IV.Bölüm

1K 56 14
                                    

Hünkar konağa geldiğinden beri sinirinden yerinde duramıyordu . Yalnızca Kenan'a değil ihale meselesine hatta kendi kendine de kızıyordu. Bu ihaleyi alanın onlardan bir adım önde olmasına ve hiçbir şey yapamıyor olmaya tahammülü yoktu. Demir'i telkin etmek için söylediği şeyleri şimdi kendi kendine mırıldanarak söylüyordu:Evham yapıp duruyoruz belki de...
Bu düşüncelerini ve evdeki sessizliği çalan telefonun sesi bir bıçak gibi kesti. Hünkar oturduğu koltuktan kalkıp ahizeyi eline aldı:Alo ?
Karşı taraftan ses gelmeyince Hünkar yineledi :Alo ?
Telefonu kapattıktan birkaç dakika sonra yine telefon çaldı Hünkar göz devirerek yine yerinden kalkıp telefonu açtı:Alo ?
Demir:Alo anne. Az evvel aradım ama sesin gelmedi bir türlü. Cengo çok ısrar etti yemeği beraber yiyelim diye siz yiyin beni beklemeyin diye aradım.
Hünkar yüzündeki buruk ifade sesine de yansımasın diye uğraşarak yanıtladı:Tamam... İyi düşünmüş Cengaver kafan dağılır biraz.
Demir:Kapatıyorum şimdi bizimkiler beni bekliyor.
Hünkar telefonu kapattıktan sonra Gülten'e seslendi. Gülten hızlı adımlar ile salona girince açıklama yapmaya koyuldu:Yengem hazır ediyordu yemeği az biraz daha pişsin dediydi.
Hünkar:Acele etmenize lüzum yok Demir Beyiniz bizle yemeyecek bu akşam. Bir tek ben yiyeceğim, benim de canım pek bir şey istemiyor. Kurmayın sofrayı.
Gülten itaatkar bir şekilde başını sallayıp mutfağa yönelirken Hünkar karşı vitrindeki aile fotoğrafına bakıp kendi kendine düşündü: bunca kalabalığın içinde onca yıldır yalnızdı. Gocunduğu da yoktu bu durumdan ama bazen öylesine bıkıyordu ki yalnızlığını dahi yalnız bırakası geliyordu. Derin bir iç çekerek kendi kendine söylendi: Hünkar alışık nasıl olsa yalnızlığa...

Diğer Yaman konağında ise mesele başkaydı. Kenan masadaki her yaptığı teftiş edilen misafirlerine ve yanında oturan Fazıl'a bakıyordu. Suzan yine yapacağını yapmış oğlunu baş göz etmek için yeni bir gelin adayını yemeğe davet etmişti. Kenan yeğeninin yüzündeki ifadede yıllar evvelki silüetini görür gibi oldu. Sanki seneler süren ve sessizlik yemini edilmişcesine kimsenin hal hatır sormak dışında konuşmadığı yemek faslı bittikten sonra müstakbel gelin hanım uğurlandı. Suzan sinirli sinirli yüzünü Fazıl'a döndü:Neydi şimdi bu yaptığın?
Fazıl:Görücü usulü evlenmek mi kaldı anne Allah aşkına? Bir daha böyle emri vakiler ile beni sıkboğaz etme !
Fazıl sinirli sinirli annesine bakarken Kenan bu ana oğul kavgasına müdahale etme mecburiyetinde hissetti kendini. Suzan'ın omzuna dokunarak konuşmaya başladı:Şimdiki gençler bizim gibi değil işte devir değişti Suzan. Zorlama boşuna bulur birini evlenir nihayetinde.
Suzan: Zorlamayalım o da senin gibi müzmin bekar olarak kalsın ağabey !
Kenan:Merak etme onun da gönlü düşer birine... Sonu müzmin bekarlık olsa da o da sever benim gibi.
Suzan bu sözlerin üstüne erkek evlat dayıya çeker lafının haklılığından yakınır bir halde konağa girdi.
Fazıl konağa giren annesinin ardından minnet dolu bir bakışla dayısına çevirdi başını. Sonra gözünde merak kıvılcımları belirdi: Sanki birini sevmiş de alamamış gibiydin az evvel konuşurken dayı. Sen kimi sevdin de alamadın ?
Kenan Suzan'ın arkasından yürürken bir taraftan da Fazıl'ın sorusunu yanıtladı:Geçmiş gün işte unuttum gitti...
Kenan biliyordu unutamayanlar ve umut etmeyi bırakamayanlar için en büyük yalandı bu, etraflarındakilerin her daim kani olduğu bir yalan.
Suzan:Sen Demirle konuşacağım diyordun yarın gidelim mi ? Vallahi çok yorgunum.
Kenan yıllar evvel olduğu gibi şimdi de geç kalmaktan korktuğundan bu sefer aceleciydi :Hazırlan da gidelim hemen saat daha erken.
--
Kenan'ın isteği üstüne konağa geldiklerinde onları Saniye karşılamış terastaki Hünkar'ın yanına beraberce gitmişlerdi. Kahvelerini içtikleri sırada Hünkar nihayetinde formaliteden gösterilen bu kibarlığa dayanamayıp söze başladı:Öğlen arazideki konuşmamız içine dert oldu da hakikati söylemeye mi geldin ?
Suzan:Siz öğlen konuştunuzsa akşam akşam niye geldik alelacele ?
Kenan imalı bir gülümseme ile Hünkar'a bakarken Suzan'ı duymamazlığa geliyordu:Hakikati sana söyledim Hünkar. Sizi zarara sokmak niyetinde değilim.
Hünkar:Ne niyetindesin o zaman ?
Kenan ellerini birbirine,gözlerini Hünkar'ın yeşil gözlerine kenetlemiş şimdi burada dememi bekleme der gibi Hünkar'ın gözüne bakıyordu. Gözleriyle konuşuyordu ama Hünkar'ın gözlerinin bu dili bildiği söylenemezdi. Kenan sonunda gözlerini susturup diliyle konuşmaya başladı:Bak Hünkar sana zarar gelmesi demek bana zarar gelmesi demek...
Suzan anlamaz bakışlarla ağabeyini süzerken Kenan bu bakışları yakalayıp konuyu toparlamaya çalıştı:Nihayetinde aynı soyadını taşıyoruz. Demir babasının hatırası bana.
Hünkar:Adnan ölmeden birkaç yıl evvel kimseye hatıra bırakacak vaziyette değildi bunu sen de biliyorsun.
Suzan muhabbete dahil olmak ister gibi herkesin daha evvelinde defalarca söylediği şeylerden birini söyleyiverdi:Fekeli ile ortak olmak yaramadı ona.
Kenan:Ortaklığın sınırlarını koyamamaktan korkuyordu da ondan. (Hünkar'ı süzerek)Onun her şeyine ortak olacağını düşünüyordu. Parasına,itibarına...
Hünkar bu bakışı fark etmesine rağmen umursamadı zira bilmiyordu Kenan'ın bu imasının altında yatan şeyi. Konudan rahatsız olduğunu belli ederek kıpırdandı yerinden:Adnan'ın yıllar evvel yaptığı bu hata üstüne konuşmayı sevdiğini bilsemde mesele bu değil Kenan ! (Ayağa kalkıp trabzanlara yaslandı)Hele Fekeli hiç değil! (Başını gerisinde kalmış Kenan'a çevirerek konuştu) Mesele biziz !
Suzan bu soğuk savaş halinden sıkılmış gözleriyle ikisini de takip etmekten yorulmuş bir haldeyken kalkıp lavaboya gitti. İkisi öyle hararetli konuşuyordu ki Suzan'ın yokluğunu fark etmediler bile. En sonunda Kenan ayağa kalkıp Hünkar'ın yanına gitti. Hünkar'ın trabzanlara yasladığı elini bileğinden tutup kaldırdı. Hünkar anlam veremeyerek Kenan'a baktığı sırada Kenan gözleriyle Hünkar'ın yüzük parmağındaki yüzüğü işaret etti. Ardından kendi elini kaldırıp Hünkar'ın gözüne sokarcasına Hünkar'a yaklaştırdı:Bak ! Bu yüzük yalnızca Yaman soyadının alameti değil bizim sadakatimizin, bağlılığımızın, itibarın da alameti. Kimse ama kimse bunu değiştiremez! Kim olduğunu da !
Fekeli'nin geldiğini bildiğinden şimdi bu konuşmayı yapıyordu yoksa ne Demir'in ihalesi ne de ihaleyi alan Fekeli umrundaydı. Bu küçük detayı araziden konağa giderken binbir minnet ve rica ile öğrenmişti. Hünkar'a kim olduğunu hatırlatmak sınırları koymak istiyordu içten içe. Fekeli ile görüşüp gerçekleri öğrense Hünkar'ın yüreğinin yumuşamasından bu durumdan da mağlup çıkmaktan korkuyordu. Sonra taşan sabrı yüzünden tuttuğu Hünkar'ın bileğini nazikçe bıraktı. Kendince Hünkar'ın da kavgadan sıkıldığını ve ikna olduğunu düşünürken Hünkar kaşını kaldırıp konuşmaya başladı:Aynı zamanda hırsın da alameti değil mi? Bak hırsların uğruna seni akşamın bir vaktinde bu konağa getirdi...Kenan'ın yanından uzaklaşıp tekrar konuşmaya başladı: Ben kim olduğumu gayet iyi biliyorum bunun hatırlatılmasına yahut sınanmasına ihtiyacım yok ! Bana kalırsa sen benim kim olduğumdan çok kendinin kim olduğuyla alakadar ol Kenan ! İnsanların sana ne gözle baktığıyla...
Suzan savaş baltalarının hâlâ meydanda olduğunu görünce sulh imzalamaya niyetli olmayan iki tarafın arasına girdi. Uykulu gözlerle Kenan'a eve dönmeyi teklif edince mağlup olduğunu düşünen Kenan kabul edecekti ki bahçe kapısından giren siyah arabayı gördü. Hünkar Kenan'ın baktığı yöne başını çevirince geçen günlerde defalarca gördüğü ama bir tesadüften ibaret sandığı arabayı gördü yine. Arabanın içindeki, Hünkar'ın merakının uzun sürmesine izin vermeden kapıyı araladı. Ama Hünkar bu duygular yerine merak duygusu kalsaydı diye yeğledi onu görünce. Belli belirsiz , fısıltı gibi söylendi:Ali Rahmet ?

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin