Hünkar'ın gözyaşları tükenince geriye doğru çekilip ağlamaktan kızarmış gözlerini Ali Rahmet'e doğrulttu:Madem bugün tüm hakikatleri söylüyoruz birbirimize...
Başını önüne eğip burnunu çekerek konuşmayı sürdürdü:Bundan önceki buluşmalarımızda bana hakikati kendin söylemedin. Yalan değil, ben de hakikati bulmak için çok uğraşmadım. O an neden böyle bir şey yaptım hiç bilmiyorum...Belki gereksiz bir gururdu, senin Yaman kibri diye adlandırdığın. Ama esas sebep hakikatle yüzleştiğimde hayatımı üstüne kurduğum gerçeklerin yıkılması benim de o enkazın altında kalacağımı bilmemdi, güvendiğim insanların yüzünün yalanlarla gölgelenmesinden korkmamdı.
Suzan... O duymuş Demir'le Kenan'ı konuşurken. Sonra Ali Rıza'yla konuştuk. Ama ben sana gelmedim, gelemedim...
Ali Rahmet Hünkar'ın yeniden akmaya başlayan gözyaşlarını elinin tersiyle silerek tekrar ona sarıldı:Yapma Hünkar yapma. Senin bu meselede hiçbir suçun yok. Ben senin evladına da bir şey diyemiyorum... Ona göre ben babasının ortağı, dostu,sizinle aynı sofrada oturan Ali Rahmet amcasıydım. Tüm bunlara rağmen babasını kalbinden vurmuş olmamın intikamını alıyordu benden. Bilmiyordu ki Adnan seni benden alarak 40 yıl önce beni kalbimden vurmuş manen öldürmüştü.
Hünkar onun son söylediklerine hiç takılmadan aklında kurup durduğu düşünceleri gün yüzüne çıkardı:Hadi Demir intikam almak için böyle bir şey yaptı. Peki ya Kenan ?
Ali Rahmet huzursuzlukla Hünkar'ı saran kollarını gevşeterek derin bir nefes aldı:Yine mi Kenan ? Bir taşın altından da o çıkmasa şaşıracağım!
Hünkar:Adnan'ın silahını o saklamış,Demir Berlin'den dönene kadar beni ayakta uyutma vazifesini de hiç şüphe çekmeden yapmış. Bunları yaparken belki de Demir'e amcalık ettiğini sanı-
Ali Rahmet:Tüm mesele Demir'e amcalık etmek yani Yaman Hanım. Öyle mi ?
Hünkar onun sinirli çıkan sesiyle başını ona doğru çevirince Ali Rahmet ayağa kalkıp elindeki tespihle bir sağa bir sola gezinmeye başlamıştı. Birkaç turu sessiz sedasız gidip gelmişti ki sinirinin sesine yansımayacağından emin olduğu anda volta atarak konuşmaya başladı:Şimdi Kenan'dan pek haz etmesen de onun hırsları uğruna yaptığı şeyleri doğru bulmasan da Kenan'la geçmişte iki yakın dosttunuz Yaman Hanım. (Alaycı bir şekilde gülümseyerek) Adnan'ın boşluğunu doldurmak için elinden geleni yaptığına da eminim.
Volta atmayı bırakıp Hünkar'ın yanına değil karşısına oturdu bu sefer. Öne doğru eğilerek konuşmaya devam etti: Kendini en çaresiz hissettiğin ne yapacağını bilemediğin esnada, düştüğün kuyunun dibine bir dost eli uzatıp ayağının altına gökyüzünü sermiş, sana küllerinden doğma fırsatı vermiş olabilir. Bu sebeple ve Adnan'la olan evliliğiniz sırasında yaptığı iyiliklerle de ona karşı vicdan borcu duyuyor olabilirsin. Ama mesele tüm bunların neden yapıldığı Hünkar.
Hünkar da kaşını çatarak öne doğru eğildi:Neden yapılmış Ali Rahmet?
Ali Rahmet gözlerini devirerek başını sağ tarafına çevirip yeniden ayağa kalktığında Hünkar'ın ağlamaktan şişmiş gözlerindeki hüzün ve pişmanlık yerini mutluluğa bıraktı. Hünkar gülümseyerek onun volta atışını izlerken Ali Rahmet'in sabır çekerek yüzünü ona çevirişiyle yeniden ciddi bir tavır takındı. Ali Rahmet:Vallahi anlamamak için uğraşıyorsun Yaman Hanım!
Hünkar:Yardım etti bana zaten sonrasında sürekli kavga etmeye başlayınca yollarımızı ayırdık biz. Ben kendi işimi kendim gördüm bir daha ona iş falan da buyurmadım.
Ali Rahmet şüpheli bir bakışla Hünkar'ı süzdü:Kenan tüm bunları biricik yengesine yardım için mi yaptı yani ?
Hünkar gülümseyerek başını aşağı yukarı sallayınca Ali Rahmet de gülümseyerek karşı koltuğa oturdu:Baak sen. Amma da yardımsevermiş bizim Kenan da haberimiz yokmuş. Ama haksız da değil tabi böyle yengesi olunca seni yalnız bırakmazlar diye düşünerek muhafızlık görevini kendisi üstlendi herhalde. Bu yüzden konağa ilk gelişimde benle konuşmayasın diye bir altın kafese koyup kaçırmadığı kalmıştı seni.
Hünkar:Yapma Ali Rahmet. Kenan'ı mı kıskanıyorsun Allah aşkına?
Ali Rahmet gülerek omuzlarını silkti:Neyini kıskanacağım Kenan'ın? Hem Kenan da biliyor Yaman Hanım...
Hünkar gülümseyerek sordu:Neyi biliyor ?
Ali Rahmet ayağa kalkıp tekrar Hünkar'ın yanına oturmuş onun yüzüne bakıyordu:Senin dilin söylemese de gözlerin konuşur Yaman Hanım. Gözlerin kim bilir kaç kişinin gözlerinde gezinir ama onlar ki geceleri yakut bir avize gibi yalnızlığımda dururlar, yüreğimdeki bu kanlı sevdayı çoğullaştıran namludur onlar.
Keyifli keyifli geriye yaslanıp kendinden emin bir şekilde gülümsedi:Kenan da akılsız değilse...Anlamıştır herhalde senin bana bakışından bir şeyleri.
Hünkar gülümsemesini gizlemeye çalışarak başını diğer tarafa çevirdi:Ciddi bir şey konuşuyorduk mesele ne ara buraya geldi ?
-------
Kenan yüzü gözü kanlar içinde konak kapısından girdiğinde Suzan'ın ağabey diye seslenişine aldırmadan hızlı hızlı merdivenleri tırmanıp toz içinde kalmış ceketini çıkarıp yatağın üzerine attı. Çekmecede duran fotoğraf albümlerini de yatağın üzerine attıktan sonra banyoda elini yüzünü yıkadı üzerini de değiştirip elindeki fotoğraf albümleri ile yeniden aşağıya indi. Suzan şaşkınlıkla yüzündeki yara izlerine bakarken o koltuktaki misafirlerinin yeni farkına varmıştı.
Kenan:Senin ne işin var burada?
Hülya gülümseyerek ayağa kalktı:İnsan eski nişanlısını böyle mi karşılar?
Kenan:Neden aldın bunu konağa?
Suzan sesini alçaltarak abisine yaklaştı:Bayıldığımdan değil! Yüzüne gözüne ne oldu böyle?
Kenan:Sonra konuşuruz Suzan. Sen şunları münasip bir yere kaldırıver hatta gönlün razı gelirse yak ! Şimdi bizi yalnız bırak da Hülya nefretini kussun!
Hülya:Aşk olsun Kenan ! Hiç böyle bir niyetim yoktu.
Suzan eline tutuşturulan aile albümü ile beyaz,camlı kapıdan çıkınca Kenan da geçip Hülya'nın karşısına oturdu:Sabahtan beri hasretime dayanamadığın için beklemedin herhalde? Sadede gel !
Hülya gözüyle Kenan'ın kaşındaki yarayı gösterdi:Kavga mı ettin ?
Kenan:Sen üzerine vazife olmayan şeylerle ilgileneceğine sebebi ziyaretine gelsen artık!
Hülya sinsice gülümsedi:Dur tahmin edeyim. Hünkar mıydı kavganın sebebi?
Kenan'ın sinirli bakışlarını fark ettiğinde gülümsemesi kayboldu:Hatay'daki akrabalardaydık. Dönüşte Adana'ya gelince sana uğramak istedim.
Kenan:İyi yapmışsın diyemeyeceğim ne yazık ki Hülya.
Hülya:Hâlâ kin güdüyor olamazsın Kenan! Onca yaptığından sonra...
Kenan:Benim sana bir şey yaptığım yoktu. Sen Hünkar'ı düşman olarak görmeye başladın! Kendin yazıp kendin oynadın sonra bir açıklama bile yapmadan düğün günü beni terk ettin.
Hülya:Her şey gün gibi ortadayken açıklama mı bekliyordun? Annenin Hünkar gibi bir geline özenmesi garip gelmiyordu bana. Ama Suzan'la tanıştığımızda bizim sülalenin Hataylı olduğunu duyunca yüzü öyle bir hal almıştı ki görmeliydin. Meğerse Kenan Beyimiz yarı İstanbullu bir kızdı diye anlatmış yıllardır sevip beklediği kadını. Yazık ki beni saf sanan biricik kız kardeşin kendi saflığından Hünkar'ın annesi Azize Hanım'ın İstanbullu olduğunu bile unutmuş anlaşılan.
Kenan:Saçma sapan konuşup durma yine Hülya! Hiç seni çekecek günümde değilim! Geldiğin için teşekkürler.
Hülya umursanmamış olmanın verdiği üzüntüyle başını önüne eğdi:Sen zaten ne zaman beni çektin ki Kenan ? Düğününe 1 ay kaldığında bile Hünkar'ın boşanması için ona avukat bulmak için uğraşıyordun. Aslında bunları sineye çekecektim...
Kenan:Dinlemek istemiyorum Hülya
Hülya:Ama o gün sizi duydum Adnan'la kavga ederken. Demir'in senin oğlun olduğunu söylüyordu.
--- 20 yıl önce
Adnan huzursuzca önünde duran dosyaya imza atıp karşısında oturan Kenan'ın önüne fırlattı. Geçen gece Hünkar'la olan kavgalarından sonra boğazına kininin ve öfkesinin elleri yapışmış sanki içerdeki vicdan ve sevgiyi boğarak Adnan'ın doğru karar vermesini engelliyorlardı.
Adnan:Daha ne kadar işimiz var?
Kenan:Çok değil.
Adnan ayağa kalkıp boynundaki kravatı gevşetti:Evlilik yıldönümümüz olmasa inan ki kalıp yardım ederdim...
Kenan:Hünkar'ı daha fazla bekletme git sen.
Adnan eğilip alt çekmecelerden birinden viskiyi çıkarıp boşalan bardağını doldurdu:Benim yerime sen git istersen. Hünkar daha memnun olur. Malum benim dışımdaki herkese olağanüstü şekilde canayakın ! Ailesinin böyle şeylere nasıl baktığını bilmesem önüne gelene mavi boncuk dağıtıyor diyeceğim.
Kenan başını önündeki dosyadan kaldırmadan kağıtları çevirmeye devam ederek konuştu:Beraber olduğun kadınlara bakarsak içlerinde iffeti hakkında konuşamayacağın tek kadın Hünkar. Gereksiz kıskançlık yapıyorsun bana kalırsa.
Başını kaldırıp gözlerini siyah deri sandalyesinde oturan Adnan'a dikti:Üstelik Hünkar'ı bu hususta suçlayacak son kişi sensin! Tövbe etmenin üstünden daha 1 hafta geçmeden tövbeni bozup başka bir kadının kollarına gidiyorsun.
Adnan elindeki bardağı kahkahalarla gülerek masaya bıraktı:Ben kimi kime şikayet ediyorsam? Hünkar Yaman'ın en hakikatli avukatı...Biricik aşığı...Evladının babası... Hangi sıfatı istersin adının önüne?
Kenan umursamaz tavrını bir kenara bırakıp hışımla ayağa kalktı:Ne diyorsun ulan sen?
Adnan Kenan'ın yakasına yapışıp sarsmaya başladı :Karıma aşık değil misin? Hah! Değil misin? O gece ikiniz dans ederken anladım her şeyi!
Kenan Adnan'ı iterek yakalarını düzeltti:Doğru düzgün konuş Adnan! Hünkar'ı da beni de neyle suçladığının farkında mısın ? Demir senin öz oğlun !
Adnan:Hünkar'la ağız birliği yaptınız herhalde!
Kenan:Saçmalamayı kes! Ben Hünkar'ı Suzan'dan ayırmamışken karını benden kıskanacağına gözünü aç da ortağının arkandan çevirdiği işleri gör! Kör müsün de Hünkar'ın da Ali Rahmet'i sevdiğini göremiyorsun ?
-----
Kenan:Dinlemişsin ama onu da diğer her işte olduğu gibi becerememişsin belli ki ! Adnan da senin gibi kendi kendine kuruntu yapmış Hünkar'a parladığı yetmemiş gelip bana da parlamıştı o gün.
Hülya:Yani Demir Adnan'ın oğlu öyle mi ?
Kenan:Hünkar'ı sevmiyor oluşun onun hakkında böyle şeyler düşünmene sebep oluyor olabilir Hülya. Ama senin yerinde olsam Çukurova'nın en güçlü kadınlarından biri hakkında ne konuştuğuma dikkat ederdim.
Hülya:Ne yapacaksın? Hünkar'ına laf ettim diye beni susturmak için başıma türlü belalar mı salacaksın?
Kenan:Bana gerek kalmadan Hünkar kendisi bir güzel susturur seni. Ki emin ol bulduğu yollardan biriyle susmak yerine kara toprağın altına girip ebediyen susmayı yeğlersin.
-----
Ali Rahmet arabayı Yamanlar konağına sürerken Hünkar'ın içinde tarifsiz bir huzur vardı. Aklı her ne kadar girdikleri yolun çıkmaz bir yol olduğunu söylese de kalbi bu yolun seyyahı olmaya razıydı. Ali Rahmet'in kontağı kapatmış onu izlediğinin farkına varınca konağın arka kapısına geldiklerini anladı:Gelmişiz...
Ali Rahmet içine çekerek Hünkar'a bakmaya devam etti:Geldik.
Gülümseyerek arabadan indiklerindeAli Rahmet Hünkar'ın tarafına dolaştı. Hünkar'ın ellerini elleri arasına aldı:Artık üzülme Yaman Hanım. Sana aşkımı itiraf ettiğim günü,ellerinin böyle ellerimde olduğunu o kadar çok hayal ettim ki. Mümkün olmayacağını, senin bana gelmeyeceğini bildiğim halde hayal ettim hem de. Şimdi içinde bulunduğumuz bu an gerçeğin ta kendisi ve benim en güzel hayalimden bile daha güzel.
Hünkar'ın elini dudaklarına götürüp narin bir öpücük bıraktı. Hünkar gülümseyerek elini çekti: İyi geceler.
Ali Rahmet gülümseyerek onun gidişini izlerken aklına Hünkar'ın bu gün anlattıkları gelince huzursuzca arabaya binip kontağı çalıştırdı. Hünkar'ın geçmişte yaşadıkları, Kenan'ın kazdığı kuyular, onun Hünkar'a olan gizli aşkı hepsi bir alev topu gibi duruyordu avuçlarında. Ve Ali Rahmet elindeki bu alev topuyla kimi nasıl yakacağını çok iyi biliyordu.
----
Ertesi gün Suzan şehir kulübünde Hünkar'la buluştuğunda Hünkar olup biteni bir çırpıda anlattı:Ali Rahmet hiçbir şey söylemedi abin bir şey söyledi mi ? Neden kavga etmişler?
Suzan:Abim anlatmadı kavgayla ilgili hiçbir şey Hülya gittikten sonra Fekeli ile kavga ederken oldu dedi sadece.
Hünkar:Hülya gittikten sonra mı? Şu Kenan'ın eski nişanlısı olan Hülya mı?
Suzan:Ta kendisi! Akrabalarını ziyarete gelmişken bize de uğramış çok lazımmış gibi. Hangi yüzle geldiyse? Sanki dost olarak ayrılmışlar, adamı düğün günü terk etmemiş gibi utanmadan konuşuyordu.
Hülya'nın kapıdan girip etrafa bakındığını görünce başını önüne eğerek saklanmaya çalıştı:Aman niye gitmemiş bu ? Keçiye döndük iyice, istemediğimiz her ot burnumuzun dibinde bitiyor.
Hülya gülümseyerek yanlarına yaklaşıp Hünkar'a elini uzattı. Hünkar da samimiyetsiz bir şekilde gülümseyip kendisine uzatılan eli sıktı.
Hünkar:Hoş geldin Hülya
Hülya geçip boş olan sandalyeye oturdu:Hoş bulduk seni görmeden gideceğim diye çok üzülmüştüm Hünkar.
Hünkar:Suzan da şimdi senin geldiğinden bahsediyordu. Ne iyi etmiş de ziyaretimize gelmiş diyordu.
Suzan:Yaa öyle dedim. Bilirsin seni çok severim.
Hülya:Bilirim, bilirim...İyi ki gelmişim. Eski günler canlandı gözümde şöyle bir bakınca sanki hiç gitmemişim gibi. Hele sen Hünkar hâlâ çok alımlı,çok güzel bir kadınsın.
Hünkar:Esas sen hiç değişmemişsin.
Hülya:İnsanın gerisinde bıraktığı insanları bıraktığı gibi bulması büyük nimet...Tabi tesadüf eseri değişen şeylere de rast geldim. Dün gece Suzanların yanından ayrılmıştım sizin konağın önünden geçerken biraz durmasını söyledim şoföre. Sana uğrayıp uğramamak konusunda kararsızdım zira. Ama sonra o büyük aşk sahnesine denk geldim. Adeta beyaz perdede bir yasak aşk filmi izliyor gibiydim. Kocasından çok çekmiş bir kadının,yıllar sonra saadeti bulması. Kocasının katilinin kollarında... Fekeli'yle el ele göz gözeydiniz. Ah ne dokunaklı ! Bir Kenancığım eksikti ! Yengesini uzaktan uzağa seven ama bir türlü söyleyemeyen, aşk filmlerinin kötü adamı...------
Günaydın, tünaydın, iyi akşamlar günün hangi saatinden hikayeyi okuyorsanız hepinize merhabalar ❤*İçinizde diğer hikayeyi okumuş olanlarınız varsa onunla ilgili görüşlerinizi de bizimle paylaşırsanız çok seviniriz. Şimdiden iyi okumalar ❤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüd-ü Anka
FanfictionAşkın varlığını yok sayan iki yorgun kalbin yeniden doğuşu. Birbiri için atan iki kalbin küllerinden doğup bir olma hikayesi..🕊