VI.Bölüm

1K 53 7
                                    

Demir telaşla hemşirenin gösterdiği odaya yöneldi. Ancak içeriye girdiğinde ne annesini ne de tanıdık başka bir yüz bulabildi. Arkasından gelen Kenan'a ters ters baktıktan sonra Sabahattin'in odasına yönelip içeriye girdi:Annem nerde Sabahattin abi ?
Sabahattin:Telaş etme Demir tansiyonu düşmüş. Az evvel Suzan Hanımla beraber çıktılar ben biraz daha kalsın diye ısrar ettim ama biliyorsun anneni bir an evvel eve gitmek istedi.
Kenan:Konağa gidelim Demir hadi.
----
Suzan eline aldığı yastığı Hünkar'ın arkasına koyduktan sonra ayaklarını yerden kaldırıp koltuğa koymaya çalışınca Hünkar bıkkınlıkla ayaklarını yere indirip söylendi:Allah aşkına Suzan yatalak hasta gibi davranma! Yok bir şeyim iyiyim.
Suzan:Ne dedi Sabahattin istirahat etsin dedi.
Hünkar:İyi böyle işte.
Suzan Hünkar'ın karşısına oturdu abisine sorup da cevabını alamadığı tüm soruların Hünkarda cevap bulacağını düşünüyordu.
Suzan:Fekeli neden gelmiş?
Hünkar umursamaz bir tavırla omuzlarını silkti:Adamın kendi memleketi. Gelmiş işte. Bize ne ?
Suzan imalı bir gülüşle Hünkar'a bakmayı sürdürdü:Çukurova'yı demiyorum. Bu konağa neden gelmiş? İntikam almaya mı ?
Hünkar'ın söyleyecekleri aklından geçtiği halde yüreğinin yoluna sapmıyordu bile. Kocasını kaybetmiş her acılı eşe mahsus o tavrı takındı yine. Bu rolü layığıyla oynadığını düşünüyordu tıpkı zamanında Adnan'a aşık evine bağlı eş rolünü yıllarca oynadığı gibi: Ne intikamı Allah aşkına ? Silahsız kocamı kalbinden vurdu ! Alacağı intikamı yıllar evvel aldı! Daha neyin intikamını alacak ?
Suzan Hünkar'ı imalı imalı süzerek sorgulamaya devam etti:Ne bileyim belki de kapatamadığı defterler vardır.
Hünkar:Bu onun meselesi benim değil! Ben o defterleri 20 yıl evvel kapa-
İkisinin konuşmasını çalan telefonun sesi böldü. Hünkar oturduğu koltuktan kalkıp telefonun yanındaki berjere oturup ahizeyi eline aldı:Alo ?
Ali Rahmet:Alo Yaman Hanım? Benim Ali Rahmet...
Hünkar Ali Rahmet'in sesini duyunca yine donakalmıştı. Konuşmaya yeltenecekti ki yanındaki Suzan'ın varlığını hatırladı göz ucuyla Suzan'a baktığında Suzan meraklı bakışlarla kimmiş diyerek başını sallıyordu.
Ali Rahmet:Hünkar?
Hünkar:Burdayım...
Ali Rahmet:Ben geçmiş olsun demek için aradım. Hastaneye gelec-
Hünkar yıllardır tanıyıp bildiği Ali Rahmetle değil de bir yabancıyla konuşur gibi bir ses tonuyla sözünü kesti:Lüzum yoktu gelmenize de aramanıza da.
Ali Rahmet derin bir nefes alarak konuşmaya başladı:Yaman Hanım... Ben... Ben diyorum ki seninle buluşup konuşalım.
Hünkar tekrardan göz ucuyla Suzan'a baktı:Şey ...
Ali Rahmet:Yarın saat ikide. Kozan'da bekleyeceğim.
Hünkar:Boşuna beklemiş olursunuz. Size iyi günler diyerek telefonu Ali Rahmet'in yüzüne kapattı. Hünkar elini ahizenin üstünden kaldırmadan bir mühlet bekleyince Suzan tekrar sordu:Kimmiş?
Hünkar:Hah şey geçmiş olsuna aramışlar.
Suzan:Kim aradı?
Hünkar gülümseyerek ayağa kalkıp eski yerine oturdu:Dernekten hanımlar işte.
Suzan:Hangi hanımlar?
Hünkar:Ay Suzan ! Ahiret sorusu sorar gibi. Ağabeyin bitti sen başladın herhalde.
Hünkar'ın değişen havasının farkına varan Suzan sorgulamayı sürdürdü:Berika mıydı arayan ?
Hünkar içinde bulunduğu anda gençliğinde hissettiği o küçük kıpırtılarla uğraştığı sırada farkında olmayarak Suzan'ın kendisine attığı yemi hemencecik yutuverdi:Evet evet duyunca merak etmiş işte.
Suzan Hünkar'ı köşeye sıkıştırmanın sevinciyle gülümseyerek söze başladı:Berika Hanımcığın tee Mersin'den duyup aradı herhalde. Hünkar o anda hatırladı Berika'nın cuma günü dernekteki vedasını. Ve pazartesi günü toplantıya gelemeyeceğini.
Suzan:Fekeliydi değil mi ? Hünkar'ın bakışlarından tahmininde yanılmadığını anlayınca konuşmayı sürdürdü:Senin için dönmüş işte besbelli!
Hünkar:Şişt! Ne biçim konuşuyorsun Allah aşkına! Neden dönsün benim için ?
Suzan:Cevabını bilmediğinden mi soruyorsun yoksa başkasından duyup içini rahatlatmak için mi ?
Hünkar kaşını çatıp Suzan'a bakmaya başlayınca Suzan hafiye edasıyla sorgulamayı sürdürdü:Neden aramış sadece geçmiş olsun demeye mi ?
Hünkar başını başka yöne çevirdi:Yarın buluşup konuşmak istiyormuş.
Suzan:Gidecek misin ?
Suzan Hünkar'ın cevabını beklemeden iknaya yeltenecekti ki içeriye Demirle Kenan girdi. Hastanedeki muhabbet tekrarlandıktan sonra Suzan hasta ziyaretinin kısa olacağını söyleyip peşi sıra Kenan'ı da sürükledi. Arabada Kenan şirketteki meseleyi anlatırken Suzan az evvel öğrendiklerini anlatmamak için kendini zor tutuyordu.
Kenan:Gitmemiş olsam belki de Demir belindeki silahı çıkarıp vuracaktı Ali Rahmet'i.
Suzan:Neden dönmüş?
Kenan cevabını bildiği ancak ihtimal vermek istemediği bu soruyu geçiştirdi:Ne bileyim? Adamın memleketi git mi diyeyim ?
Suzan gülümseyerek başını arabayı süren ağabeyine çevirdi:Hünkar da böyle söyledi.
Sonra başını tekrardan yola çevirip konuşmayı sürdürdü:Hünkar'ı aradı geçmiş olsun demeye.
Kenan gözlerini kısarak başını Suzan'a çevirdi:Ee ?
Suzan sanki sıradan bir haberi veriyormuşcasına kendini tutamayarak bir çırpıda söyleyiverdi:Buluşmak istemiş.
Kenan ani bir frenle durunca Suzan öne doğru savruldu. Kenan Suzan'ı kolundan tutup sarsarak sordu:Hünkar ne dedi ? Gidecek mi ?
Suzan ağabeyinin elinden kolunu kurtararak konuştu:Zannetmem. Telefonda da döver gibi konuşuyordu zaten.
Kenan bu söylenenlerle zafer kazanmış bir kumandan edasıyla gülümseyerek ellerini direksiyona koyup konağa doğru sürmeye devam etti.
---
Ertesi gün Demir şirkete gittiğinden beri Hünkar zamanla büyük bir yarışın içine girmiş emrindeki herkesi de piyonları olarak kullanıyordu. Yenmeye çalıştığı rakibi zaman değildi aslında içinde bastıramadığı merakı ve eskiden çok eskiden tanıdığı o duyguydu...
Hünkar söylene söylene vitrine işaret parmağını sürüp parmağındaki tozu Fadik'e gösterdi:Cık cık ! Şuna bak ! Söylemeye gerek yok ben demeden yapıyorlar nasılsa diye hiç dillendirmiyordum ben de ! İllaha söylemek mi lazım kızım size ?
Fadik:Hanımım vallahi daha 2 gün önce tüm vitrini indirip sildiydik.
Hünkar:Tamam bir daha silin ! Kızım Gülten değiştir o masa örtüsünü de beyaz olanı ser!
Salondaki temizlik işleri bittiğinde Hünkar kendisine yapacak başka bir iş arıyordu. Sonra ahizeyi eline alıp bir numara çevirdi.
Hünkar:Alo ? Hünkar ben... Hünkar Yaman.
İnce uzun bir kız Suzan'a ahizeyi gösterdi: Hünkar Hanım arıyor.
Suzan elindeki kahveyi sehpanın üstüne bırakıp sessizce fısıldadı:Evde yok de !
:Suzan Hanım evde yoklar Hünkar Hanım. Önemliyse ben ileteyim.
Suzan genç kızın eliyle tuttuğu ahizeye kulağına dayamış konuşulanları dinliyordu.
Hünkar:Nereye gitti bir şey söyledi mi?
Suzan kaşlarını havaya kaldırıp fısıltı ile konuştu:Bilmiyorum de !
Genç kız söylenenleri papağan misali karşı tarafa iletince Hünkar bıkkınlıkla telefonu kapattı.
----
Hünkar rüzgarın savurduğu fularını düzelterek etrafa bakınırken merdivenleri çıkmaya başladı. Yıllar öncesinde beklediği yerde bekleyen Ali Rahmetle göz göze geldi. Sonra eskilere daldı Ali Rahmet'i görmek için evden çıktığında kalbinin sesi duyulur diye korktuğu o günlere... 40 yıl öncesine...
Hünkar saçlarını düzelterek etrafa bakındı. Ali Rahmet oradaydı işte hep beklediği yerde. Sonra Ali Rahmet birden başını çevirdi göz göze gelince Hünkar gülümseyerek merdivenleri çıkmaya başladı.
Ali Rahmet:Hoş geldin Yaman Hanım
Hünkar:Hoş buldum. Ben-
Ali Rahmet:Lütfiye halana uğramıştın, sonra Kozan'a yolun düştü şimdi tesadüfen beni görünce de bir merhaba diyeyim dedin.
Hünkar gülümseyerek başını önüne eğdi:Öyle...
Merdivenleri çıkıp bitirdiğinde o anılar silinmişti. Hünkar Koçoğlu olarak geldiği, tutup düşlerine yakıştırdığı Ali Rahmetle buluştuğu yerde, şimdi Hünkar Yaman ve kocasının düşmanı sıfatını taşıyan Fekeli olarak buluşuyorlardı.
Ali Rahmet:Hoş geldin Yaman Hanım.
Hünkar bir şey söylemeden başını eğerek Ali Rahmet'i selamladı.
Kısa bir sessizlikten sonra Ali Rahmet söze başladı:Gelmeyeceğim demiştin.
Buruk bir gülümseme ile devam etti:Yüzüme telefonu da kapatınca dedim herhalde Yaman Hanım'ın gözünde içtiğimiz kahvelerin de hatırı yok.
Hünkar buraya gelene kadar heyecandan susmayan iç sesini susturup konuşmaya başladı:Sen de gelmeyeceğim demiştin!
Ali Rahmet boş bakışlar ile Hünkar'a bakınca Hünkar açıklama yapmaya koyuldu:Mahkemede bir daha Çukurova'ya adımımı atmam demiştin!
Ali Rahmet:Tıpkı biz insanlar gibi her şehrin de bir kaderi bir alınyazısı var Yaman Hanım. Çukurova'nın kaderiyle benimki bir yazıldığından döndüm.
Hünkar göz göze gelmemek için verdiği savaşta mağlup olup gözlerini Ali Rahmet'inkilere dikerek konuşmaya başladı:Neden döndün Adana'ya? Tek sebep Çukurova ile kaderinizin bir yazılmış olması değil herhalde!
Ali Rahmet:Hakikati sana anlatmam icap ediyordu.
Hünkar:Ne hakikati ?
Ali Rahmet:Sahiden merak ediyor musun Yaman Hanım yoksa vicdan ve merak duygusu içini bir kurt gibi yiyip bitirdiğinden mi soruyorsun?
Hünkar:Hakikat dediğin şey silahsız bir adamı vuracak kadar gözünün döndüğüyse merak falan etmiyorum !
Ali Rahmet:Gözüm döndü öyle mi? O arazi yüzünden vurdum senin (Bir an duraksadıktan sonra üstüne basa basa söyledi)silahsız kocanı! İlk kocan çekti o gece silahı kocan ! Sen o gün mahkemede şahitlerin dediklerine inandın. Beni dağ başına Adnan'ı kara toprak altına koydular siz de o şatafatlı hayatlarınıza geri döndünüz!
Hünkar kendinden emin bir şekilde çarpık bir gülüş yerleştirdi yüzüne:Emin ol o sözlerinden sonra hiçbirimiz rahat rahat evlerimizde oturmadık! Kenan da ben de bu adam neden silahı vardı diye ısrar ediyor diye izini sürdük. Konakta çıkmadı silah. Adnan'ın silahı şirketteydi Fekeli ! O gül ağacından yaptırdığı masanın çekmecesinde! Bu mu yani hakikat dediğin? Yıllar önce mahkemede söylediğin şeyleri tekrar için mi geldin Adana'ya?
Ali Rahmet Hünkar'a uzun uzun baktıktan sonra imalı bir bakışla bir adım Hünkar'a yaklaştı:Ne için geldim o zaman sen söyle Yaman Hanım.
Hünkar bakışlarını önüne indirip dudaklarını sıkıyordu. Sonra başını tekrardan kaldırıp konuştu:Cevabını bilsem sana sormazdım!
Ali Rahmet:Öğreneceksin Yaman Hanım. Hakikati öğreneceğin gibi bunların da zamanı gelecek.
Hünkar ellerini kabanının cebine sokup gitmeye hazırlanıyordu ki Ali Rahmet kolundan tutup Hünkar'ın gitmesine mani oldu. O sırada ikisini uzun süredir uzaktan izleyen Kenan sinirine hakim olamayıp masa örtüsünü sinirle sıkmaya başladı. Hünkar'ın gelmeyeceğini duyduğundan beri hissettiği gurur ve sevinç Hünkar'ın merdivenlerde belirmesiyle yerini öfke ve kıskançlığa bırakmıştı. Şimdiye kadarki birbirlerine bakışları, kavgalı halleri bu duyguları az da olsa bastırabilmişti. Masanın üstündeki örtüyü sinirle çekip yere savurunca masanın üstündeki kahve fincanı da yere düşüp tuzla buz oldu.
Hünkar kolundaki ele uzun uzun bakıp geriye doğru çekilince Ali Rahmet de elini geri çekti:Kusura bakma Yaman Hanım. Geçen gün konağa gelmekle hata ettim öfkeme bir de eskilerin hasreti eklendi. Oğlunun planlarına bir ok gibi saplanırken o okun seni de delip geçeceğini bilemedim. Tıpkı yıllar evv-
Hünkar dolu gözlerle Ali Rahmet'in sözünü keserek konuşmaya başladı. Konuşurken en baştaki gibi kararlı değildi ses tonu. Ali Rahmet'i yargılar gibi de konuşmuyordu:Adana'dan git diyemem sana... Ama en azından yolumuza çıkma Fekeli ! Karşıma çıkma!
-----

Kenan gece yarısını gösteren sarkaçlı saatin sesine aldırmadan önündeki bardağa suyu ekleyince billur renkteki bardak bir anda beyaza döndü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kenan gece yarısını gösteren sarkaçlı saatin sesine aldırmadan önündeki bardağa suyu ekleyince billur renkteki bardak bir anda beyaza döndü. Aklındaki düşüncelere Müzeyyen Senar'ın davudi sesiyle okuduğu "Dalgalandımda duruldum" şarkısının sözleri karışıyordu. Su bardağına yasladığı fotoğrafa baktı uzun uzun, Hünkarla yan yana olabildikleri tek fotoğrafa. Demir'in düğününde çekilmişti, Yamanlar sülalesinin bütün üyeleri olmasına rağmen Kenan Hünkarla kendisinin bulunduğu kısım açıkta kalacak şekilde diğer kısımları katlamıştı. Sonra fotoğrafa bakıp elindeki kadehi tek dikişte bitirdi. Bunca zamana bunca insana rağmen ikisi unutmamış mıydı yani birbirlerini? Sonra buruk bir gülüş yerleşti yüzüne kendi kendiyle dalga geçerek söylendi:Sen unutabildin mi sanki ? Vazgeçebildin mi Hünkar'dan?
Suzan yukarıdaki odasında ağabeyinin son ses açtığı müzik sesinden uyuyamadığından hızla merdivenleri inip Kenan'ın yanına geldi.
Suzan masanın üstündeki boş şişeye baktıktan sonra elini Kenan'ın omzuna koydu :Yeter artık bu kadar içtiğin. Gelmeden kulüpte de içmişsin zaten. Ne derdin var bu kadar ?
Kenan:Boşuna mı yaptım ben bunları?
Suzan anlamayarak ağabeyinin yüzüne bakıyordu. Ne olduğunu anlamak için ardı ardına bir sürü soru sıralamıştı ama Kenan Suzanla değil de kendi kendine konuşuyordu. Hatta konuşmaktan ziyade hesap sorar gibiydi:Boşuna mı Adnan'ın aklına girdim o gece Ali Rahmet'i vursun diye ?
Suzan:Ne !

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin