaya ağlaya hâlâ onu sevdiğini, evli bir adamı sevmenin yükünün çok ağır olduğunu bazen sarhoşluktan bazen de hıçkırıklarına karıştığından anlaşılamayan kelimelerle anlatıyordu. Hünkar'ın hıçkıra hıçkıra ağlaması nihayet son bulduğunda Kenan gözyaşlarını cebinden çıkardığı mendille silerken nihayet onu eve götürmeye ikna edebilmişti. Hünkar'ı belinden tutup masadan kaldırdığında, arabayla Azize Hanım'ın ailesinden kalma konağa giderlerken Hünkar az önce solisttten dinledikleri şarkıyı defalarca kez söyleyip durmuştu mırıldanarak. "Ne çok çektim hasretini" eşliğinde onlar daha konağa ulaşamamışken gramafondan yükselen aynı şarkıyla Mersin'e ikisinin haberi çoktan ulaşmıştı bile.
Adnan:Kimmiş arayan ?
Sevda:İstanbul'dan bir ahbabım.
Adnan:Ne için aramış gecenin bu saatinde ?Para istemek için mi ?
Sevda:Sizin Kenan'ı görmüş.
Adnan:Ne var bunda? Bunu söylemek için mi aramış gecenin bir köründe?
Sevda:Yanındaki kadın... Karınmış...
-----
Hünkar'ın yeniden arabaya binmesiyle Kenan daldığı geçmişten şimdiki gerçekliğe döndü.
Kenan:Hülya geldi Hünkar.
Hünkar:Biliyorum. Nahoş bir şekilde karşılaştık.
Kenan:Ondan mı bu haldesin ?
Hünkar kaşını çatarak solunda oturan Kenan'a döndüğünde Kenan derin bir nefes alarak kontağı çalıştırdı:Sormayacağım demiştim haklısın.
---
Ali Rahmet:Hah Çetin geldin mi oğlum?
Çetin:Geldim ağam geldim. Hünkar Hanım'ı gördüm yolda arabaya yaslanmış öylece duruyordu. İlk başta arabaları bozuldu sanıp yardım lazım mı diye soracaktım ama Kenan Yaman var diye sormadım.
Ali Rahmet:Kenan mı ? Yaman Hanım'ın kendi arabası yok muydu?
Çetin:Yok ağam. Kenan Bey'in arabası vardı bir tek,baş başalardı.
Ali Rahmet:Baş başa ?
-------
Merhabalar ❤ Bölümle ilgili fikirlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın lütfen iyi okumalar 🥳

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin