Hepinize merhabalar. Bu birkaç bölümde geçmişi anlatmaya karar verdik. Yani geçen bölümde Rana ve Hünkar arasında yaşanan olayların devamı niteliğinde. İyi okumalar❤ Bölümle ilgili görüşlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın 💫
-------
Fekeli konağının bahçesinde Cihan pastasını üfledikten sonra etrafını saran kalabalığa tek tek sarılmaya başlamıştı. Gülümseyerek Hünkar'ın önüne geldiğinde Hünkar elbisesini tutarak ona doğru eğildi. Kısa süren sarılmalarının ardından Cihan'ın Hünkar'ın kollarının arasından sıyrıldığında utangaç bir tavırla "Büyüdüğümde Hünkar teyze gibi biriyle evleneceğim" diye gelecek planından bahsetmesi Rana hariç herkesi güldürmüştü.
Rana:Hünkar teyzen gibi kadınlar Adnan Yaman gibi erkeklerle evlenir oğlum. Böyle bir gelini doyurmak için babanın ömür boyu çalışması gerekir.
Herkes Rana'nın bu ani çıkışını anlamlandırmaya çalışırken Hünkar onun sözlerine aldırmamaya çalışarak mutfağın yolunu tutmuştu. Sinirini söndürmesi için doldurduğu ikinci bardak suyu içerken "Ne oluyor Allah aşkına size böyle?" diyen Suzan belirmişti yanında.
Hünkar:Olan şu...Rana nihayet lüzumsuz samimiyetinden vazgeçti.
Cihan hediyelerini açmış sanki bir başkası gelip onlara ortak olacakmış gibi odasıyla bahçe arasında mekik dokuyordu. Yine bir postayı bitirmiş bahçeye dönerken elinde limonata dolu bardaklarla gelen Hünkar'a çarptı arkasından. Birkaç dakika sonra evin çalışanları yerdeki kırıkları temizlerken Rana da kibar bir ev sahibesi edasıyla Hünkar'a yardım etmek için peşinden gitmişti. Rana "Ben sana benim elbiselerimden vereyim Hünkar. O havluyla kurumaz üstün" dediğinde Hünkar onu takip etmiş hiç girmek istemese de Rana'nın ısrarları ile Ali Rahmet'le ikisinin yatak odasına girmişti. Rana yönünü gardolaba çevirmiş elbiselere bakarken Hünkar da kapıdan ilk girdikleri andan beri odanın ortasındaki yatağa gözünü dikmiş bakıyordu. Rana omzunun üstünden Hünkar'a dönüp sordu:Beğendin mi ?
Hünkar:Neyi ?
Rana:Yatak örtüsünü. Hayriye annem yapmış bizim için.
Hünkar:Siz görüşüyor musunuz onlarla ?
Rana "Ali Rahmet bayramdan bayrama görüyor ama biz görüşüyoruz. Hatta bazen senin kulaklarını da çınlatıyoruz. " derken bulduğu elbiseyle yüzünü Hünkar'a çevirdi.
Rana:Nihayet buldum! Ali Rahmet bu elbiseyi çok sever bunu giy.
Hünkar "Ben bunu giymeyeyim Rana şu iyi" diyerek elini dolaptaki elbiseye uzattığında Rana Hünkar'ın bileğini tuttu yüzünde imalı bir ifadeyle.
Rana:Neden? Ali Rahmet seni beğensin istemiyor musun ? Tek arzun bu değil mi zaten ?
Hünkar bileğini çekerek "Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu ? " dediğinde Rana yaşaran gözlerini Hünkar'a dikmişti.
Hünkar:Hayriye anneciğin mi yoksa bir başkası mı kulağına bir şey fısıldadı bilmem ! Neyi görüp kendi kafanda yorumladın onu da bilmiyorum ama böyle bir şey söz konusu bile değil. Ali Rahmet benim-
Rana:Ali Rahmet senin aşığın!
Hünkar:Sus da dinle! Madem bunca şeyi kuracak aklın var beni dinleyecek bir kulağın da olsun! Sana açıklama yapmak mecburiyetinde olmadığım halde yapacağım bu konuşmayı! İlk ve son kez...Ama gözümde zerrece bir kıymetin olduğundan değil... Ali Rahmet'in,Cihan'ın hatta kızım kızım diye gezip durduğun karnındaki çocuğun kıymeti olduğu için. Ali Rahmet seninle gayet mesut, ben de Adnan'la mesudum...
Rana:Bu yalanlara artık kendin inanıyor musun? Adnan'ın Sevda diye bir kadınla seni aldattığını bilmeyen mi kaldı? Mesut falan değilsin! Bize gelince...Biz de senin yüzünden mesut değiliz! Evliliğimizin üstüne çöktün gölge gibi !
Bir anda odadan çıkıp karşıdaki çalışma odasına girmesiyle Hünkar ne olduğunu anlayamayarak yerinde kalakalmıştı. Tam odadan çıkacaktı ki Rana bir eli karnında diğer elinde eski bir kağıt parçasıyla ona yaklaştı.
Rana:Bak! Hatırladın değil mi ? Ali Rahmet bunu bunca zamandır o çekmecede saklıyor ! Benimle evli olmasına,senin evli olmana rağmen saklıyor! Anlayacağın...Senin de o Sevda denen kadından hiçbir farkın yok!
Hünkar Rana'nın elindeki fotoğrafına uzanıp sert bir hareketle söker gibi aldı:Yıllar öncesinden kalan eski bir fotoğraf yüzünden mi tüm bunlar ?
Rana:Sence tüm bunlar yıllar öncesinde mi kaldı?
Hünkar acıyan bakışlarla "Sus artık! Daha fazla küçültme kendini. Sana tavsiyem en yakın zamanda işinin ehli bir hekime görünmen." diyerek odadan çıkmaya yeltendiği sıra Rana öfkesinden deliriyor söyleyemediği, alt edemediği rakibi ile mücadele etmek istiyordu. "Söyleyeceklerim bitmedi!" diyerek Hünkar'ın koluna yapıştı. Hünkar kendisine hakim olamayarak güçlü bir hamle ile kolunu kendine çektiğinde Rana arkaya doğru savrulup gardolaba çarptı. Eline geçen kozun farkına hemencecik varıp bağırmaya, çığlık çığlığa ağlamaya başladığı anda Hünkar tiksinti ile yüzüne bakıp merdivenlere geri döndü. Davetliler bir bir yukarıya koşarken, merdivende Hünkar'ı gören herkes ona aynı soruları yineliyordu. Nihayet bahçeye çıktığında Adnan, Ali Rahmet ve birkaç bey hala aynı masada oturuyor içeride kopan kıyametten habersiz sohbetlerine devam ediyorlardı ki Hünkar'ın sesi sohbetlerini böldü.
H: Adnan gidiyoruz!
------
Ertesi gün tarladaki ırgatlar öğle yemeği için paydos verdiklerinde Hünkar da sıcaktan bunalıp üzerindeki ceketi çıkarmış gömleğinin de kollarını sıvamıştı. İşçilerden biri elindeki testiyle koşturarak geldiğinde toza toprağa bulanmış ellerini yıkadı. O esnada yan arazidekiler ayaklanmış gözlerini at üstünde gelen ağalarına dikmişlerdi. Ali Rahmet attan inip onlarla selamlaşıp hallerini sormuş, dertlerini dinlemişti. En sonunda bir ağacın gölgesinde Hasan malumat verirken Ali Rahmet'in gözleri Yamanlar'ın arazisini tarıyordu. Çınar ağacının altından Hünkar'ın atıyla çıkan Yamanlar'ın kahyasını işaret etti gözleriyle.
A:Hünkar Yaman burda mı?
Hasan başı ile Ali Rahmet'i onayladığında diğer araziye adımlamaya başladı emin adımlarla. Ne olursa olsun Rana benim evlatlarımın annesi,karım diyecekti Hünkar'a. Bir vakitler bütün o sıfatları yüklediği sevdiğine...Hünkar ise kahyanın elinden yuları alıp ona doğru yürümüş yüzüne bakmadan da yanından geçip gitmişti. "Yaman Hanım" diye seslense de Hünkar duymazlığa gelerek yürümeye devam ediyordu. Ali Rahmet hızlı adımlarla yanına geldiğinde Hünkar'ın hâlâ o yokmuş gibi davranmasına dayanamayarak atının yularından tutup çekiştirdi. Rüzgar kişneyerek başını sağa sola sallarken Ali Rahmet ve Hünkar karşılıklı durmuş onun yularını tutuyordu. Ali Rahmet Hünkar'ın güneşten kızaran yanaklarına, öfkesinde onu boğmaya hazır yeşil gözlerine dalıp gitmiş bir tabloyu izler gibi Hünkar'ı izliyordu. Ezberlediği sözlerin Hünkar'a duyduğu kızgınlığın ne manası kalmıştı? O Hünkar'a manalı manalı kendisini anlamasını bekliyor gibi bakarken Hünkar umursamaz ve bıkkın bir tavırla "Ne var Fekeli? Ne istiyorsun ?" diye sordu.
Ali Rahmet:Konuşalım diye kaç defa seslendim. Yüzüme dahi bakmadın.
Hünkar: Adım Yaman Hanım olmadığından bakmamışımdır belki...Yahut bakacak bir yüz göremediğimdendir!
Ali Rahmet: Hem suçlu hem güçlüsün her zamanki gibi!
Hünkar: Peşimde koşturan sensin rahatsızsan çıkma yoluma!
Hünkar bir hışımla atının sırtına atlamış Ali Rahmet'e fırsat vermeden dört nala sürüyordu ucu bucağı olmayan tarlalarına. Ali Rahmet ise bu tavırlarına Yaman ailesinin katkıları diye söylenirken kendince haklı olmanın verdiği cüret ile daha da hırslanıp marabalardan tanıdık bir yüze seslenip at istedi. Atı geldiğinde yeniden bir kovalamaca başlamıştı aralarında. Kader yine yeniden yollarını birbirine çıkarıyor tarih tekerrür ediyordu. Gençliklerindeki yarışlarının yalnızca kederi kalmıştı üstlerinde. Ikiside rüzgara eşlik edercesine sürerken atlarını hiç yaşanmayan bir şey olmuş ilk pes eden Hünkar olmuştu. Rüzgar'ı sertçe durdurup indi aşağıya. Ali Rahmet'de peşi sıra indi ve az evvelki münakaşa yeniden alevlendi.
Hünkar: Ne istiyorsun!
Ali Rahmet: Anlamak.
Hünkar: Bana daha ziyade hesap sormak istiyormuşsun gibi geldi.
Ali Rahmet: Bu olanlar senin için yalnızca bir eğlence değil mi? Varsa yoksa Yamanlar! Dünya yansa umrunda olmaz.
Hünkar: Derdin ben miyim adım mı? Yamanlar diyorsun madem git Yamanlarla hallet dolanma etrafımda!
Ali Rahmet: Meğer ne çok sıkıyormuşum canını.
Hünkar: Fark etmende bir meziyet.
A: Bu haberim en çok seni sevindirecek demek ki. Rana ile konuştum. Çukurova'dan gidelim diyor.
Hünkar'ın bu haberle ördüğü duvarları yıkılmış, zırhı inmişti. Bakışlarını gökyüzüne dikti: İsabet olur! Hayırlı yolculuklar size !
Ali Rahmet kırgın bir sesle: Bu kadar mı istiyorsun gitmemi?
Hünkar: Huzur istiyorum yalnızca...
Ali Rahmet: Üzüleceksin ama gitmiyoruz bir yere!
Hünkar: Ne yapıyorsanız yapın bana ne! Niye anlatıyorsun bunları ne istiyorsun sadede gelsene.
Ali Rahmet: Bak Hünkar Rana şu sıralar lafının gittiği yeri bilmeden konuşuyor biliyorum. Ama bu vaziyet seni de haklı çıkarmıyor! Sinirlenince gözün hiçbir şeyi görmüyor! Hamile kadını itip geçmek ne demek?
Hünkar:Karın ona kızmayasın diye olanları yarım yamalak anlatmış sana belli ki Fekeli !
A:O vakit tam halini anlat da ben de inanacağım kişiyi seçeyim!
Hünkar: Seçim yapmana lüzum yok karına inanacaksın elbette. Hem doğru olan da bu değil mi?
Ali Rahmet: Hakikat neyse ona inanacağım. Rana'yı itmedin kendisi düştü diyelim...Hamile bir kadını o halde bırakıp gidecek biri değilsin sen. Ama ne demişler kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan...
Hünkar: Körle yatan da derler ama pek seçmek istemedin zannımca...
Ali Rahmet derin bir nefes alıp "Ya sabır" derken ardından başka bir soruyu sıraladı:Yamanlar'ın yanında dura dura merhametini de mi kaybettin Hünkar?
H:Merhametle ne ilgisi var? Numaradan kendini yere atınca çocuk düşmüyor merak etme!
A:Ne konuştunuz da sen öyle celallendin? Rana dedi ki...Sen...Adnan'ı seviyorum...Kocamla bana bir rahat vermiyorsunuz gibi şeyler demişsin.
Hünkar kahkaha atarak etrafta gezdirdiği bakışlarını Ali Rahmet'in gözlerine mıhlayıp bir adım yaklaştı: Adnan'ı seviyorum demişim öyle mi ? Benden size naçizane bir tavsiye. Sizin çocukları Rana yetiştirmesin. Yoksa anneleri gibi kötü bir yalancı olurlar! Hatta sen de yetiştirme ! O zaman da her yalana kanarlar! Şimdi müsade et gideyim aile meselelerine daha fazla meze olamam.
Üzengiye ayağını atmış atına binecekken sıkı bağlanmamış eyer kayışı bir anda boşa çıkmış yanı başında duran Ali Rahmet anlık bir refleksle Hünkar'ı belinden kavramıştı. Atıyla Ali Rahmet arasında kalan Hünkar yüzünü döndüğünde Ali Rahmet belindeki ellerini gevşeterek geriye çekildi. Bu yakınlık ikisinin de canını yakmıştı. Bir nefes kadar yakın olup o nefeste boğulmak çok ağır geliyordu ikisine de. Hünkar bir adım geriye gidip sırtını atına yaslamış bu sefer Ali Rahmet'in ezbere bildiği bakışlarla, dolu gözleriyle bakıyordu. "Fotoğrafımı saklamışsın..." dedi dolan gözlerini indirirken. Sesi titremesin diye uğraşıyor güçlü durmaya çalışıyordu ancak şu anda ne mümkündü? Gözlerini yerden kaldırmadan "Ben buna bir mânâ yüklemiyorum." diye yalan söyledi titrek bir sesle. Yutkunarak gözlerini kavuşturdu yeniden:Ama karın... Fazlasıyla anlam yüklemiş, aramızda hâlâ bir münasebet varmış gibi konuştu. Yıllar evvel olan... Yani ikimiz arasında ki o... O bağ kulağına gitmiş belki de bilmiyorum..
Ali Rahmet'de daha fazla tutamadığı gözyaşlarını rüzgara teslim etmiş geçmişin yükü ile şimdiki hayatına devam edecek takatinin kalmadığını hissediyordu. Hünkar'a yaklaştı.
Hünkar: Her söylediğini sineye çekerdim. Duymazdan gelirdim geldim de...Bana kibirli dediler görgüsüz dediler daha neler dediler ama Rana'nın o son dediği... Beni suçladığı şey...Senin metre--
Ali Rahmet: Daha fazla anlatma! Sus!
Ali Rahmet şefkatle sarıldı Hünkar'a. Ağlaması şiddetlendikçe kendisine bastırıyor bir yandan da özür diliyordu sanki tüm eksikliklerini telafi edercesine.
-------
Akşam Adnan konağa geldiğinde üstündeki ceketi fırlatıp koltuğa atmış,Hünkar'ın dışarıda yiyecekleri yemek için hazırlandığını söyleyen konak çalışanlarını müştemilata göndermişti. Kravatını çözüp gömleğinin birkaç düğmesini açmaya başlayarak merdivenleri çıkarken gelmeden önce içtiklerinin onu çakırkeyif yaptığının yeni farkına varmıştı. Yatak odalarının kapısının önüne geldiğinde derin bir nefes alarak girdi içeriye. Hünkar tuvalet masasının pufuna oturmuş rujunu sürüyordu. Kare yaka siyah bir elbise giymiş,zümrüt küpelerini takmıştı saçlarını daha önce yapmadığı gibi bir topuz yapmıştı. Rujunu sürmeyi bitirip aynadaki bakışlarını ona çevirdiğinde, kapıya yaslanmış hayran bakışlarla onu süzerken yakalanmış olmaktan rahatsız bir halde adımladı. Yatakta oturmuş aklındaki sesleri susturmaya çalışırken Hünkar pufta ona dönmüş elindeki zümrüt gerdanlığı işaret ediyordu.
A:Anlamadım ?
Hünkar "Takar mısın diye sordum" dediğinde yerinden kalkıp karısının yanına ilerledi. İlk evlilik yıl dönümlerinde almıştı bu gerdanlığı Hünkar'a. İhanetin ne demek olduğunu bilmediği,Hünkar'a ızdırap çektirmediği o eski zamanlarda. Klipsi halkaya geçirdikten sonra Hünkar'ın boynunda uzun bir süre kaldı elleri. Ardından aklındaki düşünceleri defederek ellerini omuz başlarına götürüp aynadan kendisine bakan karısına yöneltti bakışlarını. İçtiğini anladığı için mi yoksa kendisi için miydi bu gözlerindeki endişe? Omuzlarındaki narin dokunuşu sert bir kavrayışa dönüştürdüğünde Hünkar'ın aldığı nefeslerin sıklığı da artmıştı. "Nerdeydin bugün? " diye sordu cevabını bildiği halde.
Hünkar'ın "Arazideydim." deyişiyle aynadaki aksini işaret etti gözleriyle:Belli yanmışsın...
Önemsiz bir detay veriyor gibi "Ali Rahmet de oradaymış " dediğinde Hünkar kalkmak için yeltenmişti ancak hâlâ omzunda olan eliyle karısını engelleyerek "Ne konuştunuz? "diye başka bir soru yöneltti. "Rana Hünkar beni itti diye anlatınca...Fekeli de Yamanlarla dura dura böyle oldun, hamile bir kadına bu yapılır mı diye zırvaladı durdu." diye yanıt verdi Hünkar bıkkınlıkla.
Adnan:Ne olmuş sana Yamanlarla durunca ?
Hünkar "Ben gerekli cevabı verdim. Artık bu mevzuyu konuşmak istemiyorum Adnan. Öyle sıkıldım ki..."dedi omzunda duran eli tutarken. Adnan bu temasla eğilerek karısının yanağına yanağını yasladığında artık aynada karısıyla kendisine bakıyordu. "Daha fazla konuşmaya gerek yok haklısın." dedikten sonra başını Hünkar'ın kulağının hizasına getirmiş kollarını da beline doluyordu. "Sen zaten Fekeli'nin kucağındayken ona her şeyi anlatmışsındır" diye devam etti dişlerini sıkarak. "Sizi görmüşler" diyerek belindeki kollarını daha da sıkmaya başladığında Hünkar ellerini Adnan'ın kollarına koyarak bu baskıyı engellemeye çalışıyordu. Nihayet başarılı olup ayağa kalktığında Adnan'ın az önceki hayran bakışlarının yerini öfkeli bakışları almıştı.
Hünkar:Kucağında falan değildim! Eyerin kayışı sağlam değilmiş ayağım kaydı düştüm. Fekeli de
A:Fekeli de fırsattan istifade...
Hünkar:Saçma sapan konuşma!
A:Kim bağladı kayışı? Cemşit mi ?
Hünkar başını salladığında Adnan "Ona da soracağım hesabını! Ya düşseydin..." derken bir anda pişmanlıkla gölgelendi yüzü. Onu zerrece umursamayan karısına bunca ilgi fazla değil miydi ? "Hoş düşmen bile şu vaziyetten daha iyi olurdu ya." diye devam ettiğinde Hünkar "Biri bir şey mi dedi ?" diye sordu başı önünde yatağa oturan kocasına.
A:Bugün şirkete senin Fekeli denen o herifle yediğin haltları anlatmaya kaç kişi geldi biliyor musun? Hanım ağalarının ihanetini ağalarına yetiştirdikleri için para koparacaklarını sanan bir avuç zavallı! Kafalarını koparmamak için kendimi zor tuttuğum insanlar ! Önce kavga eder gibi konuşmuşsunuz Fekeli kolundan tutup çekiştirmiş seni. Sonra atına binip gitmişsin o da peşinden gelmiş.
Hünkar:Dedim ya...Kavga ettik! Rana seni sevdiğimi, bize bir rahat vermiyorlar diye bu ortaklıktan rahatsız olduğumu söylemiş Fekeli'ye. Daha başka bir sürü yalan ..
Adnan yerdeki bakışlarını kaldırıp ayakta duran karısına yöneltti:Beni sevdiğin kısmı dışında hepsi doğru değil mi? Rahatsız değil misin bu ortaklıktan,Rana'yla Ali Rahmet'i yan yana görüp durmaktan? Şu hamilelik meselesi bile nasıl keyfini kaçırdı görmedim mi sanıyorsun ?
Ayağa kalkıp Hünkar'ın yüzünü avuçları arasına aldı sert bir hareketle:Keşke...Keşke şu güzel kafanı açıp Ali Rahmet'e dair her şeyi ordan silmenin bir yolu olsa !
Hünkar ellerini Adnan'ın bileklerine dolayarak "Ali Rahmet'le..." diye olayı açıklamaya çalışacakken Adnan sözünü kesip "Şu herifin adını ağzına alma" dedi alnını Hünkar'ın alnına yaslarken. Hünkar bu yakınlıktan sıyrılmak için geriye çekilip Adnan'ın karşısında durdu. "Fekeli'nin kucağında falan değildim attan düşüyordum belimden tuttu bu kadar. " dediğinde Adnan "Demek bu kadar...Teşekkür mü etmeliyim ikinize? Teşekkürler karıcığım Fekeli'nin eli üstünde gezinirken öylece durduğun için. Sevda bile" derken Hünkar dayanamayarak yüzüne bir tokat indirdi. Bir metres yakıştırmasına daha tahammül edebilecek hali kalmamıştı. "Yarın sen ayılınca konuşalım" diyerek kapıya yöneldiğinde Adnan bileğinden tutup geriye doğru savurdu. Kapıyı kitlemek için yöneldiğinde Hünkar çıkmak için çaba gösteriyordu. Bu durum sabrını taşırırken haberi aldığından beri içinde tutmaya çalıştığı öfkesi elinde toplanıp Hünkar'ın yanağına indi. İlk tokadı bir diğeri izlerken nihayet kapıyı kilitlemişti. Hünkar'ı yatağa ittiğinde "Sarhoş değilim soracaklarım da bitmiş değil! Sonra peşinden gelmiş, orda ne oldu? " dedi damarları sinirden çıkmış bir halde.
Hünkar dolu gözlerini dikip" Bana inanmak yerine bir başkasına inanmışsın zaten ! Niye soruyorsun hâlâ?" diye bağırırken yatakta oturan karısının bileklerinden tutarak yatağa yatırdı. Ardından kendisi de üstüne eğilerek " Çünkü seni seviyorum! Ama sen başka bir herifle dağ başlarında aldatıyorsun beni! Bilmiyorum mu sanıyorsun orda sarılıp koklaştığınızı? " diye Hünkar'ın yüzüne bağırırken Hünkar da sırtını havalandırmış "Seni aldatmadım! Beni defalarca aldatan sensin! diye bağırıyordu.
Adnan: Daha önce de buluştunuz mu orada?
Hünkar bileklerini çekiştirerek bağırdı: Buluşmadım Allah'ın belası buluşmadım!
Adnan onun debelenmelerini durdurmak için ağırlığını Hünkar'ın üstüne vererek başka bir soru yöneltti: Ne kadar ileri gittiniz ? Ha ! Söyle bana !
Hünkar:Adnan! Kalk üzerimden! Sana seni aldatmadım diyorum! Neden yapayım?
Adnan:Çok sebebin var da ondan! İlki ve en kuvvetlisi intikam almak isteyebilirsin! Çünkü bal gibi biliyorsun senden başka kimsenin canımı yakamayacağını!
Hünkar:Öyle acıyorum ki sana bunu aşk zannediyorsun!
Adnan "İkinci sebep ne biliyor musun? "diye karısını duymazlığa gelerek sorarken bakışları yumuşamış Hünkar'ın bileklerindeki baskısını yine azaltmıştı. "Senin hâlâ böyle genç ve güzel olman" dedi Hünkar'a eğilip dudağından öperken. Geri çekildiğinde karısının yüzünde rastgele noktalara öpücük konduruyordu. Bir anda durup hırsla "Bazen beni odana dahi almadığına göre...Mutlaka koynuna giren bir başkası var. " dediğinde Hünkar şaşkınlıkla onun duygu değişimini izliyordu. Adnan derin bir nefes alıp Hünkar'ın parfümünü soluduğunda yavaş hareketlerle kokunun kaynağına,Hünkar'ın boynuna sokuldu. "Sevda'nın da vardı bu parfümden. Ama inan...Hiçbir şey sende olduğu gibi güzel durmuyor başka bir kadında." derken kendince iltifat ediyordu. Boynunu sardığı ve az evvel sıktığını dahi fark etmediği parmaklarının yerini öpücüklerinin almasıyla eş zamanlı Hünkar'ın ellerini göğsüne yaslayıp onu itmesiyle geri çekildi. "Beni aldatmazsın değil mi ? Bana bunu yapmazsın Hünkar..."diye sordu neredeyse yalvarır gibi bir sesle. Cevap alamayıp gözlerini Hünkar'ın gözleriyle kavuşturunca gördüğü nefretle Hünkar'ın üzerinden kalktı. Odaya ilk girdiğinde yatağın üstüne çıkardığı yeleğini alıp üzerine geçirirken Hünkar yatakta dirsekleri üzerinde doğrulmuştu.
A:İstediğin olacak ! Fekeli ile ortaklığı bitireceğim! Ama bu iş bittiğinde o herifin sadece hisselerini değil canını da alacağım!
Kilidi açıp odadan çıktığında Hünkar'ın dolan gözleri boşalmaya başlamıştı. Aynanın karşısında az önce sürdüğü kırmızı ruju çıkarırken boynundaki kızarıklıklara gitti eli. Gözleri zümrüt gerdanlığa kaydığında çekiştirip çıkarmaya çalıştı sanki bu kolyeden kurtulsa Adnan'dan da kurtulacakmış gibi. Sinirle çekiştirirken boynunu daha da kızarttığında aynadaki aksiyle göz göze geldi. Gözlerindeki çaresizlik ağlamasını daha da şiddetlendirdiğinden aynanın karşısından kalkıp kendini yatağa bıraktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/215623377-288-k894604.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüd-ü Anka
FanficAşkın varlığını yok sayan iki yorgun kalbin yeniden doğuşu. Birbiri için atan iki kalbin küllerinden doğup bir olma hikayesi..🕊