XXIII.Bölüm

989 48 7
                                    

Hünkar arabanın camına başını yaslamış elinin tersiyle akan gözyaşlarını silerken Kenan cebinden çıkardığı mendili Hünkar'a uzattı.
Kenan:Ağlama artık. Senin dirayetli olman gerek bu durumda ağlama !
Hünkar Kenan'ın uzattığı mendili alıp gözyaşlarını silerken Kenan gözlerini yoldan ayırarak Hünkar'a çevirdi:Eğer kötüysen biraz durayım. Hava almak ister misin?
Hünkar başını iki yana sallayarak konuşmamayı tercih ettiğinde ikisi sessizce yol almaya devam ederken Ali Rahmet de soluğu Necdetler'in konağında almıştı. Ali Rahmet çiftli koltukta otururken Suzan elinde iki bavulla merdivende görünmüştü. İkisi alelacele diğerleriyle vedalaşıp yola çıktıklarında Suzan hüzünle başını Ali Rahmet'e çevirdi:Saniye telefon edip meseleyi haber vermese Kenan'a yerinizi söylemezdim ama vaziyet ciddi olunca söylemek mecburiyetindeydim kusura bakma.
Ali Rahmet:Ne kusuru Suzan böyle bir meselede kusur mu aranır?
Suzan:Evliliğinizin daha ilk gününden böyle oldu ama hepimizin zaafları oluyor işte. Çünkü bütün zaaflarımız gururumuzdan çekinerek, şuurumuza çıkmaktan korkarlar ve gayri şuurda ruhun karanlığına sinerler; fakat rahat durmazlar orada, gizli bir faaliyet göstererek vücutlarını sezdirmeden, neşemizi kaçırır, muvazenemizi bozarlar. Ancak büyük bir vak'a, gizli bir hastalığı meydana çıkaran şiddetli bir humma gibi, içimizde barınan bu zaafı bize tanıtır...
Soğuk ameliyathane masasında bilinçsizce yatan Demir'in hafızasında çakan şimşeklerde bunu kanıtlıyordu. Kendinden sakladığı anıları bu süresiz uykusunda ona eşlik edecek en zayıf hali ile çarpışacak, en karanlık anılarıyla yüz yüze gelecekti. Yaşadığını reddettiği anları bu kez onun iradesinde değildi ve ne yazık ki hızla etrafını sarmış kendilerini hatırlatmaya başlamışlardı.
Soğuk bir gecede dışarıda yağan yağmur, çakan şimşekler koskoca odada küçücük kalmış Demir'i korkutmuştu. Her zaman sığındığı limana, annesinin yanına koşmak istiyordu ancak babasının "Sen artık kocaman adam oldun tek  başına uyuyacaksın!" diretmelerinden çekiniyordu. Her ne kadar güçlü durmaya çalışsada hızını arttıran rüzgar, şiddetlenen yağmur küçük kalbinin alamayacağı kadar korku doldurmuştu bile Demir'e. Yorganın altına sığınıp daha da ufaldığı sırada açılan kapı ile fırladı yorganın altından. Korkudan hızlanan yüreği annesinin sesi ile rahatladı. Hünkar şefkatle yatağa gelip Demir'i kayması için dürttü. Demir önce itiraz etse de Hünkar ısrarla sarıp sarmalayınca annesinin varlığının huzuru ile kısa sürede uykuya daldı.. Sabaha karşı yağmur dinmiş, güneş bulutlar arasında doğmak için kendine yer arıyorken Adnan yeni eve gelmiş odaya çıktığında karısını bulamamanın korkusuyla bağıra bağıra karısını aramaya başlamıştı konakta. Neyse ki Hünkar alışmak mecburiyetinde bırakıldığı bu düzene çok çabuk uyum sağlamış Adnan'ın geldiğini duyup Demir'in yanından ayrılmıştı. Koridorda karşılaştıklarında sallana sallana yürüyen kocasından bir kez daha nefret etti.
Adnan: Neredesin sen?!
Hünkar Adnan'ın koluna girip onu odalarına götürdü. Hala sesinin tonunu ayarlayamayan kocasına sert bir şekilde "Bağırma Adnan herkesi ayağa dikeceksin!" diyerek yatıştırdı, yatağa yatırdı ve böylece her zamanki vardiyasını tamamlamış oldu. Saat epey ilerlemiş neredeyse öğlen olmuştu kapalı duran perdelerin bile gizleyemediği odaya sızan güneş ışıklarının yüzüne vurması ile Adnan gözlerini araladı. Yanına baktığında yine bir sabaha karısı olmadan uyandığı gerçeği ile yüzleşip gece ki vaziyeti için kendini suçlamaya başlayacaktı ki cam kenarında duran berjerde uyuya kalmış Hünkar'ı gördü. Perdelerin açık kalmış ucundan yüzüne vuran güneş ışığı her zamanki güzelliğini katlandırmıştı, yanına gidip berjerin kolçağına oturup seyretmeye başladı. Hünkar'ın güzelliğinin her zaman farkındaydı, herkesin imrendiği karısının ona ait olmayışı canını yaksa da Adnan'ı Hünkar'a bağlayan en önemli özelliklerden biriydi bu denli hükümsüz olması. Seyre doyamadığı karısının sabahlığın önüne düşen ipek teli saçlarını okşamaya başladı usul usul. Uyanırsa bu rüya anının son bulacağını biliyordu bu yüzden uyandırmaktan çekinerek hareket etmeye gayret ediyordu. Hünkar'ın yüzünde gezinen eli hissedip irkilerek uyanmasına dek süren Adnan'ın hayallerini süsleyen gerçeği yaşadığı bu an Hünkar'ın gözünü açmasıyla son bulmuştu. Adnan az evvel yaşadığı anın büyüsünü bozmamak adına karısına gülümseyerek yaklaşırken Hünkar'ın ona bakmaya bile tenezzül etmeyip günaydınını bile almadan ''Demir gece huzursuzdu ona bakayım.'' deyip hızlıca odadan çıkışı Adnan'ı da olduğu adama döndürmüştü. Dünden kalanları üstünden atmak adına banyoya gittiğinde Hünkar'da oğlunu uyandırmış konağı şenlendiren kahkahalar atıyordu. Adnan ona layık görülmeyen gülüşlerin sebebini öğrenebilmek adına Demir'in odasının önünde gizlenirken hayatının en acı gerçeği ile yeniden yüz yüze geleceğinin farkında değildi. Kulak kabartıp anne oğulun neşeli sohbetini dinlemeye başladı. Başlarda onu da gülümseten sohbetleri oğlunun "Ben babama benziyorum değil mi anne?" sorusu ile yerle bir oldu. Hünkar'ın bir anda solan gülümsemesi yerine gelen suskunluğu Adnan'ın öfkesini harlamaya başlamıştı bile. Hünkar'ın sessizliğinin ardından sesi titreyerek verdiği "Öyle çok benziyorsun ki..." cevabı Demir'in minik kalbini sevinçle doldururken Adnan'ın içindeki alevi büyütmüştü. Hırsla aşağıya inerken önüne çıkan herkesi terslemeye, bağırmaya başladı. Demir'le Hünkar da nihayet aşağıya indiklerinde konakta olağan olan gerilim hattı Adnan'ın kendisine sarılmaya koşan oğlunu reddetmesi ile ilk kıvılcımı yakmış oldu. Demir o anı hayatı boyunca anlamlandıramamıştı. O günde, bugününde de babasına layık olmadığını düşünmüştü. Küçücük yaşlı gözlerini babasına dikmişken annesi arkasında çoktan zırhını kuşanmıştı. Demir'i mutfağa gönderip kahvaltı yapmasını tembihledikten sonra Adnan'la buluştu bakışları.
Hünkar: Bir şeyi Adnan, bir şeyi becer! Ne Çukurova'ya bey olabildin ne çocuğuna baba!
Adnan Hünkar'a bir adım yaklaştı.
Adnan: Kocalığı saymadın söyle hadi onu da ekle yapamadın de!
Hünkar: Eklememe lüzum yok çünkü sen yoksun.. Bu bir oyun kendini inandırma boş yere bu evde senden kocalık bekleyen yok!
Hünkar son kelimesinin ardından Adnan'ın tokadı ile koltuğa düşmüştü. Adnan tepesinde "Kocanım ben senin Hünkar! Senin kalbin, ruhun, bedenin bana ait anla artık!" diye bağırırken kendini yine çok yalnız, çok çaresiz hissetmişti dolan gözleri, yanağındaki sızı, dudağının kenarından usulca akan kan hiçbir anlam ifade etmiyordu aslında ama ruhu... Ruhu paramparça oluyordu. Adnan gözünü karartmış salonu öfkeyle turlarken Hünkar mutfak kapısında gizlenmiş oğlunu gördü hemen kendini toplayıp salon kapısını örttü. Derin bir nefes alıp tekrar Adnan'ın karşısına dikildi.
Hünkar: O kadınlara da söylüyor musun bu dediklerini? Onlarada o benim karım diyor musun? Söylesene bana çok bağlı kocacığım hangisinin yanındaydın gece?
Adnan: Kendi ihanetini bana mı mâl ediyorsun?
Hünkar: Ben sana hiçbir şey yapmadım! Sen de adın gibi biliyorsun bunu. O yüzden bu korkun, utancın. Korkaksın sen öfkenin arkasına sığınan bir korkak!
Adnan Hünkar'ın kollarından tutup kendine  çekti.
Adnan: Beni zorlama Hünkar!
Hünkar alaycı bir gülümseme ile "Hâlâ canımı yakabileceğini mi sanıyorsun?" diyerek kollarını kurtardı.
Hünkar: Beni hapsettiğin bu cehennemde oğlumu yakmana izin vermem! Demir olduğu için varsın hayatımda ama madem baba olamıyorsun...
Adnan: Söyle hadi neymiş?! Ne olur olamazsam?
Hünkar: Beni zorlama dedin ya asıl sen beni zorlama! Şimdi defol git! Kimin yatağından geliyorsan onlara git. Onlar eğlesin seni yeter ki bizden uzak dur!
Hünkar salondan çıkıp oğlu ile yeniden karşı karşıya geldiğinde Demir'in gözlerinde biriken yaşları silip sarıldı ona. Demir o an hissettiği sıcaklığı soğuk ameliyat masasında hissizce yatarken bile arıyordu...
Demir'in sığınağı olan o sıcak kucağın sahibi şafak sökmeden hastaneye ayak bastığında koştura koştura hemşirenin söylediği yere varmıştı.
Saniye:Hanımım çok şükür kazasız belasız geldiniz.
Hünkar:Doktorlar çıktı mı Saniye?  Biri bir şey dedi mi ?
Saniye:Kan lazım dediler. Sağ olsun Fekeli'de adamlarını yollamış Gaffur'a yardım ettiler hemencecik halloldu.
Saniye Hünkar'ın elini tutup buruk bir tebessümle "Demir Beyim iyi olacak hiç canınızı sıkmayın hanımım." sözleriyle Hünkar'ı teselli ederken Hünkar
derin bir nefes alarak duvara yaslandı: Sen de konağa git kızım artık. Ben beklerim.
Saniye:Hanımım bir başınıza kalmasaydınız.
Hünkar:Sağ ol kızım git sen. Kenan var, bahçede gördüm Çetin de duruyordu bir şey olursa hallederler sen git dinlen.
Hünkar Saniye'nin uzayıp giden koridorda kayboluşunu izledikten sonra başını önüne eğmiş Demir uğruna verdiği tüm savaşlardan zaferle çıkmanın mutluluğuyla hayatını sürdürmüşken Demir'in Azrail'e karşı mücadelesinde mağlup olursa kendi canının ne kıymeti kalacağını düşünüp duruyordu. Koridorda duyulan hasta iniltilerine,bebek ağlamalarına yaklaşan ayak sesleri de eklendiğinde Hünkar başını sesin geldiği yöne çevirdi. Ancak ayak sesinin sahibiyle göz göze geldiklerinde tüm bunların kötü bir kabus olmasını dileyerek gözlerini sıkıca yumup yeniden açtı. Ancak ne beyaz duvarlı hastane koridoru ne de karşısındaki suret kaybolmuyordu.
Sevda:Nihayet gelebilmişsin...
Hünkar:Ne işin var senin burda?
Sevda:Yine yanlış sorular sorup doğru cevaplar almayı bekliyorsun Hünkar. Ama üzüntün var diye bu sefer hoş göreceğim. Esas soru senin en başından beri neden burda olmadığın olacaktı!
Hünkar:Adnan vurulduğunda aşkımdan geldim demiştin. Şimdi neden geldin ? Bir zamanlar ortadan kalksa da Adnan Hünkar'ı bıraksa diye dualar ettiğin çocuğun canı niye kıymetlendi?
Sevda:Ben hiçbir zaman...Hiçbir zaman Demir'in kötülüğünü istemedim! O hep mutlu olsun istedim !
Hünkar:İyiliğini istedin öyle mi ? O yüzden mi babasını çaldın ondan ? Adnan'ın gözü ne beni ne oğlunu görmedi ve sen Demir'in iyiliğini istedin öyle mi?
Sevda:Sen böyle düşünüyor olabilirsin ancak Demir beni ikinci annesi olarak bildiği sürece ben de evladım için burada bekleyip dua edeceğim.
Hünkar:Ne evladı be ne evladı! Demir'in tek bir annesi var o da benim! Anladın mı ?
Sevda:Demir böyle düşünmüyor anlaşılan! Gerçi sen etrafındaki kimseye ne istediklerini sormadığın sonsuz bir itaat ve sevgi beklediğin için elbette bilemezsin !
Kenan iki kadını pençelerini çıkarmış öldürücü darbeyi yapmak için beklerken görünce Hünkar'ı kolundan tutup geriye doğru çekti. Hünkar "Defolsun gitsin bu kadın" diye ortalığı birbirine katarken Kenan onu zapt edemeyeceği kanaatine varmış,münasip bir dille Sevda'yı uzaklaştırmak için uğraşmaya başlamıştı. Sonunda ikna çalışmaları işe yaramış, Sevda'yla beraber hastane kapısına doğru yürümeye başlamışlardı. Kapının önünde bekleyen Gaffur'a Sevda'yı istediği adrese bırakmasını tembihleyip bulduğu bir bardak suyla sandalyede oturan  Hünkar'ın yanına dönmüştü.
Hünkar titreyen eliyle bardağa uzanırken sinirle sordu:Bu kadın ne zamandan beri burdaymış?
Kenan:Demir'in haberini alır almaz gelmiş.
Hünkar:Haberi kimden almış?
Kenan:Orasını bilmiyorum bu mesele ile sonra ilgileniriz.
Hünkar:Ben bu meseleyle öyle güzel ilgileneceğim ki bir daha dönebilecek mi bakalım Adana'ya! Kalkmış yüzsüz yüzsüz Demir öyle düşünmüyor diyor!
Kenan Hünkar'ın yanına otururken konuyu değiştirmek için kazayla ilgili öğrendiği detayları anlatmaya başladı: Arabanın bakımları tammış, senin Raci daha 2 gün önce hallettim diyor. Karşı şeritten gelen arabayı fark etmedi muhtemelen alkollü olunca. Yol dar olduğundan kaçacak yer de bulamamış, kafa kafaya çarpışmışlar.
Bir süre sonra ameliyathaneden çıkan doktor maskesini indirerek Hünkar'ı selamlayıp operasyon hakkında ufak detaylar vermişti. Ardından yine etraf hareketlenmiş Demir de Kenan'ın binbir minnet ve ricayla hazırlattığı özel odaya götürülmüştü.
Hünkar Demir'in alnına bir buse kondurup geriye çekildi:Oğlum benim.
Kenan sahte bir sinirle "Çocuğu rahat bırak da uyusun" deyince Hünkar geçip sandalyeye oturdu.
Hünkar:İstanbul'da tek başımayken düşünmüştüm. Bütün köprüleri yakıp İstanbul'a geldim ama ya Adana'da bıraktıklarıma bir şey olursa diye. Aklıma gelen başıma da geldi işte...İlk defa kendim için bir şey yaptığımdan bunun kefaretini ödemeye razıydım. Ama bu bedeli evlâdım ödesin istemedim hiç. Öyle pişmanım ki...
Kenan:Bu pişmanlıktan geri dönmek kolay...Boşanma davası açarsın olur biter.
Hünkar:Benim pişmanlığım Ali Rahmet'le olan evliliğim için değil. Ne denli kızgın olsam da annemi,Demir'i böyle bir başına bırakmamalıydım. Yalnızlığın,çaresizliğin ne elem bir şey olduğunu ben çok iyi bilirken onları bırakmamalıydım.
Kenan:Bunda senin kabahatin yok ki nereden bilecektin Demir'in kaza yapacağını? Hem insan arada sırada gerçeklikten kaçıp yalnız kendisiyle kalmak istiyor, sen bu kaçışa geç bile kalmıştın.
Hünkar: Elbette bilemezdim ama tam da kendim için bir şey yaptığım esnada olması ...Kader sanki bana bir şey verirken bahşettiği başka bir lütfü da elimden almak istiyor. Hangi ümide sarılsam elimde kalıyor...
Kenan Hünkar'ın kendi kendine konuşurmuş gibi gözlerini karşıya dikerek yaptığı konuşmayı bitirmesiyle dayanamayarak sordu:Ali Rahmet'i sahiden seviyor musun?
Hünkar:Öyle olmasa evlenmezdim değil mi ? Neticede kolumdan tutup zorla nikah masasına oturtan bir Celal Bey yok artık...
Kenan:Belki de zamanında yaşanamadığı için sana bu denli manalı geliyordur. Belki de yıllar önce Ali Rahmet'le evlenmiş olsanız bitecek bir aşktı, şimdi zamana yayıldığı için bir türlü bitemedi.
Hünkar:Bırak da o kadarını ben düşüneyim Kenan.
Aralanan kapıyla Ali Rahmet ve Suzan içeriye girdiklerinde Hünkar ayağa kalkıp Ali Rahmet'e sarıldı.
Ali Rahmet:İyisin değil mi ?
Hünkar:İyiyim,Demir de iyi olacak.
Ali Rahmet:Tabi iyi olacak.
Kenan ikisinin bu yakınlığına daha fazla dayanamayacağını anlayıp odadan çıktıktan birkaç dakika sonra Ali Rahmet de onun peşinden çıkmıştı.
Ali Rahmet:Sen mi yaptın?
Kenan:Ne zırvalıyorsun sen ?
Ali Rahmet Kenan'a yaklaşıp dişlerini sıkarak şüphelerini sıralamaya devam etti:Tam evlendiğimiz gün Demir'in kaza yapması tesadüf mü buna inanmamı mı bekliyorsun ? Hünkar'ın arabasını bozduran, onu ölümle burun buruna getiren sendin! Bu sefer Demir'i kurban seçmediğin ne belli ?
------
Hepinize merhabalar ❤ Bölüm bir minnak uzun olmuş umarım hepiniz sıkılmadan okursunuz. Bölümle ilgili görüşlerinizi lütfen yorumlarda belirtin iyi okumalar 🥳

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin